Hasan ve Güzide Yılmaz, 6 Kasım 1947 yılında doğan ilk çocuklarının ismini “Ahmet Mesut” koymuşlardı. Rize/ Çayeli Senoz Vadisinden olan ve İstanbul’da ticaretle iştigal eden Hasan Yılmaz’ın babasının ismi Ahmet’ti. Oğluna babasının ismini ve ilk çocuğunun dünyaya gelmesinin verdiği mutluluktan dolayı Ahmet’le birlikte Mesut ismini koymuşlardı.
Mesut İlkokula başlayacağı gün, daha sonra DP’ da Bakanlık yapacak olan ve Yassıada mahkemelerinde yargılanacak olan Amcası İzzet Akçal yeğenine bir Kur’an-ı Kerim hediye etti.

Amca, yeğenine Kuran-ı Kerimi verirken bir de kâğıt uzattı. Kâğıtta, yeğeni için yazılmış bir şiir vardı;
“Yadında mı doğduğun günler?
Sen ağlar idin gülerdi alem,
Öyle bir ömür geçir ki
Olsun son mevkin
Sana hande halka matem”

Şiir, aynı zamanda Amca İzzet Akçal’ın, Mesut’un “büyük adam olması” beklentisini yansıtıyordu. Amcasının bu yaklaşımı hayatı boyunca Mesut Yılmaz’ı çok etkiledi ve o günden beri “büyük adam” olmak için çabaladı. Mesut Yılmaz çocukken şiir okurken bile yüzüne büyük insan gibi ciddi bir ifade vermeye çalışıyordu.

Onun için babasının arkadaşı bir gün saçlarını okşayarak; "Büyüyünce ne olacaksın?" diye sorduğunda, verdiği cevap “büyük adamlığa namzet” iddialı bir cevaptı.

O cevabında; “Ben büyünce Başbakan olup bu memleketi idare edeceğim" diyen Mesut Yılmaz bu düşüncesini yıllar sonra gerçekleştirecekti.

Özel hayatında nüktedan olan ve dostlarıyla samimiyetinde sınır tanımayan Mesut Yılmaz; “devlet adabına, devlet terbiyesine ve devlet ciddiyetine sahip bir siyasetçiydi.”

Ahmet Mesut Yılmaz; hiçbir siyasetçiye nasip olmayan bir sevgiyle “oy versin vermesin” hemen hemen her Karadenizli ve özelde her Rizeli tarafından sevildi ve daima el üstünde tutuldu. “Sizden biri olmaktan, Rizeli olmaktan dolayı her zaman gurur duyuyorum” diyen Mesut Yılmaz, hemşerilerine gösterdiği bu samimi bağlılıktan dolayı; “Delikanlı Başbakan”, “Bizim Başbakan” gibi bir siyasetçinin hayatı boyunca gururla taşıyabileceği unvanlara layık görüldü onu sevenler tarafından.

Evet, Türkiye Cumhuriyeti’nin Rizeli Başbakanı Ahmet Mesut Yılmaz’ı kaybettik.

Yakalandığı akciğer kanseri hastalığını yenemedi ve kendisini sevenlerini çok fazla üzdü.

Oğlunun kaybından dolayı bir türlü toparlanamamış olmasına üzülüyorduk.

Rize’nin yetiştirdiği önemli bir devlet adamıydı saygıdeğer Başbakanımız.

Çocukluktan gençliğe geçiş yıllarında tanıdığım; bir sofrada yemek yiyip sohbet ettiğim ve siyaset yaptığı yıllarda önemli görevleri ifa ederken zaman zaman eleştirdiğim Ahmet Mesut Yılmaz’ın kaybı, çoğu Rizeli gibi benim için de “aileden birisinin kaybı” gibidir.

Vefat haberini aldığımda; boğazımın düğümlendiğini, sesimin titrediğini ve gözlerimin buğulandığını söylersem duygularımı daha iyi anlatabilmiş olurum sanırım.

Katıksız sevgi ve karşılıklı samimiyetin “ete kemiğe” bürünmüş haliydi Rizeli ile Mesut Yılmaz’ın arasında ki münasebet.

Rizelinin acısında, hüznünde, sevincinde her zaman vardı Rizelinin alçakgönüllü Başbakanı.

Allah’ın hükmü; “O’ndan geldik, O’na gideceğiz.”

Gerisi “insanın elinde olmayan” uzun ya da kısa bir hikâyeden ibarettir.

Şuna iman etmişim; Allah’a inanmanın; O’na bağlanmanın ve güvenmenin, O’ndan sakınıp çekinmenin, farkında olarak ya da olmayarak ne kadar günah işliyor olursak olalım, insanın hayatını ve manevi dünyasını olumlu yönde etkileyen en güçlü silah olduğuna inanırım.

Ben, saygıdeğer Başbakanımız Mesut Yılmaz’ın sevgili evladı Yavuz’u kaybettikten sonra ki metanetine ve Allah’a olan inancının tezahürü olan imanına hayran olmuş, gıpta etmiştim.

Oğlunu kaybettikten sonra dostlarının taziyeye geldiği gün şu muhteşem konuşmayı yapmıştı; “…Yani oğlumuzu bize veren Allah’a; onu bizden aldığı için isyan etmeyeceğiz, O’na biat etmeye ve şükretmeye devam edeceğiz…”

Mümin, ölümü bir hiçlik ve yokluk kuyusu değil, hakikî ve sonsuz hayatın, ebedî mutluluğun başlangıç kapısı olarak kabul ve iman eder. Her sevdiğimiz insanı kaybedince takındığımız imanı tavrı ve duruşu merhum Mesut Yılmaz’ın ifade ettiği şekilde “O’na biat etmeye ve şükretmeye devam edecek” sözü ve duruşu üzerinden yaşamaya devam edeceğiz.

Allah; Mesut Beyin kıymetli eşi Berna Hanıma, evladı Hasan Yılmaz’a, kardeşi Turgut Yılmaz’a, geniş aile efradına, Rizelilere, Çayelililere, Senozlulara ve tüm Türkiye’de Mesut Yılmaz’ı seven ve sayanlara sabır ihsan etsin.

Doğduğu gün merhum amcasının verdiği kâğıtta ki şiirin bir mısrasın da;

“Sen ağlar idin gülerdi alem” ifadesi geçer.

Ben de şimdi bu mısra ya duygusal bir gönderme yaparak diyorum ki;

 “Sen öldün, ağlar ardından sevenlerin”                                                       

Rahmetli Babaannem ve çoğu Rizeli babaannenin de aynı şekilde merhum Mesut Yılmaz’a, onun gıyabında sahip çıkarak “o bizim Mesuttur” diyerek sevgilerini gösterdikleri gibi, bende onu sevenlerin duygularına tercüman olarak diyorum ki;

“Güle güle bizim Mesut’umuz!”

Saygıdeğer Başbakanımız Ahmet Mesut Yılmaz’a hakkımızı helal ediyoruz.

Allah ondan razı olsun.

Allah Rahmet eylesin.

Mekânı Cennet olsun İnşallah.

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun.