[email protected]

 

…Islak paltosundan sular damlıyordu, o an kapının önünde durdu, düşündü. Eli kapının tokmağına gitti, bekledi. Paspasın üzerine damlayan damlalar arada çorabının içine işlemişti. Daha aşması gereken bir kapı vardı ve kim bilir o kapının ardında neler bekliyordu onu. Cesaretini topladı…tokmağa uzandı…

 

Ama tokmağa yetişmeden eli kapı açılıverdi. Evet. Hepimizin hayatında önemli bir yere sahiptir kapılar. Kimi sırlar o kapıların ardında mahrumdur, kimi mahremiyetlerimiz kapılar kapalıyken hayat bulur. Ve sırlar. Ah kapıların dili olsaydı da anlatsaydılar şahit olduklarını bir bir…

 

Hep en önemli görüşmeler kapılar kapalıyken konuşulur. Dışarıda meraktan çatlarız. Bir kapı ya açıktır yada kapalı. Felsefe böyle öğretti bize. Ama psikoloji. Psikoloji ne öğretti ? Demedi hiç kapı kapalıyken böyle heyecanlanırsın, bir mülakat salonunda kapalı kapılara böyle yaslanırsın. Kapalı kapılar açıldığında şöyle sevinirsin veya gelen bir kara habere böyle üzülürsün.

 

Felsefenin kurduğu kapalı kapı düzenini psikoloji aşamadı. Kafamızın içinde taşıdığımız bir haberi kapıları çaldıktan sonra evdekilere verme yolunda attığımız adımlar hep kapının önünde çökertti bizleri. Boynumuzu büktü kapılar. “Ah” demedik mi kaç kez; “şu kapılar olmasaydı, bekler miydim bu kadar”?

 

…tokmağa uzandı, tam çalacaktı ki kapı açılıverdi. Daha dalgın gözlerini saklayamadan: “-Ne oldu bir şeyin mi var”? sorusuna takıldı dizinin bağları. Yağmurun ıslattığı ayakkabılarını ayakkabılığa koyarken eliyle yaslandı kapıya…

 

Kapı, bazen hastane odalarında bir ümit haberini, bazen mahkeme salonlarında bir özgürlük ilamını, bazen de devlet dairesinde bir iş umudunu kapalı tutar içimizde. İçerden hiç çıkmayacak sandığımız haber geldiğinde ise ya yaş dolar gözlerimize sevinçten yada bir öfke sarar bedenimizi kaybetmişlikte.

 

Uyanır gibi birden bir korkulu rüyadan
O içimden sevdiğim, benim olan dünyadan
Bir ses bana: 'Gel! ' dese, ben o sesi işitsem
Kimsecikler duymadan bir kapı açıp gitsem (C.Sıtkı Tarancı)

 

Cahit Sıtkı’nın dizelerindeki gibi bazen kaçış yerimizdir kapılar. İlk fırsatta, bugünden, yarından, dertten-tasadan, anadan-yardan kaçabileceğimiz yolumuzdur. Cennete açılır gibi gülümser bize kapı, o an düşünmeyiz bile; dertten-tasadan-kavgadan kaçarak kaçılmaz diye. Çözüm insanın kendisindedir, çözümsüzlük de kendisinde. Nereye açılsa kapılar yine seninledir taşıdıkların.

 

Her şey güzel de bir yüzümüze çarpılmasına tahammül edemeyiz kapının. Kırası gelir insanın. Kaç kere tekme atmışızdır; “aç kapıyı”.

 

Sen gönül kapını açık tut hemşerim. Korkma gönül âleminin havaları üşütmez, içine soğuk dolmaz. Her ne halin var ise kapının ardında psikolojinden yana hepsini bir yana koy. Bu defa kapatma kalbini ve insanlığını aleme. Bırak her ne var ise dolsun ciğerine.

 

…eliyle yaslandı kapıya. Derin bir nefes aldı ve: “bu gece kahveye arkadaşlara gitmeyeceğim. Geldim. Aileme sevdiklerime erkenden geldim. Sizleri ne çok sevdiğimi nihayet anladım” dedi ve eliyle sıktı kapının kolunu eski bir dostun omzunu sıkar gibi.