Şimdi yıkılan Çayeli eski belediye binasının arkası gazinoydu. Üstü ise pansiyon olarak kullanılmaktaydı. Bazı odalarında yeni tayını çıkmış öğretmenler, bir kısım belediye personeli kalmaktaydı. Dedemle birlikte bir süre orda kaldım. Odanın balkonu denize nazırdı. Kış oldu mu soğuk aklını alır adamın. Hele balkonda saatlerce hamsi pişirmek durumunda olursan. Kulaklarını ve ellerini ancak sabah hissetmeye başlarsın. Yassı uzun teypte akşam Neşe Karaböcek gündüz Küçük Ceylan çalardı. İddiam ondandır “en iyi hamsiyi ben yaparım” diye.

 1982 yılının soğuk bir kış günü. İmam hatip orta ikide okuyorum. Öğle arası  odama gelmişim bişeyler atıştırıyorum. Kapı çaldı. Osman Hocam, Niyazi Amca ve şimdi ismini hatırlamadığım bir ağabey içeri girdi. Paltoları donduran soğuk odadan yürekleriyle ellerimi ısıtan adamlarla  çıktım. Şimdilerde   yıkılmakta olan Niyazı amcanın demir dükkânının üstündeki eve gittik. O ev beklide ilahi bir lütuf olarak düşünce dünyamı yoğurdu. Yüreğimi genişletti. Bizim Darul Erkamla arasında 30 metre Tüysüzün çeşmesi.

Saat gecenin ikisi kalkarsın Tüysüzün çeşmesinden abdest aldın mı? Hangi sözden başlarsan ikna olursun. Bir avuç suda; Fikir, Zikir, Şükür…

Gençliğimin rehberi, ateşlerimi söndüren, aşklarımı dinleyen, Gecelerimin arkadaşı, ihanetlerin kefili Tüysüzün suyu. Gizli konuşmalar mekânı. Anasını kaybedenlerin beklediği yer. Dolmuşların rızık noktası. Hasımların hesaplaşmasının kanlarının temizlendiği, arınmışların semaya doğru aktığı, karpuzların buz gibi olduğu, yolculara son bakışların yolcuların yüzlerini son çevirdikleri yer…

 İşte bu zamanlarda Musa abiyle tanıştım. Çok az konuşurdu. Biraz sonra bin kişi olacakmış gibi yürürdü. Ben o kadar tahayyül etmişim. Şimdi daha çok kişiyle yürüyor. Asla yüzünü astığını görmedim. Sakin ve tane tane konuşurdu. Anlamayanlara daha çok mütebessim bir çehre ile bakardı. Ağabeyi yirmi yıldan fazladır görmedim. Nedense O’nu hep rüku halinde hatırlıyorum.

Faruk Hocamı Musa abiden bir süre sonra tanıdım. O kadar zayıf bir bedende ne büyük bir yürek taşırmış. Kelimeler, cümlelerinde yer almak için sabırsızlanırdı adeta. Sanki sıraya girmişler gibi.”İnkişaf”ne sabırsızlıklar yaşamıştır kim bilir. Kısa bir süre yanında kaldım. Gençliğimin en önemli zamanlarıdır.

Ağabeylerimi hiç unutmadım. Yalnızlığımda birden aklıma düştüler. Önemli kararlarımda hep istişare ettim. Örneklerim oldular. Örneklerine şahit kıldılar.

Aradan dedim ya çeyrek asır geçti. Eskisi gibi önce Musa abiyi sonra Faruk Hocamı buldum… Sevincim üzerine geriye doğru bir yolculuk,  ileriye doğru, yeniden büyük medeniyete sağlam bir adım oldu.

Selam  onların üzerine olsun ve sizlerinde…