Ankara Rize Dernekleri Federasyonu ve Rize Ticaret Borsası tarafından ortaklaşa düzenlenen “Türk Çayının Markalaştırılması; 2023 Vizyonu Çalıştayı”, 16-18 Kasım 2011 tarihleri arasında gerçekleştirildi. 16 Kasım tarihinde 30’a yakın bildirinin sunulduğu, 17 ve 18 Kasım günlerinde ise bir Arama Konferansının gerçekleştirildiği Çalıştayda, çayla ilgili önemli konular ele alınmıştır.

Çalıştayın her aşamasına katılan bir akademisyen olarak, ilgili kuruluşlarca açıklanacak resmi rapordan bağımsız bir biçimde, kendi gözlem ve izlenimlerimi kamuoyu ile paylaşmak istedim. Bu çerçevede, iç piyasada markaları kısmen oluşmuş ve kısmen de oluşma sürecinde olan çay sektörünün, 2023’e kadar dünya ölçeğinde bir marka haline gelmesi gibi önemli bir konuyu ele alan çalıştayla ilgili bilgilendirme ve değerlendirmelerim aşağıdadır.

Çalıştayın birinci gününde, protokol konuşmalarından sonra üç oturum şeklinde bildirilen sunulmuştur. Bir protokol konuşması yapan Bakan Hayati Yazıcı’nın, kalite olmadan marka olunamayacağına vurgu yapması, sektörün önemli konularına temas etmesi ve salt bir açılış mantığının ötesinde bilgi ve değerlendirmelerde bulunması takdir görmüştür. Çaykur Genel Müdürü İmdat SÜTLÜOĞLU’da, ÇAYKUR’un organik çay üretimi yönünde çalışmalarının devam edeceğini belirtmiştir.

Açılış konuşmasında Rize Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Erdoğan’ın ifade ettiği 50.000 ton ihracat hedefine ek olarak RTB Meclis Başkanı Resul Okumuş da, ikinci oturumda çay sektörünün hedeflerini ele alan dikkat çekici bir konuşma yapmıştır.

İkinci oturumun en önemli konuşmalarının başında Rize Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Arif Yılmaz’ın çayın sağlıkla ilgili faydalarını ele aldığı konuşması gelmektedir. Şimdiye kadar kulaktan dolma bilgilerle her kesimden kişilerin dile getirdiği konuyu, alanın uzmanı olarak ortaya koymuş ve çayın metabolizma üzerindeki olumlu etkileri ve kalp ve kanser gibi önemli hastalıklara karşı koruyucu işlevini nasıl meydana getirdiğini açıklamıştır. Prof.Dr.Yılmaz, bir ilacın geliştirilebilmesi için 20 yılda 10.000 deney gerektiğini, piyasada bolca bahsedilen bitki çayları gibi siyah ve yeşil çayların da ilaç olmadığının iyi bilinmesi ve sadece belli miktarda tüketildiğinde koruyucu etkisinden yararlanılmasının söz konusu olabileceğini vurgulaması, akademik titizliğin bir göstergesi olarak takdirle karşılanmıştır.

Bir başka önemli sunumu, Rize Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr.Osman Karamustafa gerçekleştirmiştir. Rize Üniversitesi’nin her il ve bölgeden 1000’e yakın öğrencisi ile yapılan anketten 840 kadar geçerli anketle yapılan araştırma sonuçlarını içeren sunum önemli bulgular ortaya koymuştur. Bunlar arasında, köy ve ilçe doğumlu olan gençlerin il merkezi ve büyükşehir doğumlu olanlara nazaran daha fazla çay tükettikleri bilgisi, şehirleşmenin giderek arttığı günümüzde çayın geleceği bakımından dikkate alınması gereken bir olguya işaret etmiştir. Prof. Dr.Karamustafa’nın çalışmasında çok sayıda sonuca ulaşılmış olmakla birlikte, bayanların çay tercihlerinde kalite ve markanın öne çıkması, çay tüketiminde ve geleceğe yönelik eğilimde düşük bir görüntü sergileyen İç Anadolu, Ege-Akdeniz ve Doğu-Güneydoğu Anadolu bölgelerini için özel tutundurma politikalarının önerilmesi önemli sonuçlardır.

İhracatçı Birlikleri’nden Ahmet Hamdi Gündoğan’ın çay ihracatının artırılması için yaptığı öneriler, Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç’in çay üreticisinin konumunu anlatan ve çayın kalitesinin geliştirilmesi ve dünya markası olması için çay üreticisine ne düşerse yerine getirmeye hazır olduklarını ifade etmesi önemli olmuştur.

Akdeniz Üniversitesi’nden, eski Çaykur mensubu Prof.Dr. Feramuz Özdemir’in çay türevleri geliştirilmesiyle ilgili sunumu ilgi çekici olmuştur. Çay pudrası gibi diğer çay türevi bilgileri yanında, özellikle çay tohumundan zeytinyağı değerinde sıvı yağ üretilebileceğini; zeytinden %30 oranında yağ alındığını çay tohumundan da aynı oranda yemeklik sıvı yağ elde edilebileceğini belirtmesi önemli görülmüştür.

İkinci oturumda Türk Patent Enstitüsü, Ekonomi Bakanlığı, TSEK ve Tarım Bakanlığı’ndan uzmanlar sunumlarını yapmışlardır. Bu oturumda daha çok patent alma, marka oluşturma ve bu konularla ilgili devletten sağlanan destekler ele alınmıştır. Türk mallarında kalite ve marka gelişimi amacıyla oluşturulan TURQUALITY çalışmalarına nasıl dâhil olunabileceği, çay sektörünün marka oluşturmak üzere neler yapabileceği, çay sektörünün dışından gelen uzmanlarca ortaya konulmuştur.

Üçüncü oturumda Türk çaycılığını iyi bilen uzmanlar ve çay sektörünün içinden gelen temsilciler sunum yapmışlardır. Bu oturumda ilk sunumu Rize Üniversitesi, İİBF Öğretim Üyesi Yrd.Doç. Dr. Ali Rıza SAKLI (bendeniz) yaptı. Türk çayının dünya markası olmasının önündeki engelleri ve bu engellerin nasıl aşılabileceğini anlattıktan sonra, sektörün çok yüksek kaliteli, az miktarda üretilen ve yüksek fiyatlarla satılan imaj çaylarına yönelmesi gerektiğini savunmuştur. Bu bağlamda, kilogram fiyatı 450 - 2000 ABD Doları arasında değişen yabancı imaj çayı örnekleri gösterildikten sonra; ilk sürgün ilk 15 günlük çaylar, tepe tomurcuğu, 1,5 yaprak çaylar ve yüksek kesim çayların ayrı işlenerek yüksek kaliteli imaj çayları üretilmesini önermiştir. Bu amaçla, 1000 metreden yüksek kesimlere yeni çaylık tesisi izni verilmesi ve elde edilecek yaş çay ürününe yüksek fiyat verilerek imaj çayları için kullanılması da önerileri arasında yer almıştır. Ayrıca, üstün kaliteli Türk çayları için önerdiği “Turkish Quality Tea” adıyla Grafiker Burcu Arslan tarafından tasarlanan çok güzel bir-kaç logo tasarımı da sunumda izletildi.

İkinci oturumun ikinci konulmacısı, Çaykur eski Genel Müdür Yardımcılarından, uzun süre yurt dışında yabancı çay şirketlerine genel müdürlük yapan ve halen Maltepe Üniversitesi’nde Öğretim Üyesi olarak görev yapan Yrd.Doç.Dr.Hamit VANLI idi. Türk çaycılığının pirlerinden (yabancı tabirle Gurularından) olan Vanlı, Türk ve yabancı çay işletmelerindeki deneyimlerini anlattığı konuşmasında, geçmişte Türk çayını Avrupa’ya satalım, Rusya Federasyonu’na satalım şeklinde yaklaşımlar olduğunu, ama her iki yaklaşımın da başarıya ulaşmış sayılamayacağını belirtmiştir. Kaliteyi geliştirmeden, mevcut haliyle dış piyasalarda marka olmanın kolay olmayacağını, sektörün temel sorunlarını çözmemiş olduğunu beyan etmiştir.

Üçüncü konuşmacı olarak Çaykur Genel Müdür Yardımcısı Süleyman PINARBAŞ kürsüye çıktı ve sektörün temel sorunlarına değindikten sonra, kaçak çay sorunu üzerinde durdu. DOĞADAN Çay’dan Yusuf Alışkan, organik çay üzerinde durulduğunu, ama tarım ilacı kullanılmaması, yani PESTICIDE FREE özelliğinin daha önemli olduğunu belirterek, organik olma özelliğinin bunun yanında artı bir değer olarak sunulabileceğini ifade etmiştir. DOĞUŞ ÇAY’dan Alpaslan KARAKAN’da sektörün sorunlarına vurgu yapmış ve üzerlerine düşen sektörel görevleri yerine getirmeye çalıştıklarını belirtmiştir. LIPTON adına konuşan Muammer Işıklıgil ise çayda niteliği önde tutan çalışmaların önemine vurgu yapmıştır.

Üçüncü oturumun son konuşmacısı programda olmadığı halde önemli bir sunum gerçekleştiren Rize Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Adnan Midilli oldu. Vizyon ve misyon kavramları ile bir stratejik yaklaşım çerçevesi çizen Midilli, Rize Üniversitesi’nden güçlü içeriğe ve önerilere sahip dördüncü tebliği sunarak, Üniversitenin programa dört dörtlük bir katkı sunmasına yardımcı oldu.

Çalıştayın birinci gününe sınırlı sayıda üst düzey yönetici ile katılan ÇAYKUR’un, ikinci güne bütün Fabrika Müdürleri ve Şube Müdürleriyle geniş bir katılım gösterdiği görülmüştür. İkinci gün başlayan Arama Konferansı’nda altı farklı çalışma grubunun aynı konuları ele alması ve sonra bunların birleştirilmesi yöntemiyle çalışılmış, her konu başlığı üzerine gruplar ayrı ayrı görüşler geliştirmişlerdir.

Ankara’dan gelen marka konusunda uzman misafirler, ÇAYKUR çalışanları, özel sektör temsilcileri ve Rize Üniversitesi akademisyenleri altı çalışma grubuna dağılarak, her grup için homojen bir dağılım ortaya konulmuştur. Gruplar içinde çok önemli, yeni ve orijinal fikirler geliştirildiği, üst düzeydeki katılımın iyi sonuçlar alınmasını sağlayacağı kabul edilebilir. Arama Konferansını yöneten Akdeniz Üniversitesi’nden Prof.Dr. Cengiz SAYIN ve ekibinin, sektör temsilcilerinin ve diğer katılımcıların geliştirdiği fikirleri birleştirerek organizasyon komitesine sunmasıyla resmi sonuçlar elde edilmiş olacaktır.

Arama Konferansı’na önerdiğim ve sonuç raporlarında yer almasını umduğum görüşlerimden birini burada da ifade etmek istiyorum. Çay sektöründe her kesimin sektör uygulamalarıyla ilgili bilgiye kolayca ulaşmasını sağlamak üzere bir bilgi ağı oluşturulması yararlı olacaktır. Bu ağın hayata geçirilmesi sayesinde, isteyen çay üreticisi; budama, gübreleme, toplama gibi hususlarda, çay işleme tesisleri; işleme teknolojileri ve aşamaların teknik detayları hususunda, çay paketleme ve pazarlama birimleri kendi alanlarında ve yine tüketiciler de çay türleri, çay demleme yöntemleri ve sair konularda arzuladıkları bilgiye ulaşabileceklerdir.

Hemen belirtmek gerekir ki, çalıştayda çok sayıda farklı ve yararlı görüşler ifade edilmiş olduğu halde, burada çok az kısmına yer verebilmekteyiz. Ayrıca, önerilen birçok fikrin gerçekleştirilebilmesi için, sektörün tümünden sorumlu bir üst kuruluş olmaması temel bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Yapılması gereken faaliyetleri kim yapacak, kim koordine edecektir. Bu meyanda, çay sektörünün sorunlarını çözüme kavuşturmak üzere bir üst yönetim organı olarak Çay Kurulu’nun kurulması gerektiği ortadadır.