Son yazımda İktidarın; Seçimlere çok kısa sayılacak bir zamanda, ekonomiyi düzeltmesinin çok zor olduğunu,  en azından seçimi kazandırmanın bir garantisi olamayacağını yazmıştım. “Bu konuda Ak Parti ve Cumhur iktidarının, ekonomiyi daha garantili bir şekilde düzeltip, önümüzdeki seçimleri kazanma imkânının büyük ölçüde artacağı, çok radikal bir teklifim var. Bunu da önümüzdeki yazıda açıklamak istiyorum” demiştim. Verdiğim sözü unutmadım. Bu konuda ki görüşlerimi açıklamak bugüne nasıp oldu. Bu hususta biraz geç kaldığım için siz değerli okuyucularımdan özür dilerim.

2019 Kasım ayından 2022 Nisan ayına kadar geçen, yaklaşık 30 ay.  Yanı tam 2,5 yıl bugünkü Cumhur ittifakı iktidarı için çok şansız bir dönem olmuştur. Hiç akla hayale gelmez, ancak 100 yılda bir oluşabilecek, bir küresel Pandemi sayesinde, çalışma hayatı zaman zaman, %30 lara kadar düştü. Bunun neticesinde devletin vergi gelirleri de aynı oranda azaldı. Buna mukabil zor durumda kalan vatandaşlarımıza, devletimiz elden geldiği kadar yardım etmeye çalışmıştır.

Netice bu 2,5 yıl zarfında, Devletin gelirleri çok azalırken, giderleri daha fazla artmıştır.  Bu durum,  bir iktidarın başına gelebilecek en kötü durumdur. Üstelik iktidarın bu küresel felakettin oluşmasında hiçbir kusuru veya dahili yokken, memleketimiz ve İktidar bu olumsuz durumla karşılaşmıştır.

Bütün bu olumsuzluklara birde; 1- ABD nin başlattığına inandığım kur saldırısı, 2- Rusya Ukrayna savaşı 3- Zincir marketlerin fırsatçılığı da eklenince, gerçekten ekonomimiz çok büyük darbeler aldı. Özellikle düşük ve dar gelirli vatandaşlarımız bu durumdan, çok olumsuz bir şekilde etkilendi.

Hal böyle iken bugünlerde muhalefet partilerinin tamamı, bozulan bu ekonomik yapının oluşmasında; yukarda saydığım sebeplerin hiç birini söylemeden, tamamını göz ardı ederek, sadece Cumhurbaşkanımız sayın R. Tayip Erdoğan’ ı sorumlu tutup suçlamaktadırlar.  Ekonomideki bu olumsuz durumlar, sanki yukarda anlattığım sebeplerin hiçbir olmamışta, güya Cumhurbaşkanımızın kötü yönetiminden dolayı olmuş gibi bir hava estiriyorlar.

Onlara buradan sormak istiyorum, Bu dönemde ülke idaresinde siz olsaydınız ne yapacaktınız? Ekonomimiz ve ülkemizin genel durumu bugünlerden daha mı iyi olacaktı?

Kaç aydır bir araya gelip, ortak bir metin bile hazırlayamayan sizler mi, bu namüsait durumda ülkemizi daha iyi yönetecektiniz? Güldürmeyin beni. İyi ki bu kötü zamanlarda, ülkemizin başında Cumhurbaşkanımız R. Tayip Erdoğan vardı. Memleketimizin istiklali ve istikbali için bugün olduğu gibi, inşallah yarında da iktidarda, yine sevgili Cumhurbaşkanımız olacaktır.

Neticede Hükümetin eline olmayan sebeplerle oluşan olumsuz durumlar.  Özellikle 30 ay süren Pandemi ve buna ek olarak oluşan, Rusya Ukrayna savaşı sebebiyle bu iktidar; 5 yıllık döneminin en az 3 yılını, elinde olmayan sebeplerle zor durumda kalarak geçirmiştir.

 Futboldan bir benzetme yapacak olursak, 90 dakikalık maçın ilk yarısını; 3-4 futbolcusu oyuna alınmadan, eksik kadroyla oynamak zorunda bırakılmış bir takımı düşünün. Bunun neticesinde diyelim ki söz konusu futbol takımı, maçın bitimine 10 dakika kala, 1-0 mağlup duruma düşmüştür. Şimdi o durumdaki bir futbol takımı, hakeme başvurarak, maçın en az 15-20 dakika daha fazla oynamasını istemez mi? Böyle bir istek, o takımın en doğal hakkı olmaz mı?

Aynen böyle. Cumhurbaşkanımız R. Tayip Erdoğan yönetimindeki bugünkü iktidar; kendi elinde olmayan nedenlerle oluşan, 2,5 yıllık kötü şartların izlerini silip, gerçek yönetimini milletimize gösterebilmesi için, ilave 1 yıllık zamana ihtiyacı vardır.  2,5 Yıllık kaybına karşılık, bu iktidara, fazladan sadece 1 yıl vermek, onun en doğal hakkıdır bence.

Tespitlerime göre ekonomideki kötü durum azalarak; yavaş yavaş yerini iyileşmeye devretmektedir. Üretim ve İhracatta büyük artışlar olmakta, bunun neticesinde ekonomik büyüme; tahminlerin üstünde gerçekleşmektedir. 

Ekonomideki bu iyi durum, hiç aksamadan böyle giderse, 18 Haziran 2023 te yapılacak seçimlerde, R. Tayip Erdoğan ve Cumhur ittifakı kayıp ettiği oyların büyük çoğunluğunu geri kazanabilir.  Oluşacak iyileşmeyi vatandaşımız az çok hissedecektir. Fakat bu hissetme olayı en iyi şekilde seçimlere en fazla 2-3 ay kala oluşabilir. Bu 2-3 aylık iyileşme süresi, vatandaşımızın büyük çoğunluğunda olumlu kanaat oluşturmayabilir. Seçmenimizin tamamında olumlu kanaatin oluşabilmesi için; ekonomideki iyileşmenin başladığı süreden itibaren, en az 1 yıl veya 1 yıla yakın zaman geçmesi lazımdır.

Bunun için diyorum ki; İktidarın muhalefete karşı eşit şartlarda seçim yarışına girebilmesi için, seçimlerin Haziran 2023’ de değil,  2024’ de yapılması lazımdır. Yanı seçimlerin 1 yıl geri çekilmesi gerekir. Hatta mümkünse 2024 yılının Ekim ayının son pazar günü yapılması daha uygun olur. Çünkü Haziran ayında büyük şehirlerin, özellikle İstanbul seçmeninin en az  %15 i; ya tatil yörelerine yahut ta Anadolu’daki evlerine giderler.  Oysa Ekim sonundaki pazar günü yapılacak bir seçimde; söz konusu vatandaşlarımızın tamamı, yaşadığı büyük şehirdeki kayıtlı olduğu seçim bölgesine geri dönmüş olur.

Şimdi gelelim seçimlerin 1 yıl geri alınması mümkünümdür meselesine. 6271 nolu CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNUNUN ilgili 5. Maddesi aynen şöyledir:

MADDE 5 – (1) Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmediğine dair karar verilmesi hâlinde, Cumhurbaşkanı seçimi bir yıl geriye bırakılır.

(2) Geri bırakma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir.

İlgili kanunda görüldüğü gibi, seçimlerin ertelenebilmesi için tek geçerli neden Savaş halıdır.

Bu da demek oluyor ki; İktidarın Pandemiden dolayı kayıp ettiği 2,5 yıllık avantajını kısmen de olsa giderebilmek için, seçimlerin 1 yıl geri alınması, bunun içinde bir ülkeye savaş açılması gerekecek.

Bunu okuyan pek çok muhalifin; “Ne yanı Reis kazanacak diye, savaşa mı gireceğiz, bu nasıl düşünce” diyerek bana kızdıklarını duyar gibiyim. Çok gerekli bir sebep olmadıkça savaşa girmeye bende karşıyım. En küçük bir savaş dahi, çok büyük can ve mal kaybına sebep olabilir. Bunun bilincinde olan bir kardeşiniz olarak,  çok mecbur kalmadıkça savaşa girmekten yana değilim.

Benim burada söylemek istediğim şudur. Suriye’ nın kuzeyine bir suru operasyon yapıyoruz. Hatta yakında bir operasyon daha yapılması planlanıyor.

 

Son operasyonu yapmadan önce Rusya lideri Putin’ in de desteği ve katkılarıyla Esat ile görüşülüp gizli bir anlaşma yapılır. Bu anlaşma gereği operasyon sırasında, Türkiye, Suriye’ ye savaş ilan eder. Operasyon bölgesi dışında, Suriye’ nin daha içerlerinde, can kaybına sebep olmayacak şekilde, 2-3 aylık göstermelik bir kaç saldırılar yapılır. Sonrada bir bahaneyle savaş durumuna son verilir. Bu arada TBMM’ i Cumhur ittifakının oylarıyla, savaş bahane edilerek 2023 seçimlerini, bir yıl erteleyerek, mümkünse Ekim 2024 de yapılması yönünde karar alır.

Böylece esaslı bir savaşa girmeden, kanuna uygun olarak seçimler Ekim 2024 tarihine geri çekilmiş olur. İşte Bu yapılabilirse; 2023 Nisan, Mayıs aylarından beri tamamen iyileşeceğini tahmin ettiğim ekonomik şartları, 1 yıldan fazla yaşayan vatandaşımız, Tayip Erdoğan ve Cumhur ittifakını en az % 55 e yakın bir oy oranıyla yeniden iktidara taşıyacağına adım gibi eminim.

Bu arada bir de Zincir marketler meselesi var. Bunlar ya fırsatçılıklarından yahut ta Erdoğan karşıtı bir küresel güç tarafından organize edildikleri için, fahiş fiyatla mal sattıklarına inanıyorum. Niyetleri hangisi olursa olsun, fark etmez. Bunlarla kesin sonuçlu mücadele etmemin tek bir yolu vardır. Onlarla anladıkları dilden konuşmak lazımdır. İçerlerinden bir tanesine, en fazla suçlu olanına el konularak, kamulaştırılıp hazineye devredilir. Kamulaştırılan söz konusu mağaza zinciri; Hazine tarafından zarar etmeyecek kadar, çok az bir karla satış yapmalıdır. Öyle olunca diğer zincir marketler de ister istemez, mecburiyetten ona uymak zorunda kalacaklardır.

Mesele Kamulaştırılan markette 100 TL ye satılan bir ürünü, diğer marketler; değil 150 Liraya, 110 TL ye bile biraz zor satarlar. Gerçekten çok iyi olur. Bu düşüncemi çok sevdim. Marketler için de, böyle bir düzenleme yapılabilirse; Hem milletimiz kazanır, hem de Sevgili Cumhurbaşkanımız, pahalılıktan dolayı kendisine küskün pek çok vatandaşımızın yeniden gönlünü kazanmış olur.

Bu satırların yazarı bendeniz; Her hangi bir şekilde iktidarla organik veya iş bağlantısı olan biri değilim. İstanbul’ da SGK emeklisi 1961 doğumlu bir vatandaşım.

İktidarın lehine olan bu görüşlerimi yazmam için, hiçbir maddi ve manevi menfaatim veya beklentim yoktur. Bugünkü R. Tayip Erdoğan liderliğindeki Cumhur ittifakı, iktidarı kayıp eder de 6+1 şeklindeki 7 li koalisyon iktidara gelirse, memleketimiz çok şey kayıp eder.

Çok büyük kazanımlarımız zayi olup gider. Ülkemiz 20 yıl öncesi; Siyası ve ekonomik istikrarı olmayan, zayıf güçsüz, ABD ve AB’ nın kontrolündeki bir ülke durumuna düşer.

En önemlisi ilk etapta kuzey Suriye’ den ordumuzu geri çekerler. Oluşan boşluktan güney sınırımızda PKK – PYD eliyle Türkiye düşmanı bir Kurt devleti kurulur. Güneydoğu Anadolu’daki bazı yerler için, o kurulacak devletle birleşme çabaları baş gösterir. Kısaca Ülkemiz bölünme tehlikesi yaşar.

Yine öncelikle; bütün SİHA üretimi, “Yerli ve Milli Savaş jeti” projesi, Karadeniz’ den çıkartılmaya çalışılan doğal gaz ve petrol faaliyetleri, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon arama tarama çalışmaları derhal durdurulur. Daha sonra da çeşitli kara propagandalarla, her birine bir takım yalan ve iftiralarla bir kulp takılarak, bütün bu faaliyetlerin hepsinden vaz geçilir.

Başta savunma sanayimiz olmak üzere pek çok teknolojik ürün, faaliyet ve hazırlanmakta olan projelerimize ağır darbeler vurulur.

6+1 şeklindeki 7 li koalisyonun, ALLAH göstermesin, iktidara gelmesi durumunda; oluşabilecek gelişmelerin sadece bir kaçını yukarıda açıkladım. Ülkemizin daha bunun gibi onlarca olumsuz ve kötü durumları yaşaması çok muhtemeldir. Şimdi diyeceksiniz ki, böyle şeylerin olacağını nerden biliyor veya nerden çıkardınız. Sevgili kardeşlerim bunları tahmin edebilmek hiç te zor değil. Bunun için büyük bir alim olmaya da gerek yoktur.

Şu yukarda saydığım olumsuzlukların hepsi; ABD, NATO ve AB’ nin istediği şeyler değil mi? Yine bunların hepsi; PKK, PYD, HDP ve FETO’ nun da çok arzu ettiği şeyler değil mi? Evet dediğinizi duyar gibiyim. Öyleyse sorularımıza devam edelim.

Başta CHP ve İYİ PARTİ olmak üzere, görünen şekliyle, 6 lı masanın ortaklarından hiçbiri; Yukarda saydığım şer odaklarından birini dahi hiç eleştirdi mi? Elbette ki Hayır. Bu arada ABD başkanı; “Türkiye’ deki muhaliflerle iş birliği yaparak ERDOĞAN İKTİDARINI SEÇİMLE İNDİRECEĞİZ” dediğine göre, Başka bir söze, başka bir delile hacet var mı?

Değerli okurlarım ben; Milliyetçi, muhafazakâr ve vatansever biriyim. Kısaca bu ülkenin menfaatlerini şahsı menfaatlerinin üstünde tutan, yerli ve milli biriyim. İşte bu özelliklerimden dolayı; Tayip Erdoğan ve Cumhur ittifakının gidip yerine 6+1 şeklindeki 7 li koalisyonun gelmesini bu güzel ülkemiz için büyük bir tehlike olarak görüyorum.

Bugün bu yazıyı kaleme almamın tek sebebi; Yukarıda anlatmaya çalıştığım kimliğimin, bana verdiği basiretle; muhtemelen oluşabilecek olayları, çok doğru ve isabetli bir şekilde tahmin etmemden kaynaklanmaktadır.

Yine de diyorum ki; her şeyin en iyisini ve en doğrusunu bilen Alemlerin Rabbi, Yüce ALLAH’ tir. O sebeple önümüzdeki seçimleri; Cenabu ALLAH memleketimiz için, en hayırlı olan kişinin kazanmasını, nasip etsin. Amin