Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son birkaç yıldır “paralel” yapıdan dem vurarak “yeni bir istiklal savaşıyla” birlikte “Yeni Türkiye’yi” kuracaklarını meydanlarda uzun bir süreden beri seslendiriyordu…

Şimdi bu paralel yapıya yenisi eklendi!

Meğer bu iktidarın haberi olmadan çözüm sürecinde ki ortakları yeni bir kumpasın başaktörleri olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde, küçük küçük il/ilçe devletçikleri kurmuşlar!

Ben Cumhurbaşkanının şeceresini iyi bildiğim için bu ifadelerin yeni olmadığını da biliyordum!

İstanbul Belediye başkan adayı olduğu zaman kendisiyle yapmış olduğumuz bir röportajda, Kaçkar Gazetesine aynen bugün de seslendirdiği şekilde bir “istiklal mücadelesine” Türkiye’nin şiddetle ihtiyacı olduğunu belirtmişti!

Her yazımda dikkat etmeye çalıştığım gibi; siyasallaşmadan, siyasi olaylara bir pencere açmak ve oradan gördüklerimin vahametini ifade etmenin yararlı olacağını düşünmekteyim… İktidarıyla ve muhalefetiyle bugün siyasi arenada söz söyleme durumunda olanların Ülkemizin meselelerine bakış açıları maalesef sen-ben kavgasının dışında sizlere neyi hatırlatıyor? 

Ülkenin bunca sorunu varken, gündemi nelerin işgal ettiğini hep beraber yaşıyoruz. Sıradan siyasetçilerin kendilerini dev aynasında görmeleri ve vatandaşımızın da hala gündelik menfaatlerini düşünmesi sonucu ülkemizin sorunlarının gün geçtikçe kangren haline dönüşmesi de kaçınılmaz oluyor… Ankara’nın göbeğine kadar inen terör sizi bilmem ama beni endişelendirmenin ötesin de umudumu tüketiyor ülkenin geleceği adına!

Değerli okuyucularım; Türk Milleti tarih sahnesine çıktığından bu yana sayısız devletler kurmuştur. Dünya tarihinde “devlet kuran millet” olarak bilinen Türkler, bana göre hoşgörüsünü fazla abarttığı için kurdukları bu devletlerin yıkılışlarına da şahit olmuştur! Aklımızı başımıza almazsak Anadolu’da ki son Türk Devletinin akıbeti de diğerlerinin sonu gibi olur!

Bu ifadeleri bilerek kullandım! Hoşgörü abartısının yıkılan devletlerimizle bire bir ilişkisi vardır!

Yıkılan son Türk Devleti olan Osmanlı İmparatorluğu da aynı hataya düşmüş ve 600 kusur yıllık koca imparatorluk içinde barındırdığı/beslediği milletler tarafından arkasından hançerlenerek kaçınılmaz sonu yaşamıştır!...

İşte son devletimizin yıkılış ve yeni devletimizin kuruluşu da milli hassasiyetleri ve bağımsızlık ülküsü olan “egemenlik ortak kabul etmez” diyen Mustafa Kemal’in önderliğinde gerçekleşmiştir…

Bir “istiklal mücadelesinden” bahsedilecekse o da şu olmalı; “kurtuluş ve var olma mücadelesinin destanının yazıldığı kurtuluş savaşımızdan bahsedilmelidir!..”

Biz millet olarak, kurulan bu yeni devleti, iktidara gelenler adam gibi yönetsin isteriz!

"Milletin oyuyla iktidara gelenler, Batı Dünyasının ajandasına hizmet etmesinler isteriz! Hele hele, şahsi meselelerini ülke meseleleriyle karıştıranlara, büyük Türk Milleti asla rıza göstermelidir de! "

Normal bir fikri tartışmayı yapmak bile imkânsız hale geldi bugün ülkemizde…

Kutuplaştıkça kutuplaştık ve birbirimizi dinlemeye anlamaya tahammül edemez olduk.

Bu iktidarın bana göre en büyük başarılarından bir tanesi de budur!

Birisi çıkıyor “yeni bir istiklal mücadelesi” yapıyoruz diyor, milletimiz de kendisini hangi siyasi partiye yakın hissediyorsa; düşünmeden sorgulamadan o partinin ve liderinin sözlerine itirazsız rıza göstererek kendisine de bu millete de haksızlık ediyor!

İktidarın on üç yıllık iktidarları boyunca seslendirdikleri “Türkiye Şaha kalkıyor” iddiaları, kendi uygulamaları nedeniyle bugün temelden çökmüştür. Onların iddiası “Türkiye şaha kalkıyor” sosyal adaletin ve barışın, kardeşliğin, özgürlüklerin, üretimin tavan yaptığı bir iktidar süreci yaşandığıyla ilgiliydi…

Yaşanılanları tarafsız ve objektif bir değerlendirmeye tabi tutan her insaflı kişi, bu durumun adını Türkiye şaha kalkıyor değil, ancak ”Türkiye’nin, çözülme ve yıkılma süreci” adı verilmesi gerektiğini idrak etmek zorundadır da!

Son virajdayız artık! Ülkemizin bu iktidar eliyle geldiği noktayı iyi analiz etmeliyiz…

Türkiye kabuk değiştiriyor sloganlarıyla her alanda çağ atlıyoruz diye diye beyinlerimizi uyuşturup bizi oy deposu halinde gören zihniyeti en azından bugün olsun yeniden sorgulayıp tanıyalım!

Son sözüm şu olsun;

“İstiklal mücadelesi “ gibi ulvi bir mücadeleyi, günlük siyasi argümanlarımıza kurban etmek de hiç birimize bir fayda sağlamaz!

O mücadeleyi verenlere haksızlık yapmaya hakkımızda haddimiz da yoktur!

Dün olduğu gibi bugün de milletçe “İstiklal mücadelemizin” ruhuna sahip çıkarak siyasilerin günlük çıkarları için ortaya attıkları sözleri elimizin tersiyle itelim! Birileri kendi beka sorununu aziz bildiğimiz İstiklal Savaşı üzerinden halletme derdin de bunu bilmemiz ve anlamamız gerekir artık, onun için ya bize ne oluyor diye de sorma hakkımız doğuyor!

…Ve önümüzde ki yaklaşan seçimler de bu defa Türk Milleti olarak gereğini yapalım; “İstiklal Mücadelesinin” ruhuna yeniden sahip çıkalım!

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz…