Yeni Türkiye’ye (!) giden yolda ki en önemli seçimi yaşadık ama seçimin tartışmaları devam ediyor!

Seçimin galibi de mağlubu da meseleyi kendi çıkarları açısından değerlendirerek kendisine yakın olan seçmenin gazını da alarak bir sonra ki seçim için daha şimdiden gardını alıyor!

Bendeniz, Türkiye’nin kaderini yakından ilgilendiren bu seçimde de aşağıda izah etmeye çalışacağım prensipler ışığında yazılar yazdım ve seçimden sonrada prensiplerime sadık kalarak değerlendirmeler yapmaya gerek sosyal medyada ki paylaşımlarım gerekse de köşe yazılarımla devam ediyorum!

Dün de bugün de ve yarın ki günde de; her hangi bir siyasi partinin hassasiyeti ile değil, “Türk Milletinin ve Devletinin” hassasiyetleri üzerine yazı yazmaya çalışan birisi olmaya devam edeceğim!

Bizim hassasiyetlerimiz; milli şuurdan kaynaklanan ve en ileri kişisel düşüncelerimle beslenen bir hassasiyettir!

Ben… Liberallerin, kapitalistlerin, Siyonistlerin, falan partili filan partili kimselerin yönlendirmeleriyle değil, bizzat kendi hayata bakışımın yansımalarını kaleme alarak sizlere düşüncelerimi aktarmaya çabalıyorum.

Yazdığım bütün yazılarda kendi bakış açımdan dolayı içinde büyük gerçeklikler barındırdığını düşünmekteyim öyle olmasa zaten yazı yazmamın bir anlamı da olmazdı benim için.

“…Üzerinde anlaştığımız hiçbir ilke yok. Dil perişan, mefhumlar kaypak, kelimeler köksüz.  Politikanın çığlıkları yanında şiirin ve düşüncenin sesi boğuk bir inilti. Hıristiyanlaşmadık ama içimizde bir ortaçağ keşişi yaşıyor. Elbirliğiyle sarıldığımız tek müessese “aforoz”. Sevginin, anlayışın, dayanışmanın kaybolduğu karanlık devirlerde tenkit susar, hiciv konuşur…”

Bu ülkenin vicdanı olan Merhum Cemil Meriç  böyle diyordu anlaşılamaması karşısında!

Merhum Meriç’in sözlerinin bana ilham verdiği nokta ayrıca değerlendirilmeli ama yazılarımı yazarken bana verdiği cesaret ve öz güveni öncelikle söylemem gerekir!

Evet, rahatınızı kaçıracak şekilde meselelere yaklaşmamızın tek ve geçerli nedeni, inandıklarımız etrafında yazı yazmamızdır!

Bir düşünürün ifade ettiği gibi “kararlılık insan iradesini uyandırma zilidir”, işte, ben de düşündüklerimi sizlerle paylaşırken beni harekete geçiren o şuura hep minnettar olmuşumdur!

Ülkemizin iç meseleleri, idari ve toplumsal sorunları, her gün biraz daha dibe vuran insanımızın ahlaki durumunun doğurduğu bunalımlar ortada dururken bizim al gülüm ver gülüm babından yazılar yazmamız zaten düşünülmemeli!

Ben de kolay olanı seçebilirdim!

Bu soruları sormak ve irdelemek yerine başka şeylerin hesabını yapar hem de çok rahat ederdim!

Uzun zamandır yazdıklarıma ve onlara gelen yorumlarla ilgili eleştiri ve övgülerin genel de doğru okunup anlaşıldığı kanaati oluşmadı bende, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum…

Her birimiz kafamızda oluşturduğumuz şablonlarla yazıyı okuyup ona göre hüküm verme telaşı içerisindeyiz. “Okuru çok iyi okunmadan yazanın yazdığı okunmaz” prensibi her yazımda delik deşik ediliyor!

Bir kez daha ifade etmeme müsaade ediniz…

Ben hakikatleri, hakikatlerim içinde aramayı gaye edinmiş ve ona göre sizlerin huzurunuza çıkmış bir kardeşinizim. Bu durumu anlamak istemiyorsanız, doğrusu bu benim sorunum olmaktan öteye okuyucunun anlama ve idrak etme zorluğu içinde olduğunu göstermektedir. Açık seçik yazıyorum, “girift” ifadelerden oldum olasıya kaçmaya çalışıyorum her yazımda.

Her yazım düşünülerek ve Ülkemizin gerçeklerini dile getirmek, çözüm yolları bulmak noktasında yazılmıştır.

Yerel anlamda ki yazılarımda objektif kriterlere riayet edilerek kaleme alınmıştır bugüne kadar tarafımdan.

Bunca zamandır sizinle bu sayfa vasıtasıyla beraberim. Beni okuyanlar, kendilerine saygıda bir an bile kusur ettiğim terettübünü yaşadılar mı acaba? Elbette ben kendi inandığım gerçekleri kaleme alıyorum ama bunu yaparken okuyucunun hassasiyetlerine de dikkat ediyorum, belki de söyleyemedikleri gerçeklere tercüman oluyorum! 

Ben şimdi seçimin kazananlarına ve kaybedenlerine âcizane bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Tavsiyeme uyup uymamak sizin bileceğiniz bir şey tabii!

Her iki, üç, dört, tarafta birbirinizle didişmeyi bırakın!

Adaletsizliğe, merhametsizliğe, ikiyüzlülüğe, haksızlığa, bu ülkenin değerlerini tahribe ve Devletimizi bölmek isteyenlere karşı birlikte aynı kararlılıkla karşı koyun!

Eğer birbirimizle olan siyasi ve ideolojik kavgalarımızı bir kenara bırakırsak, görün bakın o zaman bu ülke nasıl yaşanılır bir ülke olacaktır!

Bana gelince; ben, hangi ortam veya hangi siyasi parti hükümet olursa olsun, Müslüman-Türk insanının belki bugün için bir haber olduğu hayatı gerçekleri kendimce yorumlayarak-sorgulayarak sizlerle paylaşmam benim için bundan sonrada ideal olmaya devam edecektir.

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…