“Gökyüzündeki bulutu gözledim ve hayıflandım içten içe. Bugün bitmeliydi bu çayırlık. Daha birkaç tane daha vardı. Aslında Büyük lokma büyük yenirdi ve bende en büyük çayırlıktan başlamıştım. Tek başıma olmakta zordu, bir taraftan tırpan vur diğer taraftan tırpan girmeyen yerleri orakla topla oda yetmez dön akşama biçtiklerini “hurç” yap ve ağacın dalına astığın “gerece” “yığın” yap… Bitmez ki daha eve dönecek ve yarına yemek yapacağım birde çocuklar ve yaşlılar var. Çamaşır bulaşık yalaşık, Allah’tan inekler yaylada, ya halim nice olurdu. Birde ahır işleriyle uğraşmak herhalde beni bitap düşürürdü.”

         Karadeniz’de tipik bir kadının tipik güncesidir bu. Ne gecesi belli ne gündüzü. Kadın olmanın yanında; rençberdir; annedir; evinin erkeğidir; her şeyidir kısaca… Yaşam sırtını yere getiremez. Gücünü belki efsanevi amazon kadınlarından alır. Hani daha iyi “ok” atmak için göğüslerini kesen ve bulundukları bölgede güçleriyle dehşet saçan kadınlar. İşte tıpkı ataları gibi, onlarda yaşamla başa çıkabilmek için adeta “duygular” ını aldırmışlardı. Erkeği yoktu başında çoğu zaman. Mutlu olabilecekleri, romantizim denen olguyu anca filimler de görür şaşkın şaşkın bakarlardı. Hissettikleri anladıkları bir şey değil sadece anlamadıkları komik komik hareketler veya yaklaşımlardı onlar için. Cilve naz, ooo gençlik çağlarında annelerinin kendilerine koca tavlamak için öğrettikleri taktikleriydi hele de zengin koca bulmak lazımdı.

       Öyle ya, fakir koca olursa inekler on değil yirmi olurdu. Bağ bahçe bir değil bin olurdu ama zenginler öylemiydi. Onlar sadece kendi keyfleri için süt ve et ihtiyaçları için hayvancılık yaparlar, erkekleri gurbetten para gönderdikleri için fazla yorulmazlardı. Üstüne üstlük güzel güzel “uruba” ları olurdu hepsinin.

       Şimdi değişti mi bu durum? Yok, belki biraz ama tam değil. Hala çoğu yerde aynı. Belki gurbetçiler artı ve maddi güç kazanıldı ama şimdide vahşi bir savaş başladı. Eline geçirebildiğin kadar bir güç geçir ve talan et zihniyeti. Açlık mı? Hırs mı? Kaynağı nedir bilmiyorum ama gördüğüm gözlemlediğim o ki bizim amazonlar daha farklı silahlar kuşandı yaşama. Kadın  zihniyetinin gelişmesiyle ve ihtiyaçların artmasıyla daha fazla gelir elde etmek için şimdide ekonomik yönden savaşmaya başladılar. Alabildiğine yıkıcı, yıpratıcı ve cahilane.

        Bu tablo abartı gelmesin kimseye. Açlığın ve güçsüzlüğün savaşıdır bu. Toplumda yer kazanma ve geleceğe güç bırakma savaşı. Peki, kadınları bu medeni vahşete kim veya ne sürükledi? Kapitalizmin acımasızlığı çaldı kapılarını. Çıkarın için ve para için ez geç.  Bu meret din imada tanımıyor. Alkol gibi sıgara gibi insanda bağımlılık yapıyor.

       Şimdi diyeceksiniz ki bu sonuca nerden vardın? Çok açık, kendi köyümdeki kadınlarda gözlemlediklerimden. Aslında açlık bizim köyde fazla yok. Oysa, cahilane şekilde sadece hırsları için yoldukları otları gördüm. Merak edip sorduğumda ,şahit olanlar anlatıyor “yaylalarda kadınlar, para getirecek otları gece vakti fener ışığında yolup, belki de 100 liralık çuvalı 10 liraya satıyorlarmış”. Diğer bir örnekte, köye yatırım yapmak veya yerleşmek isteyenleri, korkutarak, yıldırarak ve üstüne giderek ekarte ediyorlarmış. Benzer örnekler çoğaltılabilir ama şimdilik bu kadar yeter ve ben pes dedim doğrusu. Bu kadar. Biliyorum, açlık yok. Herkesin bağı bahçesi vardır. İsteyen istediği gibi eker biçer ve karnını doyurur ama onlardaki hırs görülmeye değer. Çıkarları  için göze aldıkları şey inanılmaz…

        Herkes yaşamında az çok zorluklarla karşılaşmıştır. Kimse şu dünyada havadan bir şeyleri elde etmez ama insanların yaşamlarını baltalayarak bu kadarda zalim olunmaz. Bir lokma ekmek herkese yeter. Çıkar için ve hırsla maddi gücü var diye insanlara bu kadar saldırmak anlamsız. Allah bizim dağlarımıza cömert davranmış ve çok bereketli kılmış. Güzel bir birlik ve beraberlik yapılsa, tek başına hırsla kazanılmaya çalışılan para, kooperatifle herkesin faydalanabileceği hale getirilir.

        Umarım, yaptıkları hataların farkına varırda, yaşamı sadece kendileri için değil başkaları içinde yaşanır hale getirmesini öğrenirler…