Aslında bugünkü yazımın tamamını, dini eğitim ve “Kız İmam Hatip Okulları” üzerine hazırlayacaktım.  Sizlerle beraber olamadığımız günler içinde, geçmeden değinemeyeceğim iki önemli olay oldu.  Bunlardan birincisi, 3 Generalin bağlı oldukları İlgili bakanlıklarca,  yanı sivil otoriteyi oluşturan İktidar tarafından açığa alınması idi. Bir diğeri de  ABD li diplomatların merkeze gönderdikleri gizili belge ve yazışmaların, WikiLeaks adındaki bir internet sitesine yayınlanması. Kız İmam Hatip Okulları ile ilgili değerlendirmelerimi bir sonraki yazıma bırakarak bugün bu iki konuda görüşlerimi açıklamak istiyorum.

         27 Mayıs 1960 darbesini yapanlar; Sadece basit bir askeri müdahale yapmadılar. Hazırladıkları 1961 Anayasasıyla, ülkemizin siyası ve idari yapısına, çok önemli bir değişiklik getirdiler.  Getirdikleri bu önemli değişikliğin ana teması: Millete güvenmemek, sandıktan kim çıkarsa çıksın, milletin seçtiği iktidarın üzerine bir güç teşkil edip, milli iradenin tecellisini kontrol altına almaktır. Kısaca özetlediğimiz bu sistemin adı; “Vesayet Sistemi” dir. Vesayet sisteminin oluşturduğu güç; Asker ve Yüksek yargıdan oluşmaktadır.

         Anayasa Mahkemesi ile TBMM, Danıştay ve Yargıtay’ la Hükümet icraatları kontrol altına alınmaya çalışılır. Böylece yüksek yargı kurumları, vesayet sisteminin yargı ayağını oluştururlar.  Anayasa gereği ayda bir toplanan, Milli Güvenlik kurulu ve onun aldığı tavsiye karaları, Genel Kurmay Başkanının hiçbir demokratik ülkede olmayan çok geniş yetkilere sahip olması ve benzer bazı kanuni özellikler; vesayet rejiminin askeri ayağını oluşturur.

         Burada esas unsur ve son sözü söyleyen Askeriye olduğu için, kamuoyunda bu sisteme daha çok “Askeri Vesayet” da denir.

         Geçenlerde 12 Eylül 2010 da yapılan referandumla; Aziz büyük Türk milleti,  aldığı tarihi kararla, Yüksek yargıdaki “vesayet sistemi yapısını” büyük ölçüde sekteye uğrattı. Milletimizin sandıkta iradesini ortaya koyarak, CHP iktidarına son verdiği 1950 seçimlerinden sonra ki, gelmiş geçmiş iktidarlar içinde, statükoyla en cesur bir şekilde mücadele eden AK PARTI iktidarı; Askeri vesayeti ortadan kaldırmak için, önemli ve karalı adımlar atmıştır.  Mevcut İktidarın bu konuda, bugüne kadar attığı adımlar yeterli olmamakla beraber yinede Ordunun normalleşmesi yolunda, bayağı mesafe alınmıştır.

         Biz millet olarak, özellikle bu satırların yazarı benim gibi milliyetçi muhafazakâr kişiler olarak şanlı Ordumuzu çok severiz. Ona olan sevgimizin tezahürü olarak, bu mübarek ocağa peygamber ocağı deriz. Fakat Biz ordumuzu bu kadar çok sevmemize rağmen, Silahlı kuvvetlerimizin özellikle yüksek komuta kademesindeki bazı komutanlarımız, seçimlerde ortaya çıkan milletimizin iradesine, gerekli saygı ve anlayışı maalesef göstermemektedirler.  Aslı ve tek görevleri, şanlı ordumuzu muhtemel vatan savunmasına hazır hale getirmek iken; her fırsatta siyasete müdahale etmeyi bir alışkanlık haline getirmeleri kabul edilir gibi değil. Bu konuda başata siyasiler olmak üzere tüm aydınlarımız, yazarçizerlerimiz ve en önemlisi basın mensuplarımız kararlı ve ilkeli olması lazım. Bazı askerlerin, aslı görevleri dışında siyasete müdahale etmelerine, bağlı oldukları iktidarlara, siyasi otoriteye karşı itaatsizlik sayılacak söylem ve eylemlere hep beraber demokratik tepkimizi göstererek karşı çıkmalıyız. Demokrasi ve hukuk devleti anlayışı bunu gerektir.

         Maalesef ülkemizde pek çok basın mensubu başata ana muhalefet partisi CHP olmak üzere bazı siyasi partiler, Askerlerin siyasete müdahalesine, Seçilmiş iktidarlara tavır takınmalarına doğrudan veya dolaylı destek vermektedirler.

         Bilindiği gibi geçen hafta başında, son YAŞ toplantısında terfi ettirilmeyen üç generalin Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) kararıyla bir üst rütbeye yükseltilmek istenmesine hükümet 'dur' dedi. 22 Kasım 2010 tarihinde, Balyoz soruşturmasında sanık oldukları gerekçesiyle terfi ettirilmeyen 2 Tümgeneral ve bir Tuğamiral açığa alındı.

Jandarma Tümgeneral Halil Helvacıoğlu bağlı bulunduğu bakanlığı,
İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından,  Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül tarafından geçtiğimiz pazartesi günü itibariyle açığa alındıkları açıklandı.  TSK Personel Kanunu'nun 65. maddesi 'Haklarında ölüm veya ağır hapis cezasını gerektiren veya yüz kızartıcı bir suçtan ya da taksirli suçlar hariç olmak üzere 5 yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren bir cürümden veya emre itaatsizlikte ısrar, üste veya amire fiilen taarruz, üste veya amire hakaret, mukavemet suçlarından dolayı kamu davası açılanlar, mensup oldukları bakanlıklarca açığa çıkarılabilirler' diyor. Maddenin 'e' bendinde "terfi sırasına girenlerden açıkta bulunanların terfileri ve kademe ilerlemeleri yapılmaz" hükmü yer alıyor. Açığa alınan generallerin sanığı olduğu Balyoz Davası ise 16 Aralık'ta görülmeye başlanacak.

         Olay kısaca şöyle gelişti: Son YAŞ toplantısında Tümgeneral Gürbüz Kaya, Tümgeneral Helvacıoğlu ve Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu, Balyoz darbe planı davası sanığı oldukları gerekçesiyle  YAŞ'ta iktidar tarafından terfi ettirilmemişti. Buna rağmen bu  3 general, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un son günlerinde, İktidara karşı çıkarcasına vekâleten bir üst rütbedeki görevlere terfi almış gibi atamaları yapılmıştı. Tümgeneral Halil Helvacıoğlu, korgeneral kadrosundaki Jandarma Genel Komutanlığı Değerlendirme ve Denetleme Başkan Vekilliği'ne, Tümgeneral Gürbüz Kaya, yine Korgeneral kadrosundaki Harita Genel Komutanlığı'na, Tuğgeneral Abdullah Gavremoğlu iseTümamiral kadrosundaki Deniz Kuvvetleri Personel Başkanlığı'na atanmıştı

         Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tarafından, hiç gereği yokken başka görevlere atanan üç Paşa, bununla yetinmemiş AYİM’e dava açarak YAŞ kararlarını bypass olarak nitelenen karar çıkartmışlardı. AYİM, Balyoz Davası’nda yer alan üç generali terfi ettirmiş ve yürütmenin de durdurulmasına hükmetmişti. Böylece İktidarın onay yetkisinde olan terfilerle ilgili YAŞ kararlarını AYİM üzerinden delmenin yolu açılırken, İçişleri ve Milli Savunma  Bakanları yanı Hükümetin bu  Generalleri  açığa alması kararı söz konusu girişimi de durdurdu.  

         Yukarda kısaca özetlediğimiz bu 3 Generalin açığa alınmasında; hem TSK Personel Kanunu'nun 65. Maddesi hem de demokrasi ve Ordunun normalleşmesi açısından, Hükümet son derce haklıyken… Başta bazı CHP li yöneticilerin ve bir kısım medya mensuplarının İktidarı tebrik edecekleri yerde acımazsızca eleştirmeleri çok yanlış ve ülkemiz için çok talihsiz bir durum.  CHP Grup başkan vekili Kemal Anadol, “bu bir sivil darbedir” dedi. Ardından diğer bir CHP’li sözcü “ Hükümet bu generallerin terfilerini onaylasın” diyerek, ne kadar antı demokrat ve askeri vesayetten yana olduklarını açıkça beyan etmişlerdir. İşte Türkiye’miz böyle bir ana muhalefet partisine sahip olmanın şanslığını yaşıyor maalesef.

         Bu arda bir çift söz de Darbe ve müdahaleci bazı Yüksek rütbeli komutanlarıma söylemek istiyorum. Her şeyden önce, Vatansever, milletini seven ve milletinin değerleriyle barışık, demokrat komutanlarımızı tenzih eder ve onların her zaman yanında olduklarımızın bilinmesini isterim. Sözüm; Milletin iradesine gerekli saygı ve teslimiyeti gösteremeyen, askerlikten çok siyaseti seven,  İktidara baş kaldırmayı marifet sayan ve Şanlı ordumuzda sayılarının çok azaldığına inandığım veya inanmak istediğim bazı komutanlarımıza.

         Dünya ve dolaysıyla ülkemiz de çok değişti. Birde ilk defa Ordumuzun normalleşmesi konusunda çok kararlı ve çok cesur bir İktidar var. Ayrıca bu konuda aynı karalılıkta bir medya ve kamuoyu oluştu. Artık bu şartlarda bundan sonra Darbe ve müdahaleler dönemi bir daha geri gelmemek şartıyla tamamen bitmiştir. Böyle bir davranışa yeltenmek ancak münferit bir çılgınlıktan başka bir şey olamayacağı için, buna tevessül edenler, hem asla başarılı olmazlar hem de en kısa zamanda yakalanıp, kimse tarafından desteklenmeyip suçlarıyla baş başa yalnız kalırlar.  Artık “gelen paşam, giden ağam” devri çoktaaan bitmiştir.

         Değerli dostlarım. Bu konudaki yazım, tasarladığımdan daha faza üzün sürdüğü için, WikiLeaks ile ilgili düşüncelerimi bir sonraki yazımda açıklamak üzere şimdilik hoşça kalın. Allaha ısmarladık.