Rize’de Hemşerileriyle buluşan Başbakan Erdoğan “Bağıranlar, çağıranlar oluyor, bunlar zaman zaman spekülasyon havası doğuruyor. Bunları konuştuğumuz zaman bazıları bunun demokrasi adına hemen değerlendiriyor, demokrasi bu kadar ucuz değil, kusura bakmayın ben provokatöre “demokrat” diyemem, spekülatöre “demokrat” diyemem…” ifadeleriyle, Ak Parti’ye ve onun icraatlarını eleştiren kişilere provokatör ve spekülatör yaftası yapıştırdı!

Aylar önce “Yorumsuz” başlığıyla yayınlanan yazımda şu ifadelere yer vermiştim. “Rahatınızı kaçıracak şekil de meselelere yaklaşmamızın tek ve geçerli nedeni, inandıklarımız etrafında yazı yazmamızdır. Bir düşünürün söylediği gibi “kararlılık insan iradesini uyandırma zilidir” İşte,ben de düşündüklerimi sizlerle paylaşırken,beni harekete geçiren o şuura hep minnettar olmuşum!...”

İşte Abdurrahman Akın'ın "Yorumsuz" yazısı!

Bu sayfa aracılığıyla, hemşerilerimi yakından ilgilendiren bir iki konu da provokatörlüğe soyunayım!

Hükümetin uyguladığı Çay politikasına nasıl bakıyorsunuz?

“…Çay politikası böyle giderse çok yakında çay bitecektir. Mesela, makas olayı çayı yeniletmemesi gibi, çayın beslenmesini ortadan kaldırıyor. Her sene çaylıkların belli bir bölümünün koparılıp yeniden ekilmesinin gündeme gelmesi bu olayın ciddiyetini ortaya koyuyor. Hükümet, çaycıya hakkını veremediği için çay verimini artırıcı yönde baskı da yapamıyor. Üreticiye iyi bir rakam verilirse bu işe daha iyi yönelir”

Sarp kapısı hakkın da ki görüşleriniz?

“…Evet, orası çok önemli… Sarp şu anda ki haliyle kapatılmalıdır… sarp geçidinin görüntüsü, şu anda ki yönetimin bir görüntüsüdür. Bu mantık zaten Türkiye’nin her yerinin genel ev gelmesi içindir… Sarp kapısı, ne yazıktır ki ekonomik katkı sağlayacak diye düşünülmüştür. Aslın da böyle bir düşünce yok..Bu sadece vatandaşı kandırmak için aldatmacadır,makyajdır. Asıl olan batılılaşma uğruna verilen bir mücadeledir. Ve batı kültür emperyalizminin Türkiye’ye transferi için aracı olduklarından bu olayı seçiyorlar. Bugün Ege ve Akdeniz sahillerin de, İstanbul’da, şimdi de Karadeniz de bunu sağlamaya başladılar. Bir müddet sonra Doğu Karadeniz de şunu göreceğiz… Şu anda bu olaya bağıranların nefret edenlerin bu olayı alıştıklarını göreceksiniz. Çünkü kültür emperyalizmimin neticesi budur. Refah Partisi olarak iktidarda olsak bunlara karantina uygularız… Ülkemizin yeniden bir istiklal mücadelesi ne şiddetle ihtiyacı vardır…”

1994 mahalli seçim arifesin de, RP İstanbul İl Başkanı,Merkez karar ve yürütme kurulu üyesi hemşerimiz Recep Tayyip Erdoğan’la “Kaçkar Gazetesi”nde yapmış olduğumuz röportajdan bir kısmını aldım köşeme!...

Sayın Başbakanın o gün sorduğumuz iki soruya verdiği cevaptan şöyle bir sonuç çıkarmamız mümkündür… Rizelinin tek geçim kaynağı olan çayda ki yanlış uygulamalar, dün olduğu gibi bugün de devam etmektedir. Dahası, Çaykur’un özelleştirmesi gündemdedir ve bu durum Rize ve Rizeli için yıkım demektir!...

Sarp Kapısının bölgemize getirdiği olumsuzluğu izah ederken Sayın Erdoğan, Batı emperyalizminden ve onun getireceği dejenerasyondan bahsederek, günün birin de iktidar olurlarsa, kapıyı kapatacaklarını ve bütün bunların iyileşmesi için de gösterdiği adres “yeniden bir istiklal mücadelesine şiddetli ihtiyaç olduğu” noktasındaydı! Maddi olarak Sarp sınır kapısın da, gümrük kapısı açılmış olmasına rağmen, Sayın Başbakanın o gün eleştirdiği “kültür emperyalizmi” konusu hala gündemimizde değil midir! Yoksa, sayın Başbakanın eleştirdiği, Sarp kapısının getirdiği dejenerasyon ortadan kalktı da bizim mi gözlerimiz görmüyor!... Ve bugün, dün eleştirilen Avrupa Birliği normları,bugün tavız vermek için adeta yarışılan bir kulvar haline gelmemiş midir?..

Yalnız burada, bir hakkı teslim etmek istiyorum… O röportaj da, Sayın Başbakana şu soru da tevdi edilmişti.

Karşınızda ki insanlar veya rakipleriniz bölgecilik yaparak güçlenirse nasıl davranırsınız?

“Bu bir yanlıştır. Dolayısıyla, aynı yanlışı başka bir yanlışla düzeltmek mümkün değildir… Ortada bir pislik var. Bu pisliği başka bir pislikle temizlemeye kalkarsanız, ortalık pislikten geçilmez. Pisliği temiz suyla temizleyeceksin. Bölgecilik Türkiye’nin yanlışıdır… Ben Rizecilik yaparsam yarın Hakkaricilik, Çankırıcılık yapılır. Biz bunun hepsini kaldıralım. Türkiyeliyiz diyelim. Hepimiz bu ülkenin insanlarıyız ve hepimiz Müslüman olduğumuz için kardeşiz diyelim. Müslüman olduğumuz için kardeşiz diyelim. Müslüman olmayanlarla da barış sözleşmesi içerisinde, barış toplumu oluşturalım…”

Sayın Başbakanın bu sorumuza verdiği cevabı, tarihe not düşmek için de özellikle yazdım! Başbakanın, kimilerinin “bu yeni söylemidir” diye düşündükleri “Türkiyelilik” fikrini 1994 yılında “Kaçkar Gazetesi” aracılığıyla kamuoyuna deklare etmişti!

Şimdi, Sayın Başbakana ve okuyucularıma soruyorum… Elinizi vicdanınıza koyun ve siyasi taassuplarınızı bir kenara koyup düşünün?

Başbakanın ,Rize’deki konuşmasın da,bir hemşerimizin “darlanma” hitabına muhatap olunca, “ben darlanmayrum da,bu tıp yanlış konuşmalar beni rahatsız ediyor” diye cevap vermişti!...

Bu ülkenin birliğine,dirliğine kast eden,eylem ve sözlerin sahibi,İmralı’da yatan canının sözcüsü, Aynasız insanları kabul eden ve bunu da “Kürt açılımı” “demokrasinin erdemidir” diye , kabul etmemizi bekleyen düşünceye, şunu bir kez daha deme hakkımız yok mu!

“Demokrasi bu kadar ucuz değildir. Kusura bakmayın ben bölücüye “demokrat” diyemem,yalakalık yapana da “demokrat” diyemem!... Darlansanız da diyemem,kıyamet kopsa da diyemem!...

Görüşmek üzere,Allaha emanet olun…..