Yıl, 1979.
Ramazan ayındayız.
MHP PARTİ OKULU'nda, ikinci dönem eğitim kursundayız. İstanbul'dan on kişi olmak üzere, yurdun değişik bölgelerinden seçilmiş 30 - 35  cıvarında bir kadroyuz. 
Hocalarımız: 
Cennet mekân Başbuğ Türkeş, Gün Sazak, Ahmet Er.
Ve;
Namık Kemal Zeybek, Taha Akyol.
Eğitim kursları hergün sabah 08.00 de başlıyor ve akşam 18.00'e kadar devam ediyor. 
İftar ve sahuru toplu halde Selanik  Caddesindeki bir ülkücü ağabeyimizin restaurantında yapıyoruz.  Ve geceleri Ülkücü Ziraatçıların yurdunda kalıyoruz. 
Namazları toplu olarak parti binasında ve yurtta kılıyoruz.  
Bir seferinde yurtta teravih namazını kılarken, bombalı saldırıya uğradık. Bereket versin bomba içeriye düşmedi.  Cama çarpıp dışarı düştü ve orada infilak etti.  Kimseye birşey olmadı. İftar ve sahura giderken de, birkaç kez komünistlerle sokak aralarında ve köşe başlarında çatışma durumu ile karşı karşıya kaldığımız oldu.
Bir Ramazan ayı boyunca süren bu eğitim okulunda çok önemli bilgilere sahip olduk.
Şahsen benim özgeçmişimde ; üniversite diplomamdan daha değerli gördüğüm diplomamın, MHP parti okulundan aldığım bu diploma olduğunu belirtmişimdir.
Demem o ki; 
Benim asıl diplomam, Marmara Üniversitesi  Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi diploması değil, MHP PARTİ OKULU'ndan aldığım bu diplomadır.  Bu diploma benim övünç ve onur belgemdir.  HAMD-Ü SENÂLAR OLSUN. ...
......
Bahse konu o gün, rahmetli Gün SAZAK Ağabey'in dersindeyiz. 
Gün Sazak MHP Genel Başkan Yardımcısı. 
Siyasi konuları konuşuyoruz 
Bize şöyle bir soru yöneltti :
" MHP siyasetinde eksik ve hatalı bulduğunuz durum veya durumlar  ( konular ) varmıdır?  MHP ile Ülkü Ocakları arasındaki fikir ve eylem farklılıkları varmıdır? Varsa nelerdir?  Önerileriniz nedir?  "
Kimse parmak kaldırıp, söz almak almadı. Yada almak istemedi. Ben söz aldım. Bazı eleştirilerde bulundum ve tespitlerimi aktardım. Ülkü Ocakları 'nın yalnız bırakıldığından, şehit cenazeleri kaldırmaktan,  başımızı kaldıracak mecalimiz kalmadığından ve partililerin bize daha fazla yardımcı olmasının gerekliliğinden bahsettim. Parti Genel Merkezi'nin daha aktif ve daha caydırıcı politikalar üretip, eyleme dönüştürmesinin kaçınılmazlığına vurgu yaptım. Kısaca,  parti genel merkezi binasının içinde ve parti genel başkanının huzurunda, özeleştiride bulundum.
Gün Sazak Ağabey hiç sözümü kesmeden pür dikkat dinledi.
Ve cevaben:
" Hah! İşte böyle! " dedi.
Ve devamlı :
" İsterdim ki, bu eleştirileri içinizden birçoğunuz yapmış olaydı. Çekinmeyin! Eleştirin! Eleştirin ki, yol alalım. Eleştirin ki, eksiğimiz, yanlışımız varsa düzeltelim. Eleştirin ki, yanlışsak, doğruyu bulalım. Recep kardeşinizi tebrik ederim. Az ve öz söyledi. Söylediklerinin hepsinde haklıdır ve bende katılıyorum. Hatta ben daha da öteye gidiyor ve diyorum ki, size lâyık olamıyoruz !.... "

GÜN SAZAK Ağabey, yüreği bizim gibi atan bir Ülkü Ocaklı gençti. 
Mert ve dik duruşlu, gerçek bir dâvâ adamıydı. 
Siyasetçi değil, siyaset ve sıradışı bir devlet adamıydı. 
Şehâdetinin 40. sene-i devriyesinde, 
Aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.
Bu büyük dâvâ ve devlet adamının şahsında, bütün şehitlerimizi rahmet,  minnet ve şükranla yâd ediyorum.
Ruhları şad, makamları cennet olsun.