<p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Bir belgesel röportajı için 2003 yılında Emekli Orgeneral Çevik Bir'i ziyaret etmiştim. </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Konu Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Birleşmiş Milletler Barış Gücü'ne yaptığı katkılardı.<br /><br />Hatırlarsınız, Türkiye halen pek çok ülkede yaptığı gibi Somali'deki BM Barış Gücü'ne katılmış ve bir süre bu ülkedeki Barış Gücü Komutanlığı'nı ABD'nin onayı ve isteğiyle Orgeneral Çevik Bir yapmıştı.</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Röportaj bittikten ve kamera kapandıktan sonra Çevik Bir ile 28 Şubat konusuna girdik.<br /><br /><strong>“Şöyleydi, böyleydi” </strong>derken Çevik Bir <strong>“medyanın katkısı olmadan 28 Şubat'ı yapamazdık”</strong> dedi. <br /><br />Doğruydu. Devlet, başta askeriye olmak üzere işbaşındaki hükümeti devirmekte öylesine kararlıydı ki TV'lerde her gün yeni yeni kasetler vizyona giriyordu. Gazetecilerin desteği <strong>“darbeyi meşrulaştırmak”</strong> için çok gerekliydi. <br /><br />Yargı mensupları Genelkurmay'ın brifinglerine katılıyor, DYP'li milletvekilleri birer birer istifa ediyordu.<span> <br /><br /></span>Röportajı İstanbul'daki Harp Akademileri Komutanlığı'nın bir odasında yapıyorduk.<br /><br />Çevik Paşa <strong>“biz 28 Şubat'ı medyayla birlikte yaptık”</strong> diyordu.</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Doğruydu.<br /><br />Tayyip Erdoğan için yıllar sonra ekranlara gelen kasetler, o dönemde Başbakan Necmettin Erbakan ve RP milletvekilleri için yayınlanıyordu. <span> </span></font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Genelkurmay Başkanlığı medya için de bir brifing vermiş ve önde gelen tüm yazarlarla yayın yönetmenleri koşa koşa Çakmak Salonu'na gitmişti. </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Silahlı Kuvvetler, <strong>“silahsız kuvvetleri”</strong> de yanına alıyordu.<br /><br />O dönemde tüm medya organlarının aynı muhasebeyi yaptığını bilirim.</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Yani; hükümetle ordu arasında kalınca yapılan muhasebe…</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Ya meşru yollarla seçilmiş ama devletin sabrını zorlayan hükümeti…</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Ya da devleti temsil eden güçleri seçecektiniz. <br /><br />Merkez medya hiç düşünmeden seçimini yaptı ve orduyu seçti. Bunu laik ve demokratik rejimi koruma ve kollama adına yaptı. </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Sağcı basının tercihi ise zaten belliydi. <br /><br />Liberal demokratlar ise hep olduğu gibi yanlış anlaşılmaktan korktular ve yine yanlış anlaşıldılar. Demokrasiyi savunayım derken<strong> “hükümet yanlısı”</strong> hatta “şeriata destek vermekle” suçlandılar, ne yazık ki…</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Yasaklı şirketler listesi yayımlandı Genelkurmay'ın psikolojik harekat merkezinden. <br /><br />Ülker, İhlas, Kombassan falan… Yüzlerce…<br /><br />Sağcı basın<strong> “şeriatçı oldukları” </strong>gerekçesiyle akreditasyon yasağına takıldı. İçinde askerlerin olduğu hiçbir toplantıya çağrılmadılar. Gelenler kovuldu. Aynı yasak bugün de devam etmektedir. Hatta Uluslararası Haber Kanalı El Cezire bile yasaklı halen. Arap Televizyonu olunca otomatikman şeriatçıdır diye düşünmüş olmalılar. Komik.<br /><br />Bu bir 28 Şubat yazısı değil. Ama hatırlatayım istedim. </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Bu satırların yazarı demokrasinin karşısında olan her şeye karşıdır, bilirsiniz. Demokrasinin zorlanmasına, demokrasi adına yapılan entrikalara ve demokrasi adına yapılan darbelere… (Emre Kongar 27 Mayıs için öyle dedi ya, nasıl oluyorsa…)<br /><br />Çevik Bir Paşa ile yaptığım bu sohbetten 2 yıl sonra Afganistan'a gittim. </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Uluslararası İstikrar ve Destek Gücü-ISAF'ın Komutanlığını yapan Tümgeneral Akın Zorlu'yu Kabil'deki Büyükelçiliğimizde ziyaret ettim.</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Amacım Afganistan'daki görevin zorluklarıyla, Mehmetçiğin başarılarıyla ilgili sorular sormaktı. Sordum da… <br /><br />Kamerayı kapattıktan sonra büyükelçiliğin bahçesinde yürümeye başladık. Zorlu Paşa orta boylu, gözlüklü ve entelektüel biriydi. İçtenlikle konuşurken konu yine siyasete geldi. Darbelerin Türk siyasetine verdiği zararı anlatırken 28 Şubat'tan söz ettim. Akın Zorlu beklendiği üzere TSK'nın yaptıklarını savundu ve dönemin hükümetini suçladı. Çiller'in yaptığı hataları anlattı. Bazı noktalarda Akın Paşa'ya katıldım. Refahyol Hükümeti'nin saçmalıklarını savunmak gerçekten zordu. Ayyuka çıkan şeriat çığlıkları, Kudüs geceleri, Şevki Yılmaz'ın abuk-sabuk lafları, Hasan Mezarcı'nın hakaretleri… </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Her ülke kendi rejimini (ya da demokrasisini) savunma refleksine sahipti ve Türkiye bunu yapmalıydı. <span> </span></font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Ama böyle değil.</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Demokratik bir ülkenin kullanacağı yöntem demokrasinin kurallarıyla belirlenmiştir.<br /><br />Hür irade her şeyi halleder. Özgür toplum, medya ve siyasi teamüller. Hiçbiriyle olmuyorsa<span> </span>seçimler. Hatta referandum… </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Bunlar yapılmamış, silahsız bir darbeyle hükümet alaşağı edilmişti.</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Güzel bir sohbetti. Her asker gibi Akın Paşa da gündemi yakından izliyordu. Okuyordu. Ayrılırken<strong> “biliyor musunuz?”</strong> dedim. <strong>“Geçenlerde Bergamalı bir grup köylü, bölgelerindeki altın madenini şikayet etmek için Anıtkabir'e geldiler. Ata'nın huzuruna çıkıp şirketi ve ona izin verenleri şikayet etmek istediler.”</strong></font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>“Eee ?” dedi Zorlu Paşa.</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'><strong>“Anıtkabir'in nöbetçi subayı köylü kadınları başörtülü diye almamış içeri” </strong>dedim. </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Sonra ekledim: <strong>“Köylü bir kadın nasıl giyinir sizce ? Siyah döpyes ve topuklu ayakkabı mı ?”</strong></font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Paşa yanıt vermedi. Düşünüyor gibiydi. Sadece <strong>“yanlış olmuş tabii”</strong> dedi.</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Aradan 14 yıl geçti. </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Bugün aynı sorunlar sürüyor.</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Daha dün Harbiye Askeri Müze'de düzenlenen bir kongreye türbanlı olduğu için bir kadın alınmadı. Kadının geldiği yer halka açık bir müze. Üstelik o müzede halka açık bir kongre düzenleniyor. Kadın da orada görevli. Ama kapıdaki subay <strong>“eğer türbanınızı çenenizin altından bağlarsanız içeri girebilirsiniz” </strong>demiş.</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Kahkahayla güldüm bunu okuyunca. </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Zavallılığımıza güldüm. Ağlanacak halimize güldüm. </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Demek ki Anıtkabir'e gidip Atatürk için dua etmek isteyen kadınlara reva görülen yasak biraz değişmiş… <span> </span></font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Birinde başörtülü olanlar içeriye alınmamıştı.</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>İkincisinde başörtüsü serbest ama türban yasak.</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Kafandaki örtüyü alttan bağlarsan içeri girebilirsin, Atatürk'e dua edebilirsin, sisteme dahil olabilirsin, devletin vatandaşı sayılabilirsin. </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Yok, alttan bağlamayıp üstten bağlarsan onun adı türban olur. Hiçbir yere giremezsin. Sen bu memleketin insanı değilsin. Atatürk senin Atatürk'ün olamaz. <br /><br />O sadece bizim Atatürkümüz. Askerin Atatürk'ü…Atatürk askerdi. Öyleyse Atatürk askeriyeye aittir. </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Bırakın da Atatürk herkesin Atatürk'ü olsun. </font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Sadece silahlı kuvvetlerin değil; silahsız kuvvetlerin de…</font></p><div align='justify'> </div><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Ve ne olur, çözün şu türban sorununu… <br /><br />Lütfen.</font></p><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'> </font></p><p style='margin: 0cm 0cm 0pt' class='MsoNormal' align='justify'><font face='verdana,geneva' size='2'>Kaynak: Hürhaber </font></p><div align='justify'> var tmp; tmp = document.getElementById('author_content').getElementsByTagName('a'); for(i=0; i</div>