<p style="text-align: justify;">Rize’nin, ülkemizin yetiştirdiği büyük bir değerdi. Fikir dünyasında sözümüz, sinema dünyasında yüreğimiz gözümüzdü. Aspetli Nüfusçu Ali Mete’nin oğlu, İyidere Vakfı’nda Başkanı, Aşıklar ölmez diyen gönül insanıydı. 11 yıl önce aramızdan ayrıldı. İz bırakarak, uçurumun kenarında bırakarak. Onu yakından tanıyanlar “Deli Yürek”teki Kuşçu’yu ve “Kurtlar Vadisi”ndeki Ömer Baba’yı Ömer Lütfi Mete olarak benimsediler.</p> <p style="text-align: justify;">NUFÜSÇÜ ALİ’NİN OĞLU<br /> 7 Temmuz 1950 tarihinde Rize’nin İyidere (Aspet) ilçesi Fıçıtaşı Mahallesi’nde doğdu. Babası Nüfuscu Ali, dedesi ise Merkez Camii imamı Hüseyin Efendi’dir. Hüseyin Efendi âlim, fazıl bir insandı. Kendisine Ömer Lütfi adını da o koymuştur. İlkokul ve ortaokulu Rize’de tamamladı. Sonra bir müddet Kuran kurslarına devam etti. Öğrendiklerini başkalarına da öğretmek gayesiyle aynı kurslarda okutucu olarak görev yaptı. Rize Lisesi’ni bitirdi. Rize Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptı. 1970 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, bu tahsilin ilk durağıydı.</p> <p style="text-align: justify;">TERZİDE MATBAADA ÇIRAKLIK YAPTI<br /> Bir akrabası yanında terzi çıraklığı da yaparak, harçlığını çıkardı. Babaların evlatlarına “ceketimi satar, seni yine de okuturum” dediği yıllarda, o, farklı bir uygulama ile karşılaşmış, kendi ifadesiyle: “Ceket satıp okutturmak yerine, ceket dikmesini öğrettirip okutmak formülü ile karşı karşıya…” kalmıştı. İktisat Fakültesi’nde okumaya devam etmeyip, 1972 yılında yüksek tahsilin ikinci durağı Atatürk Eğitim Enstitüsü’ne geçti. Bir yandan da matbaada çırak olarak çalışıyordu. Çıraklık hayatı boyunca sürdüreceği mesleğinin ilk adımı bu oldu. İlk kitabı, “Eşekler Kitap Okumaz” adıyla, iki arkadaş kurdukları yayınevi tarafından basıldı. Enstitüyü bitirdikten sonra kısa bir müddet mezun olduğu lisede ve Rize Meslek Yüksek Okulu’nda edebiyat öğretmenliği yaptı. Babıali’de Sabah, Bizim Anadolu, Tercüman, Türkiye, Yeni Haber, Orta Doğu, Yeni Şafak, Ayyıldız, Yeni Binyıl, Sabah gazetelerinde yönetici ve yazar olarak çalıştı. Türk Edebiyatı, Boğaziçi ve Çağrışım dergilerinde makale, mizahi öykü ve şiirleri yayınlandı. Ömer Lütfi Mete, 18 Kasım 2009 tarihinde geçirdiği kalp krizi sebebiyle 59 yaşında aramızdan ayrıldı.</p> <p style="text-align: justify;">KUŞÇU VE ÖMER BABA OYDU<br /> Deli Yürek, yayınlandığı dönemde izlenme rekorları kırmıştı.<br /> Bir kahraman olarak Yusuf Miroğlu ön plana çıkmışsa da Kuşçu karakteri, pek çok kimsenin gönlünü kazanmıştır. Kendisi de zaten dizide asıl örnek alınacak şahsiyetin Kuşçu olduğunu söyler .<br /> Mete’nin Hayat Bağları dizisi de çok sevilmiş, Nurhayat karakteri, televizyonun unutulmazları arasına girmişti. O para kazanmak için değil, meselesini anlatmak için senaryo yazardı. Kurtlar Vadisi dahi bu meyandaki çalışmalarındandır. Belki tüm dizi, bir Ömer Baba karakterinin değeri anlaşılsın diye vardı. Bunun yanında sinema filmi senaryolarından Çizme, Gülün Bittiği Yer, The İmam gibi çalışmalardan da önemle söz edilmesi gerekir.</p> <p style="text-align: justify;"><img class="detayFoto" src="https://www.cayhaber.net/images/upload/1_93.jpg" /></p> <p style="text-align: justify;">Kitapları<br /> Eşekler Kitap Okumaz,<br /> Balonya Tüneli, 1978<br /> Çığlığın Ardı Çığlık, 1989<br /> Yerden Göğe Kadar, 1993<br /> Asker ile Cemre, 1993<br /> Çizme, 1991<br /> Derin Millet Manifestosu, 2005<br /> Dünyayı Kimler Yönetiyor, 2006<br /> Hacıyağı ile Parfüm Arasında, 2006<br /> Gülce, 2007<br /> Derin PKK (Büyük Oyunun Gizli Kodları), 2007<br /> Milliyetçilik Milliyetsizlik, 2007<br /> Gizli Servisler (Mahir Kaynak İle), 2007<br /> 28 Şubat'tan Şemdinli’ye Derin Çeteler, 2007<br /> İtfaiye Yakıyor, 2008<br /> Erdoğan Operasyonu (Mahir Kaynak İle), 2008<br /> Allah'sız Müslümanlık, 2008<br /> Basılı Yakıt, 2009<br /> Ergenekon Darbecilerin Son Çırpınışları (Mahir Kaynak İle), 2012.</p> <p style="text-align: justify;">Sinema Filmi Senaryoları<br /> Kurtlar Vadisi Irak, Çizme, Gülün Bittiği Yer, Bizim Yunus, The İmam.</p> <p style="text-align: justify;">TV Dizi senaryoları<br /> Köstekli Saat, Ayrı Dünyalar, Veysel Karani, Ahmet Bedevi, Kurtlar Vadisi, Bizim Ev, Evlere Şenlik, Ortaklar, Deli Yürek, Avcı, Hayat Bağları, AGA, Kurtlar Vadisi Pusu, Çanakkale Destanı.</p> <p style="text-align: justify;">Ömer Lütfi Mete’nin ardından<br /> Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: Yazar Ömer Lütfi Mete, bir düşünce adamı olduğu kadar aynı zamanda bir şair bir gönül adamı olarak Gülce gibi şiirleriyle bizleri derinden etkilemiş, edebiyatımızda unutulmaz izler bırakmıştır. Dostluk, arkadaşlık, vefa, fedakârlık ve milletine bağlılığın en güzel örneklerini eserlerinde ve ilişkilerinde gösteren Ömer Lütfi Mete, onurlu duruşuyla genç sanatçılarımıza ilham kaynağı olmaya devam edecektir.</p> <p style="text-align: justify;">Necati Şaşmaz(Polat Alemdar): O benim baba dostumdu. İlk kez babamın yanında tanıdım onu. Güzel sözler bıraktı. Gönüllerde izler bıraktı. İlime, bilime hâkim bir tefekkür adamı idi. Karşı tarafa zaman ayırması, kendinden yaşça küçük insanların görüşlerini önemsemesi onu farklı kılan özelliklerdendi. Onunla birlikte geçirdiğim zamanlardan, ondan öğrendiklerimden hayatıma yön verebilirsem ne mutlu bana.<br /> Ahmet Hakan: Televizyonculuk denilen gayya kuyusuna ilk onun yanında düştüm. Gençtik. Acemiydik. Yeni başlıyorduk. Fakat Ömer Lütfi Mete, hepimizle eşit ilişki kuruyordu. Şefkat abidesiydi. Acayip cömertti. Hoş sohbetti. Anlayışlıydı. Yargılamazdı. Yadırgamazdı. Hakkı yenmiş bir yazardı. İyi bir yazardı ama fark etmek kimsenin işine gelmediğinden fark edilemedi. “Deliyürek” ve “Kurtlar Vadisi” gibi popüler dizilerde senaristlik yaptı. Ben yürekten şahidim: İyi bilirdik. İyi bilirdik. İyi bilirdik. Allah rahmet etsin...</p> <p style="text-align: justify;">Prof. Dr. İskender Pala: Yeri doldurulamayacak değerli sanatçı ve edebiyatçılarımızdan biri olarak kaybı, Türk milletinin kaybıdır.</p> <p style="text-align: justify;">Mahir Kaynak:Son derece vatansever ve ülkesine karşı namuslu bir biçimde yaşayan, çıkar peşine düşmeyen, dürüst bir insandı. Katıldığımız açık oturumlarda karşılaştık. Sonra da görüşlerimizin birbirine yakınlığı nedeniyle kitap yazmaya karar verdik. Kitap yazarken herkes kendi görüşünü yazar ve birleştirirdik.</p> <p style="text-align: justify;">Dursun Gürlek:İşlek bir kaleme sahipti. Yakın tarihi iyi bilirdi. Vatan, millet hasretiyle içi yanan, daima hareketli ve bu hareketini kalemine yansıtan son derece cevval bir arkadaşımızdı. Kendisini en az 30-35 yıldır tanıyorum. Şu bakımdan üzülmüyoruz ki arkasından eser bırakıp gitti. Dolayısıyla eserleriyle ikinci ömrünü yaşayacak.</p> <p style="text-align: justify;">Olcay Yazıcı:Her ne kadar sohbetlerimizde, “şöhret âfettir, daha ötesi şehvettir!” dese de, bir gün Ömer Lütfi Mete’yi şöhrete ulaştıracak senaryo macerası başladı. İlk ses getiren film, “Cesur Yürek”ti. Bu “cesur yürek” tanımlaması tam da onu anlatıyordu. Korkusuzdu, kendine güveniyor ve inandığı değerleri sinema diliyle topluma yaymaya, onu asil ve asıl cevheriyle, manevî iklimiyle tanıştırmaya, buluşturmaya çalışıyordu. Hepimiz gibi, o da, Mevlânâ Hazretleri’nin pergel mecazında olduğu gibi, yüreğinin bir yanı ile kendi kültürüne, kendi ahlâk nizamına bağlı, öteki yanı ile bütün dünyaya açıktı. Ardından, Türkiye’yi ayağa kaldıran ve gizli ilişkilere projektör tutan, dünya sinemacılarının bile dikkatini çeken “Kurtlar Vadisi” dalgası başladı. Artık “Bu bir Ömer Lütfi Mete Senaryosudur!” damgasını vurmuştu dizilere. Bu işin eşsiz ustası konumuna yükseldi. Artık bir senaryo ekibi vardı ve Ömer Lütfi Mete, fikir üretiyor, çarpıcı diyaloglar yazıyordu. Artık bütün Türkiye sadece olup bitenleri değil, ileride olacakları da, “Kurtlar Vadisi”ndeki esrarengiz ilişkilerden, acımasız entrikalardan ve ustaca hazırlanmış kurgudan takip etmeye başladı. Yükselen şöhretine rağmen, kök ve gök bilgiyle mücehhez olduğundan, beyniyle ve kalbiyle bağlı olduğu toplum değerlerinden milim şaşmadı, şöhret onu ulvî yolundan alıkoyamadı. Sağlam, sağlıklı ve sahih bir düşünce, inanç ekseninde şahsiyetli kimliğini muhafaza etmeyi ve her platformda sahip olduğu değerler manzumesinin savunuculuğunu yapmayı başardı. Çıktığı televizyon tartışmalarında, “bizden bir aydın” portresi çizmeyi başardı. Yazı ve konuşmalarıyla yüreğimize su serpti. Ağyarın değil, kendi irfânının savunucusu oldu hep. Eğilmedi, bükülmedi, kırılmadı; yozlaşmanın, soysuzlaşmanın yani hiçbir zaman şeytanın avukatı olmadı. Medya simsarları gibi, kalemini asla kiralamadı. Kök ve gök bilginin rehberliğinde milletinin, medeniyetinin adamı olarak kalmayı vakarla, kararlılıkla sürdürdü. Söz konusu filmlerdeki zahirî entrika başarısı kadar, ondan çok daha fazla önem arz eden bir misyonu gerçekleştirdi; sözde meczup tiplere, toplumun manevî misyonunu taşıtmayı; sırrî-sûfî dünyayı çağrıştırmayı, lâdinî yüreklere mistik ilhamlar düşürmeyi de başardı. Bence Ömer Lütfi filmlerinin en önemli, en tesirli yanı, bu ulvî muhtevasıdır. Fincancı katırlarının ürküntüsü, kükremesi ve azgın boğa gibi, Türk toplumuna mâl olan bu ilgiyi karalamaya kalkması bu yüzdendir. Ama tutmadı. Şöhreti değil, misyonu gaye edinen şöhret, öyle bir hisar oluşturdu ki, onların Don Kişotça saldırısı, fiske derecesinde kaldı. Kar tanelerinin kızgın ateşte erimesi gibi, eriyip gitti. Ama bir Ömer Lütfi Mete fikriyatı, okulu, ekolu ülke insanının gönlünde kök saldı, derinleşti. Hele ki, “Kurtlar Vadisi-Irak!” Türk sinemasının olduğu kadar, Müslüman Türk milletinin, hatta bütün İslâm coğrafyasının medar-ı iftiharı oldu.</p> <p style="text-align: justify;">Mustafa Burak Doğu: O bir modern çağ dervişi olduğu kadar insanları hiç belli etmeden yontan, şekillendiren ve kemâle erdiren bir mürşitti. Yakın çevresinde, has dairesinde bulunup bu irşadla bire bir muhatap olanların doğrudan membaından aldığı, Türk milletinin ise onun zihninde oluşup bilahare topluma sunduğu modellerle (Kuşçu, Ömer Baba, Abdurrahman Halis Kerkükî…) nasiplendiği irfan sofraları yosun tutmuş pek çok gönlün kapısının aralanmasına vesile oldu. O bir deli Karadeniz uşağı, bir memleket sevdalısıydı. Türkiye’yi, kara gözlü bir yâri sever gibi seviyor, kıskanıyor, tehlikelerden sakınmasını ve güzel günler görmesini istiyordu. Ömrü boyunca da bunun için bir karınca azmiyle çalıştı. Onun sırtında, yıllar yılı taşıdığı ufak tefek nimet parçalarından biz kendimize koskoca bir cihan mefkûresi kurduk. İleride bir gün o mefkûreye ulaştığımızda da bir “uçurumun kenarında” durup ruhuna Fatihalar yollayıp şiirler okuyacağız. Çünkü o bizi hiç görmemişti ama biz,“hepimiz onun paltosundan çıkmıştık” ve onu çok sevmiştik.</p> <p style="text-align: justify;">Beşir Ayvazoğlu:Ömer Lütfi Mete, başka alanlarda da başarılı olmuş bir isimdi. Sinema alanında, özellikle dizi film senaryosuna yeni bir renk, yeni bir soluk ve bir tat getirenlerin başında geliyordu. Bu bakımdan hem Türk basını hem de Türk sinemasının büyük bir kayıp verdiği düşüncesindeyim.</p> <p style="text-align: justify;">Abdurrahman Şen: Onun verebilecekleri vardı daha bu ülkeye. Gençlerin örnek alması gerekebilecek hem dini altyapısı, dini bilgisi olan hem de çok iyi bir aydın olan, sinemayla içli dışlı, spor bilgisi çok engin bir kişiydi. Türk kültür dünyası ve medyasının başı sağ olsun.</p> <p style="text-align: justify;">Ahmet Tezcan: Sene 1979. Kaos yılları ve bu toz duman ortamında Ahmet Kabaklı Hoca'nın çevresinde temiz hava soluklanmaya çalışan bir avuç insandan biriydi. Çocukluğu tesbihin, takkenin ve kitabın “suç unsuru” sayıldığı arabesk faşizm döneminde, gizli gizli Kur'an ve Arapça öğrenmeye çalışarak es geçilmiş. Çocukluğuna hasretti bu yüzden. 17 yaşına varmadan Rize İyidere havalisinde 'acar vaiz' diye nam salan delikanlı bir hoca olmuş. Çocuk olmadan, delikanlı oluvermiş birden.</p> <p style="text-align: justify;">Ömer Lütfi Mete şiirlerinden örnekler<br /> Gülce<br /> Uçurumun kenarındayım Hızır<br /> Ulu dilber kalesinin burcunda<br /> Muhteşem belaya nazır<br /> Topuklarım boşluğun avcunda<br /> Derin yar adımı çağırır<br /> Dikildim parmaklarımın ucunda<br /> Bir gamzelik rüzgâr yetecek<br /> Ha itti beni, ha itecek<br /> Uçurumun kenarındayım Hızır<br /> Civan hazır<br /> Divan hazır<br /> Ferman hazır<br /> Kurban hazır<br /> Uçurumun kenarındayım Hızır<br /> Güzelliğin zulme çaldığı sınır<br /> Başım döner, beynim bulanır<br /> El etmez<br /> Gel etmez<br /> Gülce'm uzaktan dolanır<br /> Uçurumun kenarındayım Hızır<br /> Gülce bir davet<br /> Mecaz değil<br /> Maraz değil<br /> Gülce bir afet<br /> Peri değil<br /> Huri değil<br /> Gülce beyaz sihir<br /> Gülce ölümcül naz<br /> Buram buram zehir<br /> Yar yüzünde infaz<br /> Bir gamzelik rüzgâr yetecek<br /> Ha itti beni, ha itecek<br /> Güzelliğin zulme çaldığı sınır<br /> Uçurumun kenarındayım Hızır<br /> Ben fakir<br /> En hakir<br /> Bin taksir<br /> Ateşten<br /> Kalleşten<br /> Mızrakla gürzden<br /> Dabbetülarz'dan<br /> Deccaldan, yedi düvelden<br /> Korku nedir bilmeyen ben<br /> Tir tir titriyorum Gülce’den<br /> Ödüm patlıyor Gülce’ye bakmaktan<br /> Nutkum tutuluyor, ürperiyorum<br /> Saniyeler gözlerimde birer can<br /> Her saniyede bir can veriyorum<br /> 1981</p> <p style="text-align: justify;">Gülüm<br /> Bu şehir girdap gülüm<br /> Girdapta mehtap gülüm<br /> Feleğin bir suyu var<br /> Su değil kezzap gülüm<br /> Feleğe dayandım gülüm<br /> Öldüm de uyandım gülüm<br /> Öldüm de uyandım<br /> Bu şehir serap gülüm<br /> Serapta mihrap gülüm<br /> Feleğin bir topu var<br /> Mermisi kezzap gülüm<br /> Feleğe dayandım gülüm<br /> Öldüm de uyandım gülüm<br /> Öldüm de uyandım<br /> Yezidin harcı zulüm<br /> Yiğidin burcu ölüm<br /> Feleğe dayandım gülüm<br /> Öldüm de uyandım gülüm<br /> Öldüm de uyandım</p> <p style="text-align: justify;">Fatih Sultan KAR / İST.</p>