Milletimizin büyük çoğunluğunun dini bilindiği gibi, İSLAM DİNİDİR. Hep söylenen bir söz vardır. Nüfusumuzun % 99 u Müslümandır denir. Son zamanlarda inançsızlığın artmasıyla, belki bu oran biraz düşmüştür. Yine de şüphesiz nüfusumuzun, çok büyük ve ezici bir çoğunluğun Müslüman olduğu kesindir.

            Ayrıca tarih boyunca özellikle bu vatanımız, Anadolu’da kurmuş olduğumuz yüksek medeniyetler ve kazandığımız büyük zaferlerin altında hep İslam dininin çok büyük müspet etkisi olmuştur. İslam dini sayesinde bu toprakları Orta Asya’ dan  gelip vatan yapmışız. Vatan yaptığımız bu toprakları, yine İslam dini sayesinde, en zor şartlarda dahi, düşman istila ve işgallerine karşı korumuş ve kurtarmışız. Yine yüce dinimiz sayesinde; milli şairimizin dediği gibi:

        Milletmişiz hem de ne millet  

       Gelmişiz cihana insanlık nedir öğretmişiz.

       Mısralarında ki gibi yüksek ahlak ve insanı değerlere sahip; namuslu, şanlı ve şerefli bir millet olmuşuz. Aynı değerlere haiz üstün bir medeniyet, sosyal ve kültürel bir hayat oluşturmuşuz.  Bütün bu sebeplerden dolayı, dun olduğu gibi bugün de, her asırda ve her zamanda, dinimize gereken önemi vermeliyiz. Özellikle Milli birlik ve beraberliğimizin teminatı için bunu muhakkak yapmalıyız. Nüfusumuzu, yeni yetişen neslimizi; her zaman İslam’a yakın tutmalıyız. Bunu yapabilmemiz için,  çok önemli dini hizmetleri; geniş yetki ve büyük imkanlara sahip bilgili, bilinçli, işinin ehli bir kurum tarafından hakkıyla gerçekleştirmeliyiz.

       Cumhuriyetin ilk yıllarından beri mevcut olduğu halde, çok pasif ve etkisiz kalan Diyanet İşleri Başkanlı’ ği bugüne kadar maalesef;   gayesine, ruhuna ve misyonuna uygun bir evsafta, yapması gereken hizmetlerin çoğunu yapamamıştır. Olması gereken amaç ve gayesini ifa edebilecek şekilde, aktif ve etkili faaliyetlerde pek bulunamamıştır.

       Kısacası Bu günkü mevcut Diyanet İşleri Başkanlığı yeterli dini hizmetleri verememektedir. Bunun başlıca sebepleri şunlardır:

  1. Bu teşkilatın Tam bağımsız ve özgür olmaması.
  2. Yeterli mali imkânlara sahip olamaması 
  3. İmam Hatip okullarından İlahiyat fakültelerine kadar, dini eğitimi kendi bünyesinde verememesi.
  4. Teşkilat içindeki Başkandan her derecedeki müftü ve müftü seviyesindeki din adamlarının yanı ulemanın, “DİNİ DOKUNULMAZLIĞI” olmaması.

       Bu eksikleri gidererek Diyanet İşleri Başkanlığını en kısa zamanda acilen ve muhakkak, yeniden yapılandırmalıyız.  Bunun için gerekli olan, kanuni yetkileri ve mali imkânlarını daha da artırılarak, bu kurumu; daha güçlü ve daha etkili hale getirmeliyiz.      

        Yukarıda saydığım bu eksiklikleri, olması gereken şekliyle biraz daha detaylı anlatmak  istiyorum

        1. DİYENET İŞLERİ BAŞKANLIĞI, “TAM ÖZERK” YANI TAM BAĞIMSIZ BİR KURUM OLMALIDIR: Diyanet İşleri Başkanlığı hiçbir makama bağlı olmadan, son derece özerk ve bağımsız bir yapıya sahip olması gerekirken; maalesef hükümetlere yanı siyası iktidarlara bağlıdır. Siyası iktidarlar derken sadece bugünkü iktidarı kast etmiyorum. Genel olarak söylüyorum. Bu durum bence çok yanlış ve büyük sakıncalar doğurmaktadır.

         Hem yüce dinimiz, hem ilmi gerekçeler, hem de tüm Müslüman milletimizi kuşatan partiler üstü bir özelliğe sahip olması bakımdan; DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI kesinlikle hiçbir makam ve organa bağlı olmaması, bütün makam ve organlardan ayrı; özel ve son derce özerk,  tam bağısız bir yapıya sahip olması gerekir. Tıpkı Barolar Birliği gibi, varlığı Anayasa ile teminat altında alınan, fakat hükümetin tasarrufları dışında olan bir kurum olmalıdır. 

         2. DİYENET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YETERLİ, GÜÇLÜ BİR MALI YAPIYA SAHİP OLMASI GEREKİR: Bunun için, kendi bütçesini kendisi yapabilmelidir. Her yıl devletten, genel bütçeden en az % 8 lık bir pay aldıktan sonra, kendisi de kanunda belirtilecek ve izin verilen yollarla yardım ve bağış toplayarak, oluşturduğu gelir getiren kaynakları da buna ekleyerek; kendi bütçesini kendisi oluşturabilmelidir. Gelir ve giderini, harcama ve kazançlarını tamamen kendisi yapabilmeli; bu konuda hiçbir makam, mevki ve mercie karşı sorumlu olmamalıdır.

            Burada telaffuz edilen genel bütçeden % 8 lik bir pay, belki çok yüksek buluna bilir. Bir sonraki maddede anlatacağım gibi;  TAM ÖZERK DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI; İmam Hatip liselerinden, İlahiyat Fakültelerine kadar bütün dini eğitimi de kendisi vermelidir.   Hal böyle olunca % 8 lik genel bütçe payının çok yüksek görülmemesi gerekir.

           3. DİNİ EĞİTİM TAMAMEN DİYENET İŞLERİ BAŞKANLIĞI UHDESİNDE OLMALIDIR: İmam Hatip okullarından İlahiyat fakültelerine kadar her kademedeki dini eğitim ve okullar Diyanet İşleri Başkanlığı’ na bağlı olmalıdır. Bazı özel kurum, kuruluş veya cemaatler; Diyanet İşleri Başkanlığı’ nın izin ve kontrolü dahilinde; özel İmam Hatip okulları, İlahiyat fakülteleri veya Kuran kursları açabilmelidir.

          Burası çok önemlidir. Maalesef bugün orta dereceli resmi dini okullar olan İmam Hatip liseleri, Diyanet İşleri Başkanlığı yerine Milli Eğitim Bakanlığı’ na; İlahiyat Fakülteleri de bulundukları Üniversitelere bağlıdır. Bu durum yüce dinimiz açısından çok sakıncalıdır. Bir kere nasıl ki Askeri okullar, ilgili askeri otorite olan, Türk Silahlı Kuvvetlerine bağladırlar; Dini okullarımız da tek İslami - dini otorite olan, Diyanet İşleri Başkanlığı’ na bağlı olmalıdır. Nasıl ki askeri eğitimin kendine has bir havası, özel bir atmosferi ve ruhu vardır.  Öğrencilere de bu askeri ortam ve atmosfer içinde, bu ruh verilmeye çalışılır. Olması gereken doğrusu da budur zaten.

          Dini-İslami Eğitimin de aynen askeri eğitim gibi, kendine has bir ortama ve manevi havaya ihtiyacı vardır.  İslami eğitimi alan öğrencilere bu ortamı ve manevi ruhu, ancak dini bir kurum ve kuruluş verebilir. Bu sebeple her kademedeki dini-İslami eğitim, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilmesi lazımdır.

           4. DİYENET İŞLERİ BAŞKANINDAN, “YÜKSEK DİN ALİMİ” DERECESİNDEKİ BÜTÜN ÜLEMANIN DİNİ DOKUNULMAZLIĞI OLMASI GEREKİR: Başkandan, Üst düzey yöneticilerine, her derecedeki müftü ve müftü seviyesindeki din adamlarından, İlahiyat fakültesindeki Öğretim üyelerine kadar; yüksek kademdeki her ulemanın, “DİNİ DOKUNULMAZLIĞI” olmalıdır. Bu saydığım, kısaca Ulema derecesindeki din görevlilerinin dini konulardaki; söylem, hareket ve fetvaları konusunda  “DİNİ DOKUNULMAZLIKLARI” bulunmalıdır.

           Söz konusu bu ulema sınıfının söylem ve herekleri, olurda dinimiz dışında, suç teşkil edecek bir durumda ise; Suçlamayı yapacak olan Savcılık, kamu veya özel kurumlar önce Diyanet İşleri Başkanlığı’ na başvurarak, durumun “din haracı” olduğuna dair izin almalıdırlar. Ancak, Diyanet İşleri Başkanlığı’ ndan böyle bir izin çıktıktan sonra, söz konusu üleme hakkında dava açılabilmelidir. Bugün böyle bir mekanizma olmadığı için, din adına son derece haklı gerekçelerle konuşan nice hoca efendilerimiz; ya görevden uzaklaştırılıyorlar, yakutta daha vahamı, meslekten el çektiriliyorlar. Böylece bu konudaki mağduriyetler de giderilmiş olur.

         Kısaca İslam dinin, Türkiye’ deki bu en büyük ve en etkili teşkilatı olarak; Diyanet İşleri Başkanlığı’ tam bir bağımsızlık içinde, çok geniş yetkilere ve ekonomik olarak ta çok güçlü bir mali yapıya sahip olmalıdır.

         Bugün gerek ibadetlerin yapılması, gerekte günahların işlenmemesi, ayrıca kul hakkına riayet edilmesi hususlarında, Müslüman milletimizde; çok büyük eksiklik ve yanlışlıklar vardır. Başta ALLAH’a ve Ahiret gününe iman, ALLAH sevgisi ve ALLAH korkusu konusunda; Müslüman nüfusumuzun önemli bir kısmında iman ve inanç zafiyeti vardır. Birde bu konulardaki bilgisizlik, kısaca dini cahillik adeta tavan yapmıştır. Özellikle gençlerimizin önemli bir kısmı kelimeyi şahadet getirmesini bile bilmemektedir.

        İşte bütün bu sebeplerden dolayı Müslüman milletimizi; dini konularda bilgilendirmek, bildiği halde gerektiği gibi dinini yaşayamayanları; ALLAH’ ın rızasına uygun bir hayat yaşamaları konusunda teşvik etmek amacıyla; Yukarıda saydığımız düzenlemeler yapılarak, Diyanet İşleri Başkanlığı daha aktif ve daha etkili bir duruma getirilmelidir. Böylece Diyanet İşleri Başkanlığı’ nın yapacağı dini hizmet ve faaliyetleri, hiçbir şekilde kısıtlanamayacak veya engellenemeyecektir. Ayrıca son derce dini bir özgürlüğe ve güçlü bir mali yapıya sahip olacağı için; dinimizin ahkâm ve kurallarını açıklarken hiçbir zorluk, engelleme veya kısıtlamayla karşılaşmayacaktır.

       Netice itibarıyla milletimizi İslami konularda, bilgilendirme ve bilinçleştirme faaliyetlerini; daha özgür ve daha geniş imkânlarla daha güçlü bir şekilde yapabilecek yeni bir “Tam Bağımsız Diyanet İşleri Başkanlığı’ na” ihtiyacımız vardır. İnşallah bu yazımız ilgili ve yetkili birimler tarafından, okunup dikkate alınır ve gereği yapılır.