Bu ülkenin her bir ferdi “öz yurdunda garip,öz vatanın da parya” psikolojisi içerisinde kendi vatanında sahipsiz ve himayesiz bir duygunun içine girmişse,toplumsal tehlike, tahmin edilenin de üzerindedir diye düşünüyorum!... 

İnsanımızı tanımak onu anlamak ve temel ihtiyaçlarını objektif bir bakış açısı geliştirerek anlamak ve çözmek,idare edenlerin temel görevidir!... 

Kendi dünya görüşünden tavız vermeden,ama sizin gibi düşünmeyenlerin haklarına riayet ederek başarılı olmanın yollarını bulmak,iktidarların aslı  görevlerindendir…

Bu yolda başarılı olmak için,önce yönettiğiniz insanı ve ihtiyaçlarını bilmek gerekir… 

Cumhuriyet tarihi boyunca iktidara gelenler, bu temel düşünceye teğet geçerek geniş halk kitlelerini yönetme yanlışına düşmüşlerdir!...

Oysa,idare etmeye talip oldukları vatandaşa karşı adil olması gereken hükümetler bugüne kadar bu ilkeleri göz ardı ederek hükümet etmişlerdir… 

Bu ülkede her Allahın günü “ideoloji eksenli” tartışmalar çıkıyorsa, bunun tek bir nedeni var bana göre,oda şudur; “birbirimize olan tahammülsüzlüğümüz!”

Her iki-üç-dört..taraftan ifade ediyorum ki;en haklı olduğumuz meselelerde bile,işin içine ideolojilerimizi ve tahammülsüzlüklerimizi katarak ,haklı olduğumuz halde haksız duruma düşmek hükümet edenlerin ortak paydası oldu bugüne kadar!... 

Maalesef ihtiyaçlarımızı istismara açık bir şekilde dillendirerek,hakkımız olan kazancıda heder etmekte üzerimize yoktur doğrusu!... 

Bu bakış açımızdır ki;ülke olarak enerjimizi boşa harcamamıza ve kısır tartışmalar etrafında birbirimize olan,kın ve nefret duygularımızı derinleştirmektedir!...Birbirimizi anlama yerine sanki, kahredici bir yarışın içine de debelenip durmak bizi daha bir tatmin eder hal aldı!

Ve işin en acı veren tarafı da,bu gidişi durdurmakta maalesef mümkün görünmüyor gibi geliyor bana… 

Bu ülkede her dönem “mutlu azınlıklar devşirilerek” kendileri dışında kalanların şöyle düşünmesine sebep oluyorlar.Oyunun dışında kalanlar diyorlar ki; “acaba bizim dönemimiz bir daha ne zaman gelecek!?”

 İçinde öfke barındıran bu düşünce hayat bulduğu anda bugün yaşadıklarımız kaçınılmaz oluyor! 

Vatandaş,doğru-yanlış bakmadan oy verdikleri partilerin ideolojilerine göre davranış sergiliyor.Bunun sebebi,partiler birbirlerinin yaptıkları eksiklikleri konuşma yerine,birbirlerini yok etmek için çaba göstermeye çalışmalarındandır! Doğal olarak partilere gönül verenler aynı yolu takip etmekte  ve maddi manevi sahada ki meselelerimiz derinleştikçe derinleşmektedir!.. 

Nurettin Topçu’nun ifadesiyle, “Hepsinden ziyade bizi kurtardığını söyleyen eller bize zulmediyorlar; Devletliler,servetliler,kuvvetliler.”

Bu noktada şunu sorma hakkımız var sanıyorum.İç dünyamızı kaybedişimiz ve hırslarımızla hareket etmeye başlamış olmamızın başka bir izahı var mi(?),yada bu gün geldiğimiz toplumsal kamplaşmanın müsebbipleri kim yada kimler diye?

Benim bugüne kadar olup bitenleri görmem ve bunları sizlerle paylaşmam  için yaşım müsait!

Yukarda ki ifadelerim içerisinde “kıvranıp duran insanımız”, mevcut iktidara verdikleri tepki,halı hazır da iktidar olan kesimlerin bir önce ki dönem verdikleri tepkiyle aynıdır!

Üzülerek ifade etmeliyim ki; sen-ben kavgasından başka manası olmayan bu durum,geniş halk kitlelerinin arada kalmasına ve birilerinin istismarına da açık olması sonucunu doğurmaktadır!

Evet her dönem olduğu gibi,bu dönemde bu milletin ihtiyaçları istismar ediliyor,bu durumu görüyoruz ama bizde halk olarak bu istismara çanak tutuyoruz!...

Ben şahsen geldiğimiz noktada şunu rahatlıkla ifade edebilirim;iş yerine ideolojik nasihatlerle milleti oyalamaya çalışanlar,benim gözümde sadece başarısız değiller aynı zamanda da” gülünç duruma” düştüklerinin farkında bile değiller!...

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz…