Sahi, ne zaman kendimiz olacak bizi esir alanlardan kurtulacağız?

Gerçekten olup bitenler karşısında şaşkınım!

Son olaylar karşısında iyice birbirimizi anlamamaya programladık vicdanlarımızı!

Maalesef insanın iç gözlem ve değerlendirmelerden uzak kalması birilerinin eline koz vermesini doğuruyor.

Bu durumun en önemli nedeni ”iç dünyamızın yavanlığı” ve o yavanlığı zenginleştirecek argümanlara gönlümüzü kapalı tutuyor olmamızdır!

Daha dün “olmaz böyle şey” diye düşündüğümüz meselelerde bizi suçlayanlar, gün gelip de “aynı noktada” düşünce beyan etmeleri karşısın da söyleyeceklerimizin olması bile birileri için hiçbir anlam ifade etmemektedir!

Daha açık ifadesiyle; ”memleketi iyi yönetemiyorsunuz” ve bunun nedenleri şunlardır dediğimizde “bizi hor görenler”, bugün bizi beraber yürüdükleriyle korkutmaya, yaftalamaya cüret edebilmektedir!

Hani meşhur bir hikaye var…

Baba yeteneksiz oğluna; ”adam olamazsın oğlum, sen adam olmazsın!” demiş.

Ama günün birin de oğul paşa olmuş, paşa elbiseleriyle görsün diye gururla babasını yanına çağırmış.

Baba demiş, sen adam olamazsın derdin, bak ben paşa oldum. Baba baştan aşağıya oğlunu süzdükten sonra cevap vermiş “Paşa olmuşsun ama oğlum yine adam olamamışsın!”

Şimdi ben haddi mi da zorlayarak diyorum ki; ben şahsen, adam olmanızın sırlarını yıllardır size anlatmaya çalışıyorum!

Ama değil anlamış olmak, anlar gibi olmadığınızı görmek de insana hüzün veriyor.

Bu nasıl iştir Allah aşkına?

Görmüyor musunuz ki; çevrenizde alkıştan şımaran, aşırı servet sahibi, ihtiras sahibi insanlar sizi kullandıkça kullanıyorlar!

Bu sıradanlığa dur demeyecek miyiz?

Ahlak, kitaplardan öğrenilecek bir şey değil hatırlatırım!

Yazarak çizerek bir şeyleri kapamaya çalışabiliriz ama bilmeliyiz ki vicdanımızla baş başa kaldığımız an asıl hesaplaşmanın olduğu andır!

Bu hesaplaşmayı birilerinin gazına gelmeden yapabilmeliyiz artık!

Yarın çok geç olmasın diye söylüyorum. Biz istesek de istemesek de günü geldiğinde vicdanımız galeyana gelip hakikati bulacaktır!

Ülkemizin bugün ki durumu her zamankinden çok daha vahim durumdadır...

Bunu görmemek için ya kör olmak ya da çok büyük bir menfaat çemberinin içinde olmak lazımdır!

Nereden bakarsak bakalım bugün Anadolu coğrafyası gerçekten ölüm kalım mücadelesi vermektedir!

Bu uyuşukluğun nedenini anlamakta güçlük çektiğimi her defasında ifade ediyorum. Ama ne yazık ki, uyuşturulmuş  ve şartlandırılmış beyinlere bunu anlatamıyoruz!

Hemen hemen her yazım da meseleleri müşahhas örneklerle anlatmaya çalışıyorum…

Dün birbirleri hakkında; “alçaksın”, “hainsin”, “aşağılıksın”, “namertsin”, “korkaksın” iddiasında ki insanların bugün birbirleri hakkında “methiyeler düzmesi” ve buna her iki grubun taraftarlarının ayniyle iştirak etmesi bizleri yeniden bazı şeylerin muhasebesini yapmaya zorlamalıdır artık!

O gün ağza alınmayacak sözlerle “hakaretin şiddetini” tırmandıranlar, leş yiyen kargalar gibi birbirleri ile ilgili buldukları her açığın üzerine çullanarak asıl yüzlerini ortaya koymaktaydılar!

Bütün bu olan bitenler sizi bilmem ama benim mide mi bulandırıyordu o günde bugünde.

İşin en trajikomik tarafı da şudur; en “aşağılık” ifadeleri birbirleri için kullananlar şimdiler de kendilerinin bu duruşuna “evet” demeyen, dik durup “hayır” diyenlere kullanıyor olmalarıdır!

Bu  “çıkara dayalı” savunma mekanizmalarına hala ellerimiz patlarcasına alkış mı tutacağız?

Yoksa sizin gibi düşünmeyenleri “vatan hainliğiyle” yaftalamak için mi “evet”, “hayır” oylaması yaptırıyorsunuz!

Siyasetçiler adına ürpertici bir sıradanlık yaşandığı tevil getirilemez bir gerçek. Ama ya bizim temiz vicdanlı bildiğimiz Anadolu insanına ne oluyordu ki bu sıradanlıklara prim verebiliyor, işte buna benim aklım ermiyor!

İnandıklarımız üzerinden “aklımızı”, “vicdanımızı” yağmalayanlara karşı bu ülke insanının durup düşünme vakti çoktan gelip de geçmiştir!

Aşikâr görünmüştür ki; ortada bir yağma vardır!

Fakat dün bu yağmacıları kurtarıcı olarak görenlerimiz için bir tercih zamanı gelmiştir!

Ve artık bu saatten sonra yapmamız gereken şey; manevi duygularımızı sömürerek yağmalamalarına devam edenlere hak ettiği cevabımızı onların anlayacağı dilden “hayırlısıyla” sandıkta verecek olmamızdır!

Böylece, her icraatınız sonunda, bir daha “Allah bizi affetsin!” dememeniz için; hem siz hem de ülke rahat bir nefes almış olacaktır!

 

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…