Yaklaşık iki aydır Orta doğuda yaşanan gelişmelerle ilgili çok şey yazılıp çizildi… Sürecin uzun bir süre daha devam edeceği apaçık ortada olduğundan daha yazacak çok şeylerin olduğunu da unutmamak gerekiyor.

              Her uzman denilen kişilerin sürekli boy gösterdiği televizyon ekranlarında genellikle komplo teorileri dinledik, dinlemeye devam ediyoruz. Hep olayların arkasında dış güçleri, Amerika, İngiltere, Fransa, İran vs olduğundan dem vurulmaktadır. Bölge insanının ne düşündüğü çok fazla konuşulmamaktadır.

             Gündemdeki son ülke olan Libya ile ilgilide uzaktan atmaları görmekteyiz. Sürekli bütün gelişmeleri yakından takip etmeye çalışan birisi olarak bölge insanının düşüncesi, psikolojisi, derdi, hedefi, sosyal yapısı, ekonomik durumuyla alakalı çok fazla bilgi veren açıklamalara pek rastladığımı söyleyemem. Sürekli şu oldu, şu kadar kişi öldü, şu şurayı ele geçirdi, şurada gösteri yapıldı vs gibi konular işlenmektedir.

             Libya’yı ele alırsak, bu ülke insanının aslında çok da İslam devrimi peşinde olmadıklarını, çoğunluğunun çapulcu olduğunu, uyuşturucu kullandıklarını, kral öldü yaşasın kral diyen tipler olduğunu, Kaddafi gitsin yeni Kaddafi gelsin ama bize daha çok para versin diyenlerden oluştuğunu iddia edenlerin sayısının da az olmadığını görmemiz gerekmektedir.

           Bölgede eğitimli insanların sayısının artması, dünyayı tanıyanların çoğalması, teknolojiyi çok iyi kullanmaları, daha iyi bir yaşam istemeleri, demokrasiye geçip ülkelerini yönetmek istemelerinin de çok büyük etkisinin olduğunu görebiliyoruz.

           Dünyada demokrasinin hiç uğramadığı tek coğrafya sayılan orta doğunun er geç mutlaka demokrasiye geçeceği kaçınılmaz bir sondu. Bu durum eşyanın tabiatına uygun ve bunun önüne set çekmek mümkün değildi. Sadece güçlü ülkeler, durumu biraz daha erteleme imkânına sahiptiler ve bunu da epeydir yapmaktaydılar. Güçlü ülkeler yaşanan gelişmelerden nemalanmak, akbaba gibi gelişmelerin sonucuna göre bölgeye yeniden çullanmak, leş kargaları gibi şimdilik karışık gibi görünen olayların üstüne çullanmak istiyorlar.

           Kanaatimce, bölgede artık surlarda gedikler açılmıştır. Bu gedikleri kapatmak imkânsızdır. Arayış devam edecektir. Rol model ülkelere bakıp kendi şartlarına uygun yönetim tarzları geliştirmeye çalışacaklardır.

           Çatışma süreci biraz daha devam edecek, güçlü ülkelerin kendi arasındaki çıkar kavgalarına şahit olacağız. Çünkü dünyada artık sadece Amerika, İngiltere, Almanya, İsrail, Fransa gibi ülkeler gündem belirlemiyor. Dengelerin biraz değiştiğini Rusya, Çin, Japonya, Hindistan, İran gibi ülkelerinde bölgede etkinliğinin artmaya başladığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bölge artık sadece batılıların oyuncağı değil.

          Türkiye’nin konumu, durumu, önemi, etkisi nedir diye düşünürsek, söyleyelim. Türkiye artık eski Türkiye değil, bölgesinde olan, olması muhtemel bütün gelişmeleri anında takip edip, tavır belirleyen, çözüm üreten, gündem belirleyen, bölgesel güç olmayı çoktan başarmış olan, komşularıyla sorunları büyük ölçüde azaltan, ticari ilişkileri çok ileri duruma getiren bir ülke konumuna gelmiştir.

         Bölgede rol model ülke olmayı çoktan hak etmiş, bulunduğu coğrafyada lider olmuş bir ülkeyiz artık. Kafasını kuma gömmekten vazgeçmiş bir Türkiye, doğal afetlerle büyük sıkıntılar çekenlerin hemen yardımına koşan bir Türkiye, mazlum, fakir Afrika ülkelerine sağlık yardımı ulaştıran bir Türkiye, dünyanın her yerine okullar açıp, gönüllü tanıtımlar yapan bir Türkiye, Türk dünyası sınırlarını çoktan aşmış, geçmiş coğrafyasının izini süren TİKA gibi bir kuruluşunun oldu bir Türkiye’yiz artık.

        Gelecekten ümitvar olmalıyız. Artık Türkiye’mizi girdiği bu yoldan hiç kimse geri döndüremez. İnşallah yakın bir zamanda öncelikle Türk ve İslam dünyasını etkisi altına alan sonrasında da bütün dünyayı etkileyen, yönlendiren bir Türkiye görmemiz hayal olmayacaktır.