Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba.

Zira yüksek lisans eğitimimde tez savunma döneminde olduğumdan tamamen okuluma konsantre olmuştum.

Allah’ın izniyle bitirmek nasip oldu. Tez konumu da artık başka bir yazıda yazarım inşallah.

Şimdi gelelim “Halktan Biri” adlı yazımızın mahiyetine.

Hepimiz alışkınız siyasetçilerin bir demeç verecekken “biz halkın yanındayız” demelerine. Dillerden düşmeyen bu halk makamı herkese söylediği ile yaptığı arasında meşruiyet sağlamakta gibi.

Özellikle icraatların tıkandığı, alternatif üretimlerin düştüğü zamanlarda daha çok halkın yanından mesajlar verilir. Zaman zaman da halk bu mesajlara takılır, oltada balık gibi.

En nihayetinde siyasetçiler için kimlik saklamadır halktan biri. Nasıl olur diyeceksiniz? “Halkın içinden” mesajları verilirken kimlik nasıl saklanır.

Evet. Bal gibi saklanır. Kalabalığın arasına balıklama dalar siyasetçi ve ben de halktanım derken kimliği, şekli, coğrafyası, mesleği, yaşı, cinsiyeti ve diğer özellikleri belli olmayan halktan biri olur. Yani gölge olur.

Zira “halk” kavramı siyasetin bilhassa demokrasinin vazgeçilmez türevi olduğundan kim içine dalarsa adam olur sanılır. Ama öyle değil. Neden mi?

Bir çocuk düşünün, evde bir yaramazlık yapmıştır. Annesinin yanına gelir ve yaptığı yaramazlık ne ile ilgili ise “işler yolunda mesajı” veriri annesine. “Acımadı ki, düşmedim ki ben, yatağımı karıştırmadım…” misali.

İşte bazı hallerde siyasetçilerde bu örneğe başvururlar. Ben de halktan biriyim derken aslında kimliğini açıklamak değil derdi, asıl kimliğini, yani açıkçası yaptıklarını/yapamadıklarını saklamak derdindedir.

Şimdi gelelim halka. Halktan biri demecini sadece siyasiler mi verir. Hayır elbet. Mesela bir köşe yazısının altına “halktan biri” diye yorum yazıldığında yazara şu mesaj verilir: “Bak gözüm sen böyle yazdın ama halk öyle değil diyor”.

Evet. Böyle diyor halk, diyerek şahsi görüşlerine meşru zemin arayan okurlar da vardır. Biz bu okular ile hayatımızın her anında karşı karşıya kalmaktayız. Sakın ha halkı dinlemeyelim mi diye şimdide bu yazıdan bu sonuca varmayın. Aristo görseydi sizi üzülürdü önermelerinin ilerde böyle uygulandığına. Yazık etmeyelim adamın mantık ilkelerine.

Bu yazıdan sonra “kaliteli okur” üzerine bir yazım yayınlanacak. Okurun ön yargılarının arkasından sıyrılması üzerine duracağım o yazıda. Tıp ki şuan okurla ilgili yazıma zemin hazırlar gibi, okurlarımın ön yargılarına da kazma kürek saldırıyorum.

Halktan biri, ifadesi, ne kadar doğrudur ne kadar yanlıştır bilinmez ama şu kesindir ki, kendi görüşlerine kendi kişiliğini kılıf edemeyenler halkın arasında acınacak halde olanlardır. Örnek mi isterler. Aynaya bakmaları yeterlidir.

Şimdi de şunu vurgulayalım: Bu ülkede işler neden düzelmez bilir misiniz? Ben söyleyeyim size; ne zamana kadar eleştirdiğimiz insanların eleştirdiğimiz işlerine içten hayranlık duyar ve onların mevkiine geldiğimize onları taklitten öteye geçemezsek işler düzelmez.

Siyasetçilere laf sokuşturan ey halktan biri; bari kendini ucuz siyasetçilere ucuz oy deposu yapma.