Milli Görüş hareketinin lideri Necmettin Erbakan defnedildi. Siyasetin yıkılmaz koca çınarıydı. Kimseye husumeti yoktu. Dargınlığı bile nezaketinde erir giderdi. Öyle de oldu. Defalarca partisi kapatıldı. Türlü eziyetler yaşadı bana mısın demedi. Kararlılık abidesiydi. Her türlü sıkıntıya aldırış etmeden bildiği yolda yürürdü.
Karşıla cağı her şeye önceden hazır bir dava adamının duruşunu hep sürdürdü. Hocamızın en zor zamanda bile yüzünün gerildiğini üzüldüğünü görmemiştim. Taki son olaylı Saadet Partisi kongresinden sonraki kopuşa kadar. Son ayrılış hocamızı üzmüştü. Kırgındı. Hakkını herkese helal etmiştir fakat belirttiğim üzere son ayrılışlardan ağzının tadı kaçmıştı diye hissettim.

Bugün Saadet partisi GİK toplandı ve Haziran 2011 seçimlerine Mustafa Kamalak hocayı genel başkan seçerek gidileceğine karar verildi. Hocanın son televizyon konuşmaları ve açıklamalarından sanki vefat edeceğini hissetmiş gibiydi. Hatta açıklamalarına bakarsanız Mustafa Kamalak'ı da işaret etmekteydi. Bir konuşmasında Mustafa Hocayı açıkça öne çıkarmıştı. Tahminimde bu şekildeydi.
Bundan sonra ne olacak sorusunun cevabını aramak önümüzdeki dönemi etkileyecek niteliktedir. Yaklaşık sekiz yıldır iktidarda olan Ak Parti, Ak Parti benzeri bir başlangıç denemesi yapan Has Parti, sayısız denemelerden sonra Saadetle ittifak arayışında olan Türkiye Partisi, son çareyi Saadet Partisi üzerinden yapılacak bir operasyonla gerçekleştirmeye çalışan ulusalcı cephe Hoca sonrası ile ilgili etkileneceklerdi ve durum değerlendirmesi yapacaklardır.

 Merkezde siyaset yapma becerisini gösteren ve başarılı olan Ak Parti Milli Görüş tabanını daha çok merkeze çekebilecektir. Aslında Milli Görüşün reel siyasetteki açılım ve atılımı Başbakan'ın İstanbul il başkanlığı ve devam eden belediye başkanlığı döneminde başlamış ve büyük ölçüde başarılı da olmuştu. Hatta Hoca'dan sonrası ile ilgili olarak lider Tayyip Erdoğan olur kanaati hâkimdi. Bu kanaat nedeniyledir ki Hoca uyarı ve nasihatleri dışında Ak Partiyle ilgili olumsuz bir tavır sergilemedi. Ak Partinin bu seçimlerde kurumsal ilişki dışında olsa da Saadet Partisi ile ve henüz siyasi etkinliğini oluşturma çabasında olan Has Parti ile sosyal ve kişiler üzerinden bir iletişim kurması tabii ve uygun olacaktır. Ak Partinin oy kaygısı olmadığı halde bu şekilde bir politika geliştirmesi önümüzdeki dönemle ilgili olarak iki hayra sebep olacaktır. Seçim barajı eleştirisi fiili olarak ortadan kalkacaktır. Yine yeni Anayasa'nın oluşturulmasında olabildiğince geniş halk kitlelerinin ittifakı sağlanmış olacaktır.

Türkiye Partisinin önümüzdeki seçimle ilgili düşünmüş olduğu ittifak akamete uğramıştır. Sayın Şener'in hoca'nın vefat ettiği gün aceleyle bu konuya özel vurgu yapmasından beklentinin gerçekleşmeyeceğini göstermektedir. Türkiye Partisinin Türkiye siyasi gerçekliğinde bir Türkiye Partisi olamayacağı konusunda maalesef acımasız bir düşünce içerisindeyim. Sayın Şener'in parti çalışması ile hizmet konusunda, düşünsel terettüpleri olduğu hissini bir türlü atabilmiş değilim.
Ulusalcı cephenin Erbakan'a ilgisi ve iltifatı bir şekilde Ak Partiyi zorlama projesi olarak algılandı. Bu şekilde düşünmenin gerçekçi olmadığını düşünmekteyim. Belki de ilahi bir tecelli olarak Hocaya karşı duranların düştükleri durumu gösteren bir cilve olarak değerlendirilmelidir.

Bize düşen "bizden olana uyum"lu olmaktır.