Uzun bir aradan sonra merhaba diyerek güzel bir yazıyla yeniden yazmaya başlayacaktım…

       Lakin güzel bir yazıyla başlayamıyorum.

       Kahpeler kanımızı dökerken nasıl güzel bir yazı yazabilirim ki? Akıttıkları kan asil ve necip Türk milletinin yiğit delikanlılarının kanı. Şuh kadınlarla düşüp kalkıp, rakı şişelerini yudumlayıp, ülkemize rol biçenlerin ve sözde mangalda kül bırakmayan idarecilerin çocuklarının değil, vatanın öz evlatlarının yani bizim kanımız akıyor. Her şehit haberleriyle adeta vücudumuz eriyip bitiyor. Canımız, ciğerimiz yanıyor. Deli şeyler geliyor aklımıza. Duygularımızla hareket edersek o kalleşlerin ekmeğine yağ süreceğimizi de biliyoruz. Allah aklımıza mukayyet olsun.

        Tarih şuurundan biraz haberi olanlar, geçmişimizde hainlerle, bölücülerle, teröristlerle masaya oturulmadığını ve bugün de oturulmaması gerektiğini bilir.  Masaya oturuldu mu?  Evet, oturuldu. Müzakere yapıldı mı? Evet, yapıldı. Devlet ve millet için hayırlı bir sonuç çıktı mı? Hayır, çıkmadı. Bunun hayırlı bir girişim olmadığını bugünkü süreç yaşanmadan ne yazık ki göremediler. Yazık, çok yazık!

  Düşünebiliyor musunuz?  Bir yetkili çıkıp şunu söyleyebiliyor: “Karakolların yanından silahlı bir şekilde geçen teröristler askerlerimize el sallıyor ve biz, çözüm süreci zarar görmesin diye askerlerimize kesinlikle müdahale etmeyeceksiniz demiştik.” Bu nasıl bir yöntem?  Nasıl bir mantık? Allah akıl fikir versin onlara.

    Gün, geçmişi deşmek ve geçmişe takılmak günü değildir. Gün, devletimize sahip çıkma günüdür. Devleti “han” gibi düşünelim. Hana zaman zaman yolcular gelir, misafir olurlar, yer, içer, kalır ve giderler. Yani han kalıcıdır, misafirler gidici. Bizim görevimiz hana sahip çıkmaktır. Hanı korumaktır. Devletimizin zaafa uğramaması için elbette yanında yer alacağız. Siyasiler bugün var, yarın yok. Devlet hep var olacaktır. İnşallah ebed müddet var olmaya devam edecektir.

        Hain ve bölücü hangi örgüt varsa hepsi kökünden kazınmalı ve tamamen yok edilmelidir. Tıpkı yakın geçmişteki Asala örgütünün yok edildiği gibi. Bu çalışmanın resmi görevlilerle zor olacağı düşünülürse, devlet adına görev yapacak sivil unsurlar devreye sokularak dünyanın neresinde bir örgüt üyesi varsa bulunup yok edilmelidir.

 Ayrıca arkalarındaki güçlere de sert mesajlar verilmeli. Sadece kuklalara değil, kuklacılara yönelik de çalışmalar yürütülmelidir. Bu güçler her kim olursa olsun devletimizin o güçlerle mücadele etmesi ve sindirmesi gerekir. Amerika, İsrail, İngiltere, Almanya, Fransa, İran, Rusya, Çin vs. hangi ülkeler olursa olsun Türk devletinin gücünün karşısında boyun eğmelidir.

        İç ve dış operasyonlar tamamlanınca terörün yuvalanabileceği bütün bölgelere yönelik ekonomik, kültürel, sosyal, eğitim ve gönül seferberliği yapılmalı. Devletimiz yumruğunun yanı sıra sevgisini, şefkatini, muhabbetini göstermeli ve bölge insanları devletimiz tarafından kucaklanmalıdır. Ayrıca devletimizin otoritesi, gücü asla gizlenmemeli, herkes tarafından görülmelidir. Kim isyana kalkarsa başı ezilir mesajı verilmelidir.

        Ancak kardeşlik projelerinin yeniden hayata geçirilmesi ve gönül köprülerinin yeniden tesis edilmesiyle huzur sağlanabilir. Bu çalışmalar uzun solukludur ve ciddi manada sabır ister.

        Kin ve nefretle bir arada yaşanmaz. Hepimiz aynı geminin yolcularıyız. Batarsak hepimiz batarız. Farelerin gemiyi kemirmesine müsaade etmeyelim. 

       Türk’ün gücünü Türk düşmanlarına gösterelim.