Sevgili okuyucularım, yazıma başlamadan önce, Hakkın rahmetine kavuşan başbakanımızın muhtereme annesi, Tenzile annemize;  ALLAH’ tan rahmet diliyorum. Makamı cennet olsun inşallah.  Ne mutlu ona ki; Sadece bize değil, tüm Türk ve İslam dünyasına, çok büyük faydası dokunan değerli bir evlat yetiştirdi.  Anne gibi yeri doldurulamaz,büyük acı kayıp yaşayan, Sevgili Başbakanımız  R. Tayip  Erdoğan’ a  ve diğer aile fertlerine ve tüm sevenlerine, yüce rabbimdensabri celiller diliyorum.

         Bilindiği gibi seçimlerden % 50 lık bir galibiyetle çıkan AK Parti iktidarının, önünde duran ve bir an önce yapmaya çalışacağı en önemli hizmetlerinden biri de, Milletimize yeni bir sivil Anayasa hazırlamak olacaktır. Bu konuda gerçekten çok ciddi bir çalışma başlattıklarını ve bu işe çok önem verdiklerini biliyoruz.  Aslında olması gerekeni yapıyorlar. Eğer Milletimizin büyük çoğunluğunun mutabık olacağı, en azından içine sineceği ve uzun sürede hiçbir maddesinin değiştirilmesine gerek duyulmayacak bir anayasa yapabilirseler; memleketimize çok büyük bir hizmet  dahayapmış olacaklardır. 

         Bu konuda benim âcizanebir iki tavsiyem olacaktır.

Birincisi: Hiç acele edilmemesi lazım.Bu kadar bekledik biraz daha bekleriz,yeter ki iyi bir Anayasaya kavuşalım. Özellikle, PKK terörü bitirilmeden veya çok etkisiz hale getirilmeden, yeni anayasa metni;  kamuoyuna, müzakereye açılmamalı. Çünkü terör örgütü, yapacağı eylemlerle, kendi isteğine göre baskı kurmaya çalışacaktır.  PKK ancak minimize edilirse bu baskıyı yapamayacaktır.

İkincisi: Bugünkü anayasamızda bulunun değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeler içindeki; Milletimizin, en az % 90 nın üzerinde ezici bir çoğunlukla kabul ettiğinitahmin ettiğimiz maddeler aynen kalmalıdır. Aynı derecede kabul görmeyecek maddeler ise kaldırmalıdır.  Bence burası çok önemlidir. Değiştirilmesi teklif dahi edilmeyen maddeler içinde bulunan ve kanaatime göre milletimizin, en az % 90 nın üzerinde ezici bir çoğunlukla kabul ettiği bu maddeleri bir inceleyelim:

1-   Yönetim şeklinin Cumhuriyet olduğu

2-   Demokratik devlet

3-   Sosyal devlet

4-   Hukuk devleti

5-   Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu

6-   Dilin, Türkçe olduğu

7-   Bayrağımızın, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayrak olması

8-   Milli marşımızın “istiklal Marşı”  olması

Allah aşkına, elimizi vicdanıma koyarak şöyle bir düşünelim. Bu güzel ülkemize sadakat ve muhabbet duygularıyla bağlı, hangi vatansever bir vatandaşımız yukarda 8 madde halinde saydığımız bu ilkelere karşı olabilir, kaldırılmasını veya değiştirilmesini isteyebilir ki. Hemen hemen hiç kimse bunu istemez. Ancak bazı yıkıcı, bölücü kişiler veya çok marjinal guruplar bunu isteyebilir ki, bana göre onların toplam oranı nüfusumuzun % 5 ını geçmez. Öyleyse bu maddelerYeni Anayasamızda da değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeler altında aynen yürürlükte kalmalıdırlar. AK Parti bu konuda çok dikkatli olmalıdır. Bazı ne olduğu belirsiz liberallerin veya ikinci maaşlarını CIA den alan ABD’ nin adamlarının etkisinde kalarak; Yeni Anayasamızda “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeler”  bölümü ortadan kaldırılmamalıdır.

Bugünkü anayasamızda değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeler sadece bunlar değildir. Yukarıda saydığım 8 maddenin dışında 3 madde daha, aynı kategorideki maddeler içindedir. Bunlarda sırasıyla şunlardır.

1-   Mevcut anayasamızın 2. Maddesinin ikinci cümlesinde yer alan “Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan”. Yanı kısacası ATATÜRKÇÜLÜK.

2-   Laik devlet, yanı Laiklik

3-   Başkentin, Ankara olması.

Yine elimizi vicdanımıza koyarak, bu 3 maddenin ne kadar önemli olup olmadığını veya halkımız tarafından ne kadar kabul görüp görülmediğini bir inceleyelim.

         Önce Başkentin Ankara olmasından başlayalım.  Bu gün gerçekten Ankara ilimizin başkent olmasında kimsenin bir itirazı hemen hemen yoktur. Bende aynı görüşteyim. Ama düşünün ki bundan 50 yıl sonra şartlar çok değişti ve bir başka şehrimizin Başkent olma ihtiyacı hâsıl oldu. O zaman ne yapacağız.Ya bu değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen madde kuralını çiğneyerek, yeni anayasamızı en hassas yerinden delmeye başlayacağız.Yahut ta Bu konuda ki ihtıcımıza cevap vermeden yıllarımızı boşa geçireceğiz. Bence iki ihtimalde hiç hoş değil. Kaldıki ilerde oluşabilecek bir ihtiyaçkarşısında Ankara’ nin yerine başkent yapacağımız diğer şehirde, bizim şehrimiz olacaktır. Gidip te Atina’ yı veya Tahran’ ı başkent yapacak halimiz yok ya…

Böyle bir durumda, eminim ki bugünkü milletimizin önemli bir kesimi bile ses çıkartmayacağına göre, ileriki zamanlarda da fazla bir tepki görmeden o değişiklik rahatlıkla gerçekleşebilir. Bu da gösteriyor ki; “Ankara’ nin başkent olması” Halkımız için değiştirilmesi asla kabul edilemeyen bir muhkem anayasa hükmü olarak gözükmüyor.  Öyleyse, günün şartlarına göre değişmesi mümkün olan bu anayasa maddesi, yeni Anayasamızda; “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” maddeler arasından çıkartılabilir.

Gelelim Atatürkçülüğe: Bir yandan din ve vicdan hürriyeti vardiyerek; İsteyen istediği din, kutsal değer veya ideolojiyi kabul edip etmemekte serbesttir demeye getiriyoruz.Öte yandanda Atatürk ideolojisi olan, Atatürkçülüğü Anayasamıza, herkesin uymakla mecbur olduğu bir şart olarak koyuyoruz. Üstelik bunu DTE (Değiştirilmesi teklif edilemeyen) maddeler içine yerleştiriyoruz. Bu bir çelişki değilimdir. Atatürk’ e Devletimizin kurucusu olarak saygı göstermek ayrı şey; Onun yahut bir başka devlet veya fikir adamının,  “ideolojisinin” anayasada konması ise apayrı şeydir. Ayrıca bu durum, hem din ve vicdan hürriyetine hem de demokratik anayasa kavramına hiçte uygun düşmez bence.

Bu sebeple Atatürkçülüğün normal anayasa maddesi içinde konulması bile tartışılması gerekirken, bu maddeyi birde DTE maddeler arasına koymak ne kadar doğru olur?

Bugünkü 82 darbe anayasasının DTE (Değiştirilmesi teklif edilemeyen)  maddeler arasında birde “devletinLaik oluğu” maddesi vardır. Yine elimizi vicdanımıza koyarak şu soruya cevap verelim. Bu “laik devlet” veya kısaca “Laiklik”  mefhumunu,milletimiz:

Yukarıdaki 8 maddenin herhangi birikadar büyük bir çoğunlukla kabul ediyor veya benimsiyor mu?Ebettekihiç şüphesiz, çok açık ve net bir şekilde belli ki, bu sorunun cevabı; “Hayır” dir.   Yanı halkımız, bir Cumhuriyet kadar, bir demokrasi, sosyal devlet, hukuk devleti, Al bayrağımız, Milli marşımız kadar; çok büyük bir oranda Laikliği benimsemiş değildir. Hatta laiklik kalksın mı devam etsin mi şeklinde bir referandum yapılsa:

 Bana göre, fifti fifti veya her iki ihtimalli bir sonuç çıkar. Kısaca Laiklik, toplumumuzda % 50 lerden çok fazla bir rağbet gördüğü söylenemez. Öyleyse Halkımız tarafından bu kadar az bir oranda kabul gören Laikliğin, yeni anayasamızda; Değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler arasında yer almaması lazımadır. Kaldı ki Laiklikten samimiyetle istenilen, sadece din ve vicdan hürriyeti ise; bunu zaten,“Demokrasi ve Hukuk devleti yerine getirmektedir.

Sonuç olarak; “yeni Anayasamızı tamamen sil baştan yapıyoruz, askerlerin yaptığı 82 anayasasının hiçbir özelliğini taşımamalı” diyerek:

 Yeni Anayasadan, “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” maddeler kısmını tamamen kaldırmamalıyız. Böyle bir kısım yine olmalı ama mevcut maddelerde değişiklik yapmalıyız.  Yukarıda ilk listede verdiğim 8 madde aynen kalmalı, 2. listede verdiğim 3 madde ise, “Değiştirilmesi teklif edilemeyen” maddeler kısmından kaldırılmalıdır.

Yeni Anayasamızda ayrıca: “Laik devlet” ifadesi, mümkünse “Seküler devlet” olarak değiştirilmelidir. Avrupada bile sadece Fransa Anayasasında bulunun, diğer Avrupa ülkelerindeki entelektüellerin pek çoğunun bile anlamını bilmediği tarihe karışmış bir mevhum iken, bizim hala laiklikte ısrar etmemiz anlaşılır gibi değil.

Bizim, millet olarak, güzel hasletlerimizden biride şanlı ordumuzu çok sevmemizdir.  Bu duygu çok yerinde ve güzel bir duygudur. Onun içindir ki, Güzide ordumuza, “peygamber ocağı” ve askerimize “Mehmetçik” deriz. Fakat ne hazın ve ne acıdır ki, Millet iradesine karşı 27 Mayıs darbesini yapanlar, kurdukları “Askeri vesayet” rejimiyle göz bebeğimiz Ordumuzu; siyasetin içine sokarak, milletimizin iradesine karşı bir güç olarak kullanmışlardır. Sadece düşmanlarımıza karşı bir güç olması gereken TSK’ nin bu durumu, yeni anayasada tamamen değiştirilmesi lazım.

Askeri vesayet rejimini tamamen ortadan kaldıracak şu düzenlemeler getirilmeli:

1-   Genel Kurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığına Bağlanmalı

2-   Askeri Şura Kaldırılmalı

3-   Milli Güvenlik Kurulu Kaldırılmalı

4-   Askeri yargı kaldırılmalı

5-   İç tüzükteki Meşhur 35. Maddeyi ortadan kaldıracak o tur kanuni düzenlemelere geçit vermeyecek Anayasal değişiklikler yapılmalı

 

Yukarda saydığımız bu düzenlemeler yapılınca, bazılarının anladığı veya anlamak istediği gibi, Ordumuzun gücü azalmaz.Aksine ondan sonra sadece kendi işiyle uğraşacağı için, gücüne güç katar, daha güçlü ve daha etkili bir orduya sahip oluruz.

Yeni Anayasamızda, Diyanet işleri başkanlığı yeniden yapılanmalı;  teşkilatın yetki ve salahiyeti artırılmalı ayrıca malı yapısı çok güçlendirilmelidir. Eğitimden, İslam’ı sosyal hayatın teminine kadar pek çok konuda aktif ve etkili faaliyetler de yapabilecek konuma getirilmelidir.  Bu konu başlı başına bir yazı konusu olduğu için başka bir yazıda detayları anlatmaya çalışacağım inşallah.

Yeni Anayasamızda muhakkak ele almamız gereken bir konuda Başkanlık sistemine geçiş olmalıdır.  Bugüne kadar uyguladığımız Cumhurbaşkanlı, Başbakanlı sistem; Devletimizin başında iki başlılık arz etmektedir.  Bir köyde bile iki muhtar olmazken, Devletimizin en tepesindeki iki başlı bu çarpık yapılanma, bu güne kadar memleketimize zaman zaman çok büyük zararlar vermiştir. 

Başkanlık Sistemi ile ilgili daha önce Kaçkargazetesi.com sitesinde 2 yazım çıkmıştı. Şimdi burada, bu konuyla ilgili çok önemli gördüğüm,  sadece iki hususu belirtmek istiyorum,

1.   Başkanlık sistemine geçtiğimizde, ABD de olduğu gibi asla eyalet sistemine geçmemeliyiz.  O ülkede her eyalet,  coğrafi olarak ortalama bir Türkiye büyüklüğünde ve değişik kültür yapısında olduğu için, ABD şartlarına o uygulama doğru olabilir.  Bizde ise tam tersi sakıncalar doğurabilir.  Bu sebeple Başkanlık sistemine geçilmeli ama asla Eyaletlere bölünmemeliyiz. Üniter  Devlet yapımızı korumalıyız.

 

2.   Başkanlık Seçimlerinde Sadece Başkan oylanmalı. ABD de olduğu gibi başkanla birlikte , “ Başkan Yardımcısı” da seçime katılmamalıdır.  Genel seçimlerde halkımızın önüne iki sandık konmalı. Bir sandıkta, “Başkan” seçilmeli. Diğer sandıkta milletvekilleri için oy kullanılmalı.

 

Türkiye artık çok büyüdü ve çok değişti. Adeta kabına, eski elbisesine sığmayan bir delikanlı gibi olduk. Dolaysıyla hem içerde refah seviyemiz, hem de dış dünyada ve özellikle bölgemizde etkinliğimiz ve gücümüz artı. Artık ister adına yeni Osmanlı densin, ister yeni bir süper güç doğuyor densin, şu bir gerçek ki Türkiye; artık eskisi gibi, suya sabuna karışmayan, bana ilişmeyen yılan bin yaşasın diyen pasif ve etkisiz bir ülke değil.

Güzel ülkemiz yaklaşık 100 yıl sonra yakaladığı bu yükselme eğilimini (trendini) kesintisiz devam etmek istiyorsa… Son 10 yıldır elde ettiğimiz ve en çok ihtiyacını duyduğumuz, siyasi istikrarımızı kesintisiz devam ettirmek istiyorsak, hiç zaman kayıp etmeden bir an önce, başkanlık sistemine geçmeliyiz.  Ama muhakkak yukarda saydığımız şu iki hususu yerine getirerek; Yanı Eyaletlere bölünmeden ve sadece Başkanı seçerek, Başkanla birlikte başkan yardımcısını da seçmeden bu sisteme geçmeliyiz.  Her konuda olduğu gibi bu hususta da, ALLAH c.c. yar ve yardımcımız olsun…