İnsanoğlu bazen bunalır çıkış yolu arar. Çözülemeyeceğine inandığımiz problemler içimizı acıtır ve bu dertten kurtulamayacağımızı düşünürüz! Aslında inancımız bize umutsuz olmamamızı emreder… Her musibetten mutluluk ve huzur çıkacağını her inananda bilir/ bilmek zorundadır da!...

Değerli dostum tarihçi Osman Azman’ın “Doğunun Fatihi Karabekir” isimli tarihi romanını okuduktan ve bu yazıyı yazmaya karar verince aklıma giriş cümlemde ki düşünceler  geldi…

Değerli dostum, kitabın ön sözün de ifade ettiği gibi ; “ Alperenler, kahramanlar, serdengeçtiler, yiğitler nerede?” denildiğinde “Burada!” diyen ve mübarek vatanımızı Doğu’dan başlayarak Batı’ya doğru kurtuluşunu sağlayan destanları yazılamamış gizli kahramanların hikayelerini okuyunca doğrusu umutlanmamak elde değil diye düşündüm bir kez daha…

Romanın taktim yazısını kaleme alan Mehmet Niyazı kitap hakkında şöyle diyor; “…Onları hayata hazırlamada hiçbir emeği kıskanmadığını öğrendikçe böyle bir paşaya sahip olmaktan dolayı insan gerçekten gurur duyuyor… Hem Kazım Karabekir Paşa’yı, hem de Milli Mücadele’de karşılaşılan güçlükleri yeterince idrak etmek için Osman Azman’ın bu eserini mutlaka okumalıyız. Osman Azman’ın altına girdiği bu yük çok ağırdır; ama yükün altından başarıyla kalktığını görünce insan kıvanç duyuyor.”

Romanı okudukça kendi adıma bende değerli dostumun bu yükün altından hakkıyla kalktığına şahit oldum ve gurur duydum…   Şunu da düşünmeden edemedim tabii; Kurtuluş Savaşımızı veren Kahramanlarımız bugünü görselerdi ne derdiler acaba?!

Romanda geçen şu ifadelere dikkatınızı çekmek istiyorum ; “…Tarih boyunca cesareti, yiğitliği, kahramanlığı ve korkusuzluğuyla nam salmış olan Türk Ordusu sessizliğe mahkum edilmiş, hatta elinde ki silahların önemli bir kısmı düşmanlara teslim edilmişti. Anadolu’nun çok önemli bölümü işgal edilmiş, işgal edilen yerlerde halka türlü türlü kötülükler yapılıyordu…” Bu paragrafa özellikle yer verdim, bugün ki durumumuza ne kadar da benziyor!

Romanı baştan sona size anlatmamın imkanı yok tabii. Ama romanda geçen bir iki sahneyi Osman Azman dostumun kaleminden sizlere sunmak isterim…

“…Bir gece, Mekke’de vefat etmiş olan babası rüyasına girmişti. Rüyasında Kazım Karabekir Paşa’ya; Kazım evladım, memleketin içinde bulunduğu durumu görüyorsunuz değil mi? Neden susuyorsunuz, hiçbir şey yapmadan duruyorsunuz? Ecdadın bu toprakları size böyle rezil yaşayın diye mi kanlarını vererek bıraktı? Yazıklar olsun sana ! Şehitlerin kemikleri sızlıyor. Susma zamanı değil!”

Bu rüyayı gören Karabekir Paşa; Namazını kıldıktan sonra, sık sık yaptığı gibi Kur’an-ı Kerim’i açarak Yasin-i Şerif’i okumaya başladı. Kur’an okuması bitince tamamen kendine gelmiş ve çoktan kararını vermişti. Anadolu’ya geçecek ve Erzurum’a gidecekti. Yüksek bir sesle, “Vatanın kurtuluşu için her şeyi yapacak ve tek dağ başı mezar oluncaya kadar düşmanlarla savaşacağım” dedi.

Romanda geçen harika sahnelerden bir tanesi de Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum Kongresine katılma hadisesidir…

“Mustafa Kemal Paşa kendisini tren istasyonunda bekleyen ve daha sonra da emrine amadeyim diyecek olan Karabekir Paşa’dan habersiz bir şekilde istasyona yaklaştı. Yanında ki yaveri Salih’e, “buraya kadarmış Salih” dedi. İstasyondan içeri girdiğinde tutuklanacağını düşündü. Karşısında Karabekir’i görünce üzüntülü bir halde, “ acaba tutuklanacak mıyım?” şeklinde bir düşünceye kapıldı.

Karabekir Paşa; “ Paşam, İstanbul Hükümetinden sizi tutuklamam için emir aldım. Lakın ben bu emri dinlemeyeceğim; çünkü vatanın kurtuluşu için size büyük ihtiyaç vardır. Ben ve ordum sizin emrinizdeyiz” diyerek asker selamı verip Mustafa Kemal Paşa’yı rahatlatmış ve mutlu etmişti. İki dost hasretle birbirlerine sarılarak kucaklaşıp hasret giderdiler. Mustafa Kemal hala olayın şokundaydı. Şaşkınlığını bir süre üzerinden atamadı. Bir süre dinlendikten sonra kongrede neler yapacaklarını konuşmaya başladılar…”

Bugün gündemde olan 1915 Ermenilerin tecrit edilme hadisesi de romanda ele alınıyor doğal olarak. Karabekir Paşa’ın bu insanlara nasıl kol kanat gerdiğini açık seçik ortaya koyması bakımından çok önemli tarihi bir belge olduğunu düşünüyorum…

“Karabekir Paşa sadece Müslüman yetimlere değil, aynı zamanda gayrimüslim yetimlerle de yakından ilgilenmekteydi.Rum ve Ermeni yetimlerine sahip çıkmış, onların her türlü ihtiyacını karşılamak için elinden geleni yapmaya çalışıyordu Karabekir Paşa. Ermeni ve Rum azınlıklar, paşanın gösterdiği bu insanı yardım karşısında hem çok şaşırıyor hemde büyük saygı ve hayranlık duyuyorlardı….”

Buna rağmen Ermeni Taşnak çeteleri bağımsızlık mücadelesi verdiklerine inandıkları Anadolu Coğrafyası için şöyle yemin etmekteydiler; “ Türkleri, Anadolu’da yaşatmamalıyız. Onları geldikleri yere, Orta Asya’ya göndermeliyiz. Anadolu bizimdir; Türkler orayı zorla elimizden aldılar. Şimdi Anadolu’yu geri alma zamanı gelmiştir…” diye ham hayal peşinde koşmaktaydılar!

Giriş cümlemde, insan bazen bunaldığında çıkış yolu arar demiştim. Bu okuduğum roman, ülkemizin bugün geldiği noktada ki açmazlarına yeni bir kapı aralayıp, umutlu olmamızı sağlayan karinelerle dolu olduğunu son bir defa ifade etmek isterim. Osman Azman’ın akıcı uslübüyla mutlaka okunması gerektiğini  de düşünüyorum…

Sevgili Osman Azman dostum; bu romandan başka “Kimlik Sizsiniz” ve “Son Akıncılar” ismiyle iki güzel  esere daha imza attı. Ben dostumun her üç eserini de sizlere hararetle tavsiye ediyorum…

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…