Yaklaşık üç haftadır bu köşemdeki yerimde yokum. On ili kapsayan resmi ve özel programlar nedeniyle bir süreliğine yazılarıma ara vermem söz konusu oldu. Açıkçası geri geldiğimde köşemin kapılacağından da endişem oldu. Zira bu günlerde birileri ya köşe kapma derdinde ya da köşeleri kapanları kapatma derdinde.

Her neyse, ben bu kapatma derdinde olanların konusuna değinmeyeceğim. Zira konu her açıdan ele alınıyor. Her gün yeni bir yorum yeni bir gelişme ile yoğruluyor ve karşımıza çıkıyor. Çünkü ben AK Parti kapatılır mı? Sorusunun cevabını bilmiyorum. Bilsem söylerdim. Hem de Başbakana.

Kapatılırsa ne olur ya da kapatılmazsa ne olur; kapatılınca AK Parti’nin oyları artar mı azalır mı? Bunları da bilmiyorum. Zaten yorumları okuyoruz. Ortaya yeni bir düşünce de biz atmayalım. Ama benim aklımda hep olayın sosyal ve ekonomik boyutu var. Bazı rakamlara bakınca içim ürperiyor açıkçası.

Ülkemizde üç milyona yakın kredi kartı borçlusu insan var. Bunun yanında son beş yıllık süre içinde cazip fiyat koşulları ve faiz oranlarıyla birlikte gelecek yirmi yılını konuta yâda otomobil ve diğer gayrimenkule yatıran insanların sayısı da iki milyonu aşkın durumdadır.

Son yapılan araştırmada görüldüğü gibi beş milyon gencimiz de ne okulludur ne de iş sahibidir. Yani gecelik faiz oranlarında en ufak bir ateşlenmenin insanımızı nasıl etkileyeceği gözler önündedir. On yıllık ve yirmi yıllık geleceğine borçlanan insanların faizlerdeki bir puanlık artışı bile beş ömür daha yaşamaları halinde kapatmaları/ödemeleri mümkün değildir.

Bu sosyal gerçeklik ekonominin kötüye gitmesi ile birleşince ateşlenmeye hazır bir silah haline gelecektir. Tabii ki bu silahın mermileri arasında yukarıdaki beş milyon genci de görmemezlikten gelemeyiz.

Şimdi ben hala ekonomimizin hızlandığı ve son sürat ilerlediği bu ortamda rayların üstündeki en ufak bir çıkıntının treni nasıl sarsacağını hatta devireceğini hayal dahi edemiyorum. Keşke bunu birileri hayal etse de nasıl ki AK Parti’nin kapanması ya da kapanmaması halinde ortaya çıkacak durumları bilmediğim gibi bu bilmediğim durumu artık bilebilsem.

Evet, ben hukuk ile siyasetin böylesine iç içe sokulduğu ve sonucunun ne olduğunu, Ergenekon adı verilen bir çetenin nerelere sızdığını, kimleri arasına aldığını, bir sel gibi çağlarken kimleri boğduğunu ya da kimleri nereden nereye taşıdığını bilmiyorum. Ama şunu iyi biliyorum ki “olan halka olur”.

Keşke köşe kapmaca oyunu yukarılarda oynanırken, herkesin ortak kuralı halkı incitmemek olsaydı. Belli ki herkesin kendine göre kuralı var.