Ülkemiz yeni bir seçimin daha sathı mahalline girdi. Liderlerde meydanlara çıkıp konuşmaya başladılar. Bir Seçmen olarak; liderlerin meydanlarda veya medyada ne konuştukları çok fazla ilgilendirmiyor beni. Çünkü söylenenler, sadece sözdür ve sözler özellikle siyasiler için, bence o kadar da önemli değildir.

Siyasiler bir bilim adamı veya kanaat önderleri gibi; akil ve vicdanlarına göre doğru inandıklarını değil, seçmenin duymak istediklerini söylemek isterler. Özellikle seçim arifesinde bu sıyası tavır, en üst düzeye çıkar. Böyle zamanlarda seçmenlerin yapacakları en sağlıklı değerlendirme, bizden oy isteyen siyası partilerin bu güne kadar yaptıklarını gözden geçirmektir. Yaptıklarıyla yapabileceklerini kıyaslayıp ona göre bir karar verebilmektir. AK PARTİ’ nin 2B Kapsamındaki arazileri; Bedelleri karşılığında tapularını verip halka satılmasını gerçekleştirecek kanunu CHP, Anayasa Mahkemesine götürüp İptal ettirmişti. Gerekçe olarak ta;  Bu arazilerin parası tahsil edilerek satılması bile “Peşkeş” olarak, kabul ediliyordu. Oysa aynı CHP, bu seçim beyannamesinde, Söz konusu arazileri köylülere bedelsiz olarak vereceğini vaat ediyor.

Bu CHP’ ye sormazlar mı? Daha önce para karşılığında yapılacak satışı “peşkeş” olarak nitelendirip iptal ettiren sizler… Ne oldu da şimdi, Bu arsaların satışını yapacağınızı, hem de bedelsiz olarak satacağınızı söylüyorsunuz. Buna inanmak çok zor.   Zira bu vaadin; iktidara gelemeyeceği, bütün kamuoyu yoklamalarında açıkça görülen ve siyasi otoriteler tarafından da teyit edilen bir partinin, seçim öncesi hazırladığı bir kandırmaca dan başka bir şey olmadığı açıkça belli oluyor

Aynı CHP başörtüsü meselesi hakkında da benzer bir tutum sergiledi. 411 Milletvekilinin kabul edip kanunlaştırarak, sorunu ortadan kaldırdığı kanunu, Anayasa mahkemesine götürerek iptal ettirdi.  Buna rağmen CHP başkanı ve yöneticileri; Hiç yüzleri kızarmadan, utanmadan, sıkılmadan, “AK PARTİ bu sorunu çözemedi biz çözeriz” diyorlar. Madem sorunu çözmekte bu kadar istekliydiniz, Neden çözümü sağlayacak kanuni iptal ettirdiniz?  Bunun cevabi çok basit. Çünkü siz bu sorunun çözülmesini istemiyorsunuz. İstiyorsunuz ki bu zülüm devam etsin… Bu haksızlığın, tesettürlü kız öğrencilerimizin mağduriyetinin devam etmesi için, elinizden gelen her şeyi yapmaya kararlı olduğunuzu her fırsatta, zaten belli ediyorsunuz.  Bu sebeple, “Bu sorunu ancak biz çözeriz” demeniz; basit, ilkel bir yalan ve kandırmaca dan başka bir şey değildir. Boşuna dememiş Ziya paşa; “Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz.

Tam demokrasiye geçtiğimiz 1950 seçimlerinden beri yapılan bütün genel seçimler, hiç kuşkusuz hepside memleketimiz için çok önemli olmuştur. Fakat önümüzdeki günlerde 12 Haziran 2011 de yapılacak seçimler, daha fazla ehemmiyetli olacaktır. Ülkemiz çok önemli bir yolda hızla ilerlemektedir. Adeta, Milletler otobanında 4. İleri viteste,  en sol şeritte yaklaşık 180 km. hızla yolumuza devam etmekteyiz.

12 Haziran Pazar günü vereceğimiz kararla:

Ya, daha da artarak ilerleyen bu hızlı gidişe devam diyeceğiz. Yahut ta vites küçültüp en sağ şeride geçerek 80 km süratin altına düşeceğiz. Hatta MHP’ nin de içinde bulunduğu 3 lu koalisyonun oluşturduğu 57. Hükümetin yaptığı gibi, dünyada hiçbir kırız yokken, adeta düz yolda arabayı devirebiliriz.

Bu sebeplerden dolayı, seçimlerde vereceğimiz kararla: Kalkınmaya, ilerlemeye, tam demokratik hukuk devleti olma yolunda atılan adımlara; ya devam yahut ta dur diyeceğiz. Ya seçkinlerin olmadığı, herkesin “Beyaz Türk”  olduğu, insan onur ve şerefinin, vatandaşlık talep ve arzularının,  saygı gördüğü, kale alındığı bir Türkiye’ye karar vereceğiz.  

Yahut ta, vatandaşın büyük çoğunluğuna; Bunlar bir şey anlamaz, hasolar, memolar diye ikinci sınıf gözüyle bakılan bir zihniyeti iş başına getireceğiz. Dinine bağlı, inandığı gibi yaşamaya çalışan vatandaşlarını; Potansiyel suçlu ve iç tehdit olarak gören, eski ve çağdışı, 28 Şubat anlayışına 27 Mayıs statükosuna,  vesayet rejimine geri döneceğiz.

İşte bütün bunlardan dolayı, 12 Haziran seçim sonuçları memleketimiz için çok daha önemlidir. Bu arada iktidar olamayacak, hatta barajın altına kalma ihtimali olan partilere rey vererek,  oylarımızı bölmeyelim. İktidarı hak eden esas partinin, elini zayıflatmayalım. Aksine %50 nin üzerinde bir kabulle iş başına gelmesini sağlayalım. Böylece İktidarı hak eden siyasi parti, güçlü bir halk desteğini arkasına alarak hükümet kurarsa, İç ve dış mihraklara karşı elini daha güçlendirmiş oluruz. Belki küçük gözüken, fakat bence çok önemli olan bu ayrıntıyı gözden kaçırmasak,  milletimiz ve memleketimiz için çok iyi olur.

Her şeyi en doğru bilen ALLAH’ tan seçimleri,  ülkemiz ve milletimiz için en hayırlı olan bir sonuçla neticelendirmesini dilerim… Âmin