Ülke meselelerini çözmede yöntemlerimizin olmadığını çoktandır düşünmekteyim ve dillendirmekteyim…

Öncelikle söylemeliyim ki, bu düşüncelerim sadece bu iktidar süresince oluşmuş kanaatim de değildir.

Ülke yönetimin de söz sahibi olan iktidarlarımız maalesef yönetme noktasına geldiklerin de, önce devleti tanıyıp sonra uygulama pratiği geliştirdikleri için sorunlarımızı çözme noktasından bocalıyorlar!

Sağcımız-solcumuz-ilericimiz-gericimiz nihayet hepimizin ortak kanaati bu ülkenin iyi yönetilmiyor olduğudur…

Ekonomiden tutun da en uç noktada ki meselelerimizin halledilememesinin tek ve en önemli gerçeği plansız ve programsız olmamızdan kaynaklanmaktadır…

Bu ülkede yaşayıp da hangimiz her Allahın günü;

Terörden…

Ekonomik sorunlardan…

Kamu da hizmet veren kurumlardan…

Eğitim meselelerimizden…

Adalet mekanizmasından…

Ulaşımdan…

Maaşımızdan…

Ekip biçtiğimiz ve karşılığını almadığımız ürünlerimizden… şikayet etmez mıyız?

Evet dediğinizi duyar gibiyim ama maalesef iş particiliğe indirgendi mi hepimizin şikayetleri başka mecralara çekilerek irdelenmeye başlanır!

En basit bir işte dahi plansız ve programsız iş üretilmediği yer de, Türkiye gibi hem stratejik olarak hem de nüfus yoğunluğu bakımından azımsanmayacak bir büyüklükte ki bir ülkeyi idare etme yetkisini eline alanların meseleleri çözme noktasında hazırlıkları olmaları gerekmez mi?

Devlet mekanizması için de bulunan birbirine zıt iki örnekle meramımızı daha güzel anlatabileceğimi düşünüyorum!

Mesela Dışişleri  Bakanımız Ahmet Davutoğlu…

Onu bu eleştirinin dışında rahatlıkla tutabiliriz. Yıllar önce bir dergide yazılarını takıp ettiğim Sayın Bakan o gün söylediklerini bugün hayata geçirmenin uğraşı içinde. Beğenelim ya da beğenmeyelim Sayın Davutoğlu’nu, ama bir plan dahilin de bugünlere geldiğini inkar edemeyiz…Konulara hakimi,öz güveni ve uluslar arası arenada ki aktifliği geçmişten bugüne kendisine biçtiği misyonun karşılığı değimlidir?

Ya Rize belediye Başkanına ne demeli?

Sayın Bakırcı, zaman zaman kof çıkışlarıyla ülke gündemine gelebilen bir siyasetçi. Başbakandan torpilli bir Belediye başkanı olması onu ulusal basının da gözdelerinden birisi haline getirmiş. Ama sürekli gaf yaparak, plan ve programsız icraat ve sözleriyle tabii!

Son gafı yenilir içilir cinsten değil doğrusu ama gel gör ki,sorgulama gerekçelerini oy verdiği  partiye endeksli bir hale getiren Rize’li maalesef bu aymazlığın hesabını da sormayacaktır. Sormayacaktır çünkü, Başkan gibi biz vatandaşında seçme ve seçilme kriterlerin de yöntemden çok ne olursa olsun benim partimdendir mantığı hakımdır!

Sürekli atıf yaptığımız tarihimizde, devlet adamlarının nasıl yetiştirildiklerini sürekli dillendirir dururuz. Buna rağmen yarının yönetici sınıfı olması gereken gençlerimize yatırım yapmayız. Bu ülkenin eğitim sistemini yaz-boz tahtası haline getirdiğimiz bir Türkiye’de, sorunları çözecek kendi ayakları üzerinde durmayı becerebilecek bir ülke meydana getirmemiz de düşünülemez zaten…

Sonuç olarak şunu diyebilirim ki; ister siyasette isterse başka bir alanda hayatımızı idame ettirelim mutlaka meselelerimizi nasıl çözeceğimiz noktasında altyapımızın olması gerekmektedir aksı taktir de sorunlar karşısında bugün bocaladığımız gibi yarında maalesef bocalamamız mukadder olacaktır…

Hayatı anlayan, kalbini ve kafasını kemale erdirenlerden olmamız dileğiyle…

Görüşmek üzere,Allaha emanet olunuz….