Yazdığım yazılar tarihi bir belge olmamakla beraber, inanıyorum ki,doğduğumuz toprakların yaşantısını,duygularını içeren zengin malzemelerle dolu olduğudur.Ben sadece doğduğum değil, yaşadığım her coğrafyadan etkilenen, etkilendiğim oranda da duygularımı sizlerle, cemiyetle paylaşmaya çalışan birisiyim..

Son yıllarda gündemimizden hiç düşmeyen “yenidünya düzeni” insan olma erdemimizi ve hikmet arayışımızı dumura uğrattığı bir gerçektir. Bu o kadar açık bir gerçektir ki; aydınımızdan başlayarak, cemiyetin her kademesinde fikir üreten, söz söyleyen insanımızı tesir altına almıştır.

Beni bu yaklaşıma iten sebepleri göz önüne aldığımda inanın,üzülmemek, kahrolmamak elde değil.Sebepler üzerine fazla durmak istemiyorum,sadece bu olumsuzlukları ortadan kaldıracak kurtuluş reçetemizin,yine kendi değer yargıları olduğu noktasında ki iddiamdır..

“Hikmeti” yok sayan bu ülkenin insanları, içeriğini dolduramadığı bir sürü ipe sapa gelmez kavramlar etrafında, debelenip duruyor. Kimse kimseyi dinlemeden, anlamadan, söylenenlerin niteliğine bile bakmadan hüküm verme yanlışına düşüyor…

Giriş cümlem de, doğduğumuz toprakların zengin değerlerle dolu olduğunu söylemiştim. Pekâlâ, ne oldu bu zengin ve bizim olan değerlere! Merhametimiz, sevgimiz, cömertliğimiz, ihlâsımız, lisanımız, musikimiz, mefkûremiz… Neyimiz ve neyimiz, ne oldu bu değerlerimize… Hangimiz sohbetlerimizde bu değerlerden bahseder, hayatımıza tatbik ederiz acaba, düşündük mü hiç? Kaybolmaya yüz tutmuş “cennetimize”,değerlerimize tekrar rucu ederek sahip olabiliriz ancak..Ne var ki,insanimizi yiyip bitiren ,cemiyetimizi içten içe çürüten “bahanecilikten” “nemelazımcılıktan” bir an önce kurtulmalıyız.Ancak bu inanç,dağılan ve yok olmaya doğru giden duygularımızı, yeniden fethe etmeye,insanımızın kemale ve hikmete doğru yol almasının önünü açacaktır..O zaman ,bugün yazdığımız yazıların bir anlamı olacaktır,benim için,sizin için,gelecek nesiller için..

Bir filozofun ifade ettiği gibi ”Herkes küllerin karşısına geçip ağlayacak yerde, ocağa kendi dağarcığından çıkardığı odun parçasını atsa, insan topluluğu ne harika bir şey olurdu”

Merhum Cemil MERİÇ “kelimeden, sevgiden bir köprü kuralım gönüllerimize” diye tarif etmişti, insan olma erdemlerimizin olmazsa olmazlarını... Yoksa bugün gündem de olan sosyal ve ekonomik tartışmaların ne anlama geldiğini anlama noktasında olmamız dahi söz konusu olamaz.

Hepinizi Allaha emanet ediyorum. Görüşmek dileğiyle…