Çamlıhemşinli Nokta Ana. Artık sadece Karadeniz’e değil tüm Türkiye’de bilinen bir sima haline geldi. Oğlu Ahmet’in ölümü sonrası söylediği Ahmedum şiiri herkes tarından bilinir odu. Özellikle Birol Topaloğlu’nun albümde yer verdiği “Ahmedum” türkü zamanla dizilerde dahi söylenir hale geldi. Peki, kim bu nokta ana ve nedir bu Ahmedum şiirinin hikâyesi? Nokta ana ile ilgili günümüze kadar gelen birçok anlatım var ama içlerinden en ayrıntılısı ise şöyle; Haşiloğlu Cevherin kızı Hacınumanoğlu İsmail’in karısı Nokta Hala adında bir Hemşin gelini 3 kızı ve bir oğlu dünyaya geldikten sonra çok genç yaşta dul kalır. Ama oda birçok Hemşin kadını gibi evlenmek istemez ve kaderine razı olur. Oğlu Ahmet’i büyütmek için bütün şefkatini ve fedakârlığını seferber eder. Onun en büyük arzusu Ahmet’i büyütmek ve gurbet ellere kırım’a yollamaktı.(Hemşin’de yaşlıların dilinde gurbete kırım denirdi çünkü genelde yöre insanları yöre insanları gurbete Kırım, Batum tarafına giderlerdi) yıllar çabuk geçti. Nokta halanın Ahmet’i büyüdü köyde herkesin sevdiği taktir ettiği akıllı bir delikanlı oldu. O da her Hemşinli erkek gibi genç yaşında ailesinin geçimini, sorumluluğunu kalbinde, taze omuzlarında duyarak gurbete çıktı. Kırım’da hemşehrisinin yanına gelen Ahmet, orada çalışmaya başladı gurbet hayatı 4 yık sürdü. Bu sırda ise nokta hala Ahmet’in özlemiyle yaşıyordu, kardeşlerini ve eşini çok genç yaşta kaybeden nokta hala yalnızlığını ve özlemini hep Ahmet’i için biriktiriyordu. Fakat Nokta halanın kara bahtı gülmeyeceğe benzerdi onuruna çok düşkün olan Ahmet patronu ile kavga etmiş, çok kısa süreli olsa hapis yatmıştı. Veremin amansız kollarına hapishanede yakalanan Ahmet’in üzüntüden bu hale düştüğü sanılmaktadır. Özellikle nokta hala bu olaya böyle yorumlamaktadır. Memlekete hasta dönen Ahmet bu korkunç hastalıktan kurtulamayarak öldü. Nokta hala ise oğlunun acısını en büyük şiddetiyle tattı. Bu acılara nokta halaoğlu Ahmet için söyledikleri zamanla destan olarak dilden dile yayıldı. Bu destanda bazen isyan, bazen tevekkül, bazen cemiyet, bazen felek, bazen mazi, bazen hal, bazen istikbal, fakat her zaman Ahmet vardır… Kalemsiz kâğıtsız dilden dile dolaşan bu destandan bir annenin evladı için hissettiklerini bulacaksınız. İşte Şiirin tamamı; Kirova şehrine ettim intizar, Kara bıyıkların aldı mı nazar? Ahmet anasına bir mektup yazar, Şimden sonra yazamazsın ahmet’im. Uğramasın kirovaya maşina, Felek ağu kattı tatlı aşına. Çok oturdum mezarının taşina, Şimden sonra daha yazmam ahmet’im. Kirova şehrina makine işler, Batum limanında gemiler kışlar. Yaram derindedir ciğere işler, Şimden sonra yara almam ahmet’im. Kirova dediğin kırımın ucu, Kahpe felek seçmez kocayı genci, kavga ettın seni kaldırdı kolcu, Belki hapsoldun da korktun ahmet’im. Kirova dediğin adenli şeher, Kara bıyıkların dünyayı değer. Ağaç meyva verır dalını eğer, Senden sonra daha yemem ahmet’im. Merağım yok, koca ile kardaşa, Ey Vah,evladımla çıkmadım başa. Felek beni ne hain çaldın taşa, Dört yanımdan yara aldım ahmet’im. Tam yirmi yaşında aldı eşimi, Deryalara kattım bu göz yaşımı. Kim kabre indirecek leşimi, Kuran okuyanım yoktur ahmet’im. Bülbül konar,ılga eder dalını, Ördek yüzer dalga eder gölünü. Dört sene dolandın kırım elini, Şİmden sonra daha koymam ahmet’im. Yaz gelince karlar erir sulanır, Eridikçe derelerde bulanır. Ellerın evinde gelin dolanır, Bizim evler veran kalmış ahmet’im. Kirovadan hasta bindin vagona, Çiçekli yaylada gitsin yangına. Düşmemiştin akranına ,dengine, Merak ile toprak oldun ahmet’im. Çok ahdım var idi, çıkmadık yaza Azrailde bakmaz bir ile aza. Kahpe felek sana verdırsem ceza Kim durdurur seni divane felek. Düşsem deryalara deryalar boğar, Evladı olana birgün gün doğar. Bizim dağa yağmur ile kar yağar, Senden sonra hiç kalkamsın ahmet’im. Koydun gittin yavrum dünya malını, Kim omuzlar cenazemın salını. Birdaha seveyim bıyığının telini, Şimden sonra daha sevmem ahmet’im. Fidan diktim bizim dağda bitmedi, Kız isteyip,sana elçi gitmedim. Yenge-gelin cilvesini etmedim, Dünya uyran geçti ahmet’im. Ben seni büyüttüm kıymetli nazlı, Mektubun içimden okudum gizli. Ananun haberi çok acı sözlü, Belki ondan verem oldun ahmet’im. Yaz gelince çoban kurar yatağı, Herkesin işliyor şendir peteği. Biz kahpe felekten yedik köteği Bu kötekten iflah olmam ahmet’im. Bizim çorap ipti baştan sokuldu, Geldi vereseler sinor dikildi. Anan dört kat oldu beli büküldü. Sinor dikenlere ahım kalsın ahmet’im. Yol ver dağlar aşacağım buzlama, Yeter yaralarım daha sızlama. Ahmet’imin mektubunu gizleme Verın okuyayım sitem yazılı. Yaz gelince yaylaların yeşili, Güz gelince mısırların hişili. Bizim köyün kız, gelini poşili, Senden sonra poşi takmam ahmet’im. Kirova dediğin büyük kasaba, Gazeteler çıkar her akşam sabah. Kirova güzeli gelmez hesaba, Senden sonra güzel sevmem ahmet’im. Ahmet idi ahmetlerın anası, Gelin edip koyamadım kınası. Temelden bozuldu evin binası, Senden sonra bina kurmam ahmet’im. Dedim ‘ölüm olmaz’,hastalık şaka, Meğer azrail’e vermiştin yaka. Yetım kızlarıma kim olsun arka, Senden sonra arkam yoktur ahmet’im. Dumanlanur gemilerun borisi Azrail da aldi evun birisi Benum gurbetcimun geldi gerisi Senden sonra gurbet yansun ahmedum, Evvel bahar gelur merakli aydur Mezarun yüksekdur etrafi çaydur Kirpiklerun uzun kaşlarun yaydur Senden sonra daha görmem ahmedum. Gülüm soldi,doli vurdi bostana Benum dertlerumi yazun destana Haber sorsam haladaki ustana Acap meraktan mi eldun ahmedum. Ben dertliyim,öz canumdan bezerum Dağlara ,taşlara destan yazarum Abdal oldum her kapiyi gezerum Eller güler ben ağlarum ahmedum. Deli gönul ne durursin firkatli Geçurdum dünyayi gam ile dertli Ben seni buyuttum nazli kiymetli Elum seni nasil aldi ahmedum. Her an dumanlidu bizum dağumuz Bülbül ötmez viran kaldi bağumuz Cefa ile geldi geçti çağumuz Bu dünyayi viran gördum ahmedum. Sen meraktun çağlayanun suyina Ben yangunim evladumun boyina Çikamadum çol varoşun köyina Senden sonra varoş yansun ahmedum. Hunut daği çiçeklenup aşmasun Dereler kurusun,asla taşmasun Ana yuvasizdır , nasil şaşmasun Şimden sonra yuva görmem ahmedum. Gemi yolci ister,borisi sesler Kuşlar yavrisini yuvada besler Başina koydiler kırmızı fesler Senden sonra fesli görmem ahmedum. Güz gelince bizum dereler buzlar Evladun acisi içerden sizlar Toplanun yanuma sahipsuz kızlar Şimden sonra ‘baci’demez ahmedum. Çiçekli yaylalar toprakli,taşli Eyvah,ben gezerum gözlerum yaşli Eller gelin eder kutni kumaşli Senden sonra gelin görmem ahmedum. Deli gönul daim gitme havada Ben bülbüli uçurmişim yuvada Yol bulamam,kaldum,bir düz ovada Ne tarafa gideceyim ahmedum. Deli gönül,her an çekersin firak Çok çektum dünyada dert ile merak Kahpe felek elleri etti çirak Bize hayat kara oldi ahmedum. Benum gönlüm herdem duruyor garip Mahşerde görürüm ,olursa nasip Bize yardum etsun hazreti habip, Hayatumda gülemedum ahmedum. Arı oğul verdi sardı peteği Koyin otlar, çoban kurar yataği Ben felekten hain yedum köteği Bundan sonra daha yemem ahmedum. Göçler çat düzina ederler düşüm Dedum yuva kuram,bozuldi işum Kudretten sineme vurdi bir kurşun Bu yaradan iflah olmam ahmedum. patikaa.com