Hürriyet'ten Ahmet Hakan da bugünkü yazısında Haksever'in Erdoğan karşısındaki tutumunu eleştirdi. Haksever için, 'Başbakan’ın karşısında gerçek bir gazeteci yerine ürkekçe yaltaklanma dışında hiçbir varlık gösteremeyen bir taklacı vardı.' diyen Ahmet Hakan, Erdoğan'a bir 'gazetecinin' orada sorması gereken soruları sıraladı.

İşte, Ahmet Hakan'ın yazısının ilgili bölümü:

Neden Gazetecinin Değil de Taklacının Karşısına Çıkıyor

Başbakan televizyonda konuşuyor.

Diyor ki:

“Benim için Gürcü’dür diyenler oldu. Çıktı bir tanesi affedersin çok daha çirkin 

şeylerle Ermeni diyen oldu.”

*

Başbakan’ın taraftarları, çok yoğun bir şekilde bu sözleri tevil etmekle 

meşgul...

Öyle demek istemedi.

Böyle demek istemedi.

Ermeniliğin çirkin bir şey olduğunu söylemek istemedi.

“Çirkin şeylerle” derken kendisine “Ermeni dölü” denmesini kastetti.

“Çirkin”den kasıt “döl” kelimesiydi, “Ermeni” kelimesi değildi.

*

Eğer Başbakan Erdoğan, televizyonda “ürkek bir taklacı”nın karşısına çıkmak 

yerine, “gazetecilik namusunun binde birine bile sahip olan bir gazeteci”nin 

karşısına çıksaydı.

O gazeteci derhal sorardı Başbakan Erdoğan’a:

- Pardon ama Gürcü olmak çirkin bir şey mi?

- Pardon ama Ermeni olmak, Gürcü olmaktan neden daha çirkin bir şey?

- Pardon ama siz neden Rum ya da Ermeni kelimesini kullanmadan önce “affedersiniz” diyorsunuz?

- Ermeni ya da Rum dediğinizde biz sizi neden affedelim ki?

- “Daha çirkin şeylerle” derken ne demek istiyorsunuz?

- Siz yıllar önce “Ben Gürcü’yüm” dememiş miydiniz? 

- Hem siz neden Gürcü, Ermeni, Alevi, Sünni, Kürt, Zaza, Rum meselelerini gündeme getiriyorsunuz ki?

- Siz yaradılanı sevmiyor muydunuz Yaradan’dan ötürü?

- Gürcü, Ermeni, Rum, Alevi, Zaza... Yaradan’ın yarattıklarından değil mi?

*

Ama gelin görün ki...

Başbakan’ın karşısında gerçek bir gazeteci yerine ürkekçe yaltaklanma dışında 

hiçbir varlık gösteremeyen bir taklacı vardı.

O taklacı da bu soruları değil sormak, aklından geçirmeye bile korkar haldeydi.

*

Karşısında hakiki gazeteci olsaydı ve o hakiki gazeteci sorulması gereken 

soruları sorsaydı... 

Başbakancıların, “Başbakanımız aslında öyle demedi/Başbakanımız aslında böyle 

dedi” diye çabalamalarına hiç gerek kalmayacaktı.

Neyin ne olduğu ortaya çıkacaktı.

Gerçekten de ırkçı mıdır, değil midir, Gürcü olmayı çirkin bir şey olarak 

görüyor mudur, görmüyor mudur, Ermeniliği daha çirkin bir şey olarak 

nitelendiriyor mudur, nitelendirmiyor mudur...

Anlayacaktık.

*

Ama durun bakalım...

Başbakan belki de...

Irkçı olup olmadığının...

Ermeni olmayı “çok daha çirkin” bir şey olarak görüp görmediğinin...

“Ermeni” kelimesinden önce neden “affedersin” dediğinin...

Yaradılanı gerçekten de Yaradan’dan ötürü sevip sevmediğinin...

Kurcalanmasını, sorgulanmasını, tam olarak anlaşılmasını istemiyordur.

Belirsizlik işine geliyordur.

Belirsizliğin daha fazla oy getireceğini düşünüyordur.

Belirsizliğin alacağı oyun oranını arttıracağına adı gibi inanıyordur.

*

Ve belki işte tam da bu nedenle...

Azıcık gazetecilik namusu olan birinin karşısına çıkmak yerine ürkek 

yaltaklanmacının karşısına çıkmayı tercih ediyordur.

Editör: HABER MERKEZİ