Toprağa gereksinim duyulmadan az masrafla kısa zamanda gelir getiren tarımsal üretimin bir kolu olan arıcılıktan bal, polen, arısütü, propolis, bal mumu, arı zehir’i gibi ürünlerin satışından elde edilen gelirin yanı sıra tarımsal üretimde %80 oranında tozlaşmada etkin rol oynayarak üretim ve kaliteyi artırması ülke ekonomisine büyük ölçüde katkı sağlamaktadır.

Dünyada, birçok ülkede ve ülkemizde yan gelir olmaktan çıkarak bir meslek haline gelen arıcılık, yaygın olarak yapılmakta, her yıl koloni (arılı kovan) sayısında ve bal üretiminde artışlar olmaktadır.

Gıda maddeleri üretimi açısından Türkiye dünyanın kendi kendine yeterli birkaç ülkesinden biridir. Ancak, nüfus artış hızının % 2,5 oranında olması, bazı yıllarda yaşanan olumsuz iklim koşulları üretimi etkilemekte tarım ürünleri ithalini zorunlu kılmaktadır. Doğan nüfusu besleyebilmek, dengeli beslenmede gerekli olan gıda çeşitliliğini artırabilmek artıra bilmek, işsiz kalmış insan sayısını azaltabilmek ve rekabet gücü olan ihracata yönelebilmek için topraksız çiftçimize ve iş arayan insanımıza kazançlı üretim dallarını ve imkânlarını öğretmeliyiz.

Tarımsal üretim dalları içerisinde bu amaca en uygun olan arıcılıktır. Ülkemiz adeta bir arıcılık cennetidir. Türkiye, dünya ballı bitkiler florasının % 75’ine sahiptir. Tespiti yapılan ülkemizde 13 bin bitki türü var. Bunların 3 bin tanesi endemik bitki türüdür. Yani sadece ülkemizde yetişmekte olan bitki türleridir. Böyle bir zengin floraya, uygun ekolojiye, koloni varlığına ve arı popülâsyonlarında ki genetik varyasyon bakımından büyük bir potansiyele sahibiz.

Arıcılık, toprağa bağımlı olmadan topraksız ve az topraklı çiftçilerimiz için tek başına bir geçim kaynağı olmaktadır. Az sermaye il yapılabilmesi, kullanılan kovan için gerekli kerestenin yurt içinden temin ediliyor olması, kısa zamanda gelir getirmesi, arı ürünlerinin kolayca pazarlanabilir olası yanında kolay, zevkli ve sabırlı bir uğraş olması arıcılığı cazip kılan önemli sebeplerdendir.

Türkiye’de arıcılığı profesyonel anlamda yapan ve geçimini sadece arıcılıktan sağlayan 40 bin çiftçi ailesi vardır. Bunun dışında daha binlerce kişide diğer iş kolu yanında ek iş olarak ta arıcılık yapmaktadır.

Doğada bulunan her bitki arının dolayısıyla arıcının hizmetindedir. Bunu bize mülkün sahibi olan HZ. ALLAH Kuran-ı Kerimin 16. Nahl süresinin 68 ve 69’uncu ayetlerinde arıya ve biz insanlara şöyle buyuruyor: Rabbin bal arılarına vahiy etti. Dağlarda, ağaçlarda ve çardak kuracakları yerlerde yuva edinin. Sonra bütün meyvelerden yiyin. Rabbinizin kolaylaştırdığı yoldan gidin. Diyor biz insanlara da onların karınlarından çeşitli renklerde şerbetler çıkar ki onda insanlar için şifa vardır. Gerçekten bunda da düşünen insanlar için ibret vardır denilmektedir. Arının ürettiği balı gönül rahatlığı ile yer şifa buluruz inşallah.

Bal arıları bitkilerde tozlaşmayı en iyi yapan böceklerdir. Çünkü yaratılış gayesine uygun olarak her bir arı o gün için hangi bitkiyi ziyaret ettiyse gün boyu o bitkileri ziyaret eder. Bağ-bahçe, çayır- mera ve yem bitkilerinin olduğu alanlar arılar için polen ve nektar kaynağı olup birçok meyve türü iyi mahsul verebilmesi için tozlaşmaya ihtiyaç gösterir. Arısı olan bir çiftlik sahibi arazisinden iki yönlü kazanç sağlar. Hatta dünyanın gelişmiş birçok ülkesinde bazı tarım işletmeleri tohumluk üretiminde verim ve kaliteyi artırabilmek için belli bir ücret karşılığı arılı kovan kiralayan üreticiler mevcuttur. A.B.D de yapılan bir araştırmada, arıların tozlaşma yoluyla elde ettikleri ürünün değeri bal ve bal mumundan sağladığı değerin 15–20 katı kadar olduğu hesaplanmıştır.

Bizde çiftçilerimize ballı bitkilerin çiçeklerinin polen ve nektar kaynaklarına göre 1 dekar alanda en azında 1 arılı kovan bulundurmalarını bu sayede bal verimlerinin ve meyve kalitelerinin artacağını tavsiye ediyoruz.