Bir yazımın giriş cümlesinde “yazmak içimi size açmak değil mi?” diye sormuş ve inandıklarımı sizlerle paylaşmanın mutluluğunu yaşadığımı ifade etmiştim…

 

Bugüne kadar prensipler üzerine yazan bir arkadaşınız-kardeşiniz olarak bundan sonrada inandıklarımı sizlerle paylaşacağım…

 

Sevgili dostum Nacettin Hatıpoğlu’nun yazısını okumuşsunuzdur… Aslında dostumun yazısına karşı bir yazı yazmak konusunda istekli değildim ama gelin görün ki, dostumun yazısında belirttiği olayların gerçeklerle ilgisi maalesef yok!

 

Önce şunu ifade edeyim. Nacettin Hatipoğlu, dürüst, eğilip bükülmeyen makam ve mevki de gözü olmayan, dost canlısı ve vefalı bir dostumdur. Çizgisinden bugüne kadar asla taviz vermemiş ve eğilip bükülmediğinden de hak ettiği konumda olmayan bir dostumdur…

Biz özel ilişkilerimizde bahsettiği konuları enine boyuna zaten tartışıyoruz ama bu düşüncelerini kamuoyuyla paylaşınca, hiçbir partiye ve düşünceye önyargılı bakmayan ve yazılarımla sizlerle olma gayretinde olan benim, bu fikirlerin aslında ne anlama geldiğini kendi bakış açımla irdelemem gerekir diye düşünmekteyim…

 

Geçmişte yaptık şimdi de yapabiliriz başlığıyla kaleme aldığı yazısında dostum diyor ki;

 

Rizeli Mesut Yılmaz’a sahip çıktığı gibi Tayyip Erdoğan’a da sahip çıkmalıdır…1991 yılında ki seçimlerde Süleyman Demirel’in bir sözüne atıf yaparak Rizelinin Mesut Yılmaz’a sahip çıktığını, dolayısıyla bugün de aynı durumun söz konusu olduğunu ve hemşerilerinin Tayyip Erdoğan’a bu referandum da sahip çıkması gerektiğini söylemektedir!

 

Pekala bu, dostumun bu ifadeleri doğrumu?

 

Önce şu tespiti yapayım. Sevgili Nacettin de çok iyi biliyor ki, Milli görüş damarından beslenen siyasi düşüncenin insanları Mesut Yılmaz’ı hiçbir zaman desteklememişlerdir! Üstelik Mesut Yılmaz’a karşı olanlarla her zaman kol kola da olmuşlardır! Bunun en bariz örneği, dostumun bahsettiği zaman diliminde Rize Belediye Başkanlığı başta olmak üzere bir çok ilçede Belediye başkanlıklarını ANAP değil başka partilerin adayları kazanmıştır. Bunların en yakın tanığı da sevgili dostumdur!

 

O halde neden böyle bir yazı kaleme alarak Rizeli hemşerilerimizi, tabiri caizse siyasetten anlamaz konumuna düşürüyor sevgili dostum bunu anlamak mümkün değil…Rize Kaçkar Gazetesinin bir manşetini hatırlıyorum aynen şöyleydi; “Rizeli Mesut’a sahip çık!” Dostum da çok iyi biliyor ki, özellikle Milli Görüş düşüncesine ait olan hemşerilerimiz Mesut Yılmaz’a asla sahip çıkmadılar.

 

Sevgili dostumun 1991-1996 yılları arasında Kaçkar Gazetesinde kaleme aldığı yazılara bakacak olursak zaten kendisinin hangi düşüncede olduğunu ve desteklenmesi gereken kişinin Mesut Yılmaz değil, diğer Yılmaz olduğunu görürüz!

 

O gün yaptığı elbette doğruydu. Çünkü kendi dünya görüşü çerçevesinde yazılar yazıyor ve mücadele ediyordu. Nihayet bugünün Başbakanı olan Tayyip Erdoğan’la da o dönem de tanışmış ve bugüne kadar da sürmüştür. Ha dün Erbakan Hocanın düşünceleri çok önemliydi bugün içinse Tayyip Erdoğan düşünceleri daha önemli olmuş olabilir! Bu benim yazımın konusu da değildir zaten!

 

Ama bu durum sadece sizi bağlar sevgili dostum. Tüm Rizeliler adına konuşmak hele dün Mesut Beyi desteklediniz bugün de Tayyip Beyi desteklemeniz gerekir demeniz en hafif tabiriyle bir şaşırtmaca ve siyasi cambazlıktır!

 

Olan şudur sevgili dostlar. Başbakan referandumda “evet” sayısını çoğaltmak için nasıl 12 Eylül mağduru ülkücüler ve solcular üzerinden mesaj verme gayretindeyse, sevgili dostum da Mesut Yılmaz üzerinden Rizelilere aynı mesajı vermeye çalışmıştır.

 Rizeli bunu yer mi? Onu zaman gösterecek elbette…

 

Son söz şu olsun;  Descartes “Ben senin dostunum ama hakikat benim için daha önemlidir” demişti. Onun için dostluğumuzun ölünceye kadar baki kalacağı sevgili dostumun yazısı üzerine hakikatleri bir kez daha ifade etmek istedim…

 

Görüşmek üzere, Allaha emanet olunuz…