Uzun zamandır yazmak istediğim ama sürekli ertelediğim şimdi ise yazmanın boynumun borcu olduğunu hissettiğim bir tv dizisi hakkında ki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum…

TMSF nın kontrolünde olan ve şu anda satışı muammaya dönen atv de yayınlanan “Hatırla sevgili” adlı yakın tarihimizi anlatan diziyi izlemekteyim… Seyredenler bilirler, dizi 1950’li yıllardan başlayarak 1980’li yıllara kadar olan siyasal olayların bir panoramasını gözler önüne serme iddiasındadır… Gelin görün ki bu iddia objektif olmak şöyle dursun tamamen bir fikrin ve düşüncenin aşağılanması üzerine senaryosu kurgulanan bir dizi haline döndü son bölümleriyle birlikte…

Asıl mevzu ya geçmeden önce, geçen bölümlerin birinde Türk Askerini öyle bir resmetti ki dizi, inanın kanım döndü. Çocukluğumuz da seyrederdik Kara Murat filmlerini. Orada Türk köylerini basan Bizans askerleri köylülere olmadık işkenceler yaparlar öldürürler yetinmezler ölen insanları tekrar kılıçtan geçirirlerdi… O sahneyi izlerken bir an gözümün önüne Bizans askerleri geldi. Çatışmaya giren sol guruba mensup gençleri etkisiz hale getiren Türk Askeri, ölenlerin üzerine kurşun yağdırıyordu… Sonrada aynı askere Deniz Gezmişin idama giderken potinlerinin bağlarını çözdürdüler!

Şimdi… Bu dizide alenen, Milliyetçilere ve Ülkücülere iftiralar atılmakta. Sadece Milliyetçilere değil, bu değerler üzerinden milletin manevi bağlarının en kuvvetlisi dine de iftiralar atılmaktadır…

Yıllar yılı ihmal edilen Büyük Türk Milleti… Tam da bu dizinin anlatıldığı yıllarda, siyasi, içtimai meselelerine sahip çıkma ülküsüyle yanıp tutuşurken, Türk gençliğinin inanmış bir kesimine karşı bu kın ve öfkenin kaynağı sizce ne olabilir ki? Milli idealle yetiştirilmeye çalışılan Ülkücü gençlik öyle bir anlatılıyor ki dizide; eli silahlı, kalleş, işbirlikçi, namus kavramı olmayan, sevmesini bilmeyen en basit meselelerde dahi öfke kusan ve nihayetinde öldürmeye programlandırılmış bir gençlik…

Bu iftira dolu diziye karşın o günün yaşayan ve bugün dahi fikirleriyle ruh dünyamızı aydınlatan Necip FAZIL’IN tam da o yıllarda ki Ülkücü gençlik ile ilgili tespiti şöyledir.”Türke, her şeyden önce İslam’a, tarihe, ananeye, maddesi ve manasıyla Türkün ruh köküne saldıran, manada Moskof veledi-i zinaların karşılarına aldığı hedef, bugün sadece Ülkücülerdir…” “Allahın Ülkücülere layık gördüğü fedakârlık nasibine tam layık olmaları için elimizden geleni yapalım ve şimdilik, özlediğimiz neslin fideliğini onlardan başka hiçbir zümrenin vaat etmediğini bilelim!”(rapor dergisi–4 1979) “bunca hıyanet tipinin bir arada düşmanın olabilmen, riyazî bir katiyetle ispat eder ki, sen sanıldığın ve tanındığın gibi olmak, böyle bir sanılma ve tanınmanın kıymetini gerçekleştirmek borcundasın! Allah seni düşmanlarınca sanıldığın ve tanındığın üzere yetiştirsin! Ve Rahmetli Alpaslan TÜRKEŞ için söylediği “namus kimde yok bir şey söyleyemesem de Türkeş’te var olduğunu belirtmek vazifemdir.” (rapor dergisi–10 1980)

Bu gerçekler ortada iken, dizide artan oranda Ülkücü düşmanlığının yapılması manidardır! Önce senaryo ekibine sonrada anlı şanlı eski Ülkücüyüm diye kendini yaftalayan öğretim üyesi ve iktidar borazanı dizinin danışmanını buradan insafa ve fikir ahlakına davet ediyorum!

Bir köşe yazısı için uzun oldu biliyorum… Ama neden bu dizi dozunu artırarak Ülkücü ve Milliyetçi camiayı töhmet altına bırakan mesajlar verir bunu tüm Milliyetçilerin iyi görmesi gerekir diye düşünüyorum… Ben nedenleri üzerine elbette düşüncelerimi sizlerle bir başka yazımda paylaşacağım ama Ülkücü ve Milliyetçi camiada bu dizi hakkında ki sessizliğini de anlamakta güçlük çektiğimi belirtmek isterim doğrusu! Cuma akşamları yayınlanan “Hatırla Sevgili” dizisini birde bu bakış açısıyla izlemenizi tüm okuyucularımdan istirham ediyorum. Kim kahraman, kim hain bunu yetişen yeni nesil’e en iyi şekilde anlatmak Ülkücülerin en önemli görevlerindendir diye düşünmekteyim

Allaha emanet olun görüşmek üzere…

[email protected]