14.04.2010 tarihli “ Allah’sızlıkta Şifa Ummayalım” yazımın üzerinden tam iki yıl geçti…

Söz konusu yazımın konusu özetle şuydu; Fikir ve beşeri sefaletini tedavi noktasın da zaaf gösteren, bizim fikir dünyamıza yakın olduğunu düşündüğümüz insanların söz konusu “Milliyetçilik” oldu mu “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığı içerisin de Taraf yazarı Ahmet Altan’ın “Müslümanlık ve Milliyetçilik” yazısına verdikleri değeri eleştirmiş” ve demiştim ki, “Allah’sızlıkta Şifa Ummayın!”…

Ahmet Altan o yazısın da “ Ben Milliyetçiliğin vicdanla bir araya kolayca gelemeyeceğini ama Müslümanlığın bir vicdani olduğuna inanıyorum “ demişti… Ben de cevap yazım da; Allah’ın Ayetlerini, Peygamberimizin Hadislerini ve bir iki örnek vermeye çalıştığım “düşünce adamlarımızın” Müslümanlık ve Milliyetçilik ile ilgili fikirlerini, Ahmet Altan’a ve dolayısıyla onun “ağzının içine “ bakan “fikir sefaleti” içinde ki kişilere cevap olarak vermiştim…

Şimdi, Ahmet Altan’ın “ağzının içine bakanların” son zamanlarda Strafor belgelerinin Taraf Gazetesinde yayınlanmaya başladığından bu yana morallerinin bozulduğunu ve “Ahmet Abilerinin “ bunu kendilerine nasıl yaparının tartışması ve derin hayal kırıklığı içerisine girmiş olmaları çok manidardır!
İsimlerini vermeden bir iki alıntı yapacağım bu kişilerin ruh halleri ve Ahmet abilerinin bu itirazlara verdiği cevapları sizlerin takdirine sunmaya çalışacağım…
Taraf Gazetesi çıktığından bu güne, tetikçilik yaparak bu kesim tarafından el üstün de tutulurken,”Ahmet Abileri de” bunlar için bir “kahramandı!”. 

Ahmet Altan’ın Başbakanı eleştirdiği “ağırlığını kaybediyorsun” yazısı bu kesim için bir yıkım oldu!

Örneğini vereceğim ilkyazı bu kesimden bir bayan yazara ait. Özetle şunları diyor; “Belli ki, dindar genç kuşaklar nezdin de çoktan efsane olmuş Altan, uğruna muhafazakâr yazarlara hakaretler savurabilecek ölçüde kıymetliydi… Taraf’ın kurulduğu günden bu yana yaptığı ezber bozan, hatta “efsanevi” sıfatını hak edecek cesaretteki yayınlarına laf etmek Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecinde ki işlevini inkâr etmek elbette mümkün değildi…” 

Bir diğer yazar ise;” Batı, Osmanlı düşerken “hasta adam” diyordu; sevgili Ahmet Altan’ımız Türkiye’yi yükselten adama “ hasta adam” muamelesi çekiyor…”
Yazının sonuna doğru “ sevgili Ahmet Altan’ımızı ve Taraf’ımızı, iktidara ve Başbakanımıza verdiği destekten dolayı çok sevdik, çok saygı duyduk,istiyoruz ki hep böyle kalsınlar…” diyerek, bizim bugüne kadar “iktidar medyası ve Taraf” arasında ki birlikteliği eleştirmemizin ne kadar haklı olduğunu teyit etmiş oluyordu!....

Taraf Gazetesini elinden düşürmeyen Cemaat mensupları ve iktidar yanlısı gazete ve yazarları Ahmet Abilerinin son günlerde ki çıkışı karşısında tabiri caizse kroki durumuna düşmüşlerdir!...

Cemaatin Gazetesinin genel yayın yönetmeni ve yazarı üstünden tüm eleştirilere cevap veren Ahmet Altan ,”benim cici öğretmenlerim “ tarzında ki aşağılayıcı ifadelerle bu kesimi çokta ciddiye almadığını göstermiştir!...

Doğrusunu isterseniz eleştirdiğim Ahmet Altan bu kesimden daha tutarlı bir çizgi izlemektedir bu süreçte!
Kendisini eleştirenlere verdiği cevabi yazsında bunu görmekte mümkündür aslında….
Ahmet Altan eleştirilere verdiği cevap da “Nedense hep “susmam” öneriliyor bana. Eskiden general yandaşlarının, şimdi de Başbakan gazetecilerinin önerileri geliyor hep aynı yöne çıkıyor,”güç sahiplerini rahatsız etme”. Eskiden generaller, şimdi de Erdoğan aynı şeyi söylüyor,”ben her şeyin hesabini vermem”, ben de eskiden generallere, şimdi de Erdoğan’a ayni şeyi söylüyorum, “ her şeyi yapamazsınız, yaptığınız her şeyin de hesabını verirsiniz”.

Kavganın özeti bu. Ben “ yönetenler hesap vermek” diyorum, bana gazeteciliği öğretenler de “vermeyiversinler, şimdi eleştirirsen onun yerine çok korkunç bir şey gelir” diye beni korkutuyorlar…

Yazının ilerleyen kısmında, Necip Fazıl üzerinden kendisine gazetecilik ve ahlak dersi verenlere de güzel bir göndermesi var Ahmet Altan’ın…
Şöyle ki; Ben bu yeni öğretmenlerimin çoğunu tanırım, severim de, aralarında kalem sahibi edebiyata yatkın olan biri “benim ağırlığımı kaybettiğimi” yazmış, ona küçük bir anekdot anlatayım; bir gün Necip Fazıl babama,” Çetinciğim” demiş,”ben düşmem, niye biliyor musun çünkü ben yerde oturuyorum”.

Ben ağırlığımı kaybetmem çünkü bir ağırlığım yoktur, hiç olmadı, hiç olmayacak ağırlığı olan adamlardan da pek hoşlanmam, ben hafifliği severim.
Bana akıl öğretenlerin bir ağırlığı olduğunu görüyorum, uzaktan bakıldığında, boyunlarına asılmış bir zincirin ağırlığını taşıyorlarmış, o ağırlıktan dolayı başları öne eğiliyormuş gibi görünüyorlar…

Fazla yorum yapmadan her iki taraftan alıntı yaparak “bozulan ittifakın “, aslında iktidar yanlılarının tetikçi olarak kullanmaya çalıştıkları gücü ellerinden kaçırmalarının sonucu olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorum!
Benim tavsiyem şu; Tarafınızı yanınıza yeniden çekmek için “tarafınızı” yeniden gözden geçirin! Yani en azından şunu yapabilirsiniz? Her iktidar yandaşı gazete, kendi gazetelerinin yanında promosyon olarak bir adet de Taraf gazetesi okuyucusuna hediye edebilir ve bolca reklam vererek “Ahmet Abilerinin” kırılan kalbini onarabilir, aralarında ki buzları da eritebilirler!...

Yoksa “şifa kaynaklarının” kesilmesine benim de gönlüm razı değil doğrusu! 

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz…