Türk çay sektörünün en önemli sorunlarından birinin yurt dışından kaçak olarak giren çaylar olduğu sektör temsilcileri tarafından sürekli ifade edilmektedir. Yıllık kaçak çay miktarı ise 50.000 tona varan çeşitli rakamlarla ifade edilmektedir. Ancak, bu rakamlar tahminden ileri gitmemekte, elde resmi bir veri bulunmadığı için, gerçek kabul edilememektedir.

        Van merkezli olarak Jandarma tarafından yapılan 6 ay süreli operasyonlarda 1473 ton kaçak çay ele geçirilmiştir. Bu operasyonda, şimdiye kadarki en büyük kaçak çay miktarı elde edilmiştir. Hemen belirtelim ki, bu çayda domuz kanı karıştırıldığı yönündeki haberler, hem Çaykur Genel Müdürü hem de Van Valisi tarafından yalanlanmıştır. Van Tarım İl Müdürlüğü laboratuarında böyle bir tespit yapılmadığı, ama yakalanan çayın Türk Gıda Kodeksine uygun olmadığının tespit edildiği belirtilmiştir.

        Bir kere çayda neden kaçakçılık yapıldığını ortaya koymak gereklidir. Çayda yurt dışı fiyatlar ile yurt içi fiyatlar arasında büyük bir fark olduğu için, dışarıdan getirilen çayların Türkiye’de yüksek fiyatlarla satılması mümkün olabiliyor. Yurt dışında en fazla 7-8 lira olan paketsiz Seylan çayı, Türkiye’de 20-25 lira arasında satılmaktadır. Bu durumda, bir kg’da 15 lira, bir tonda 15.000 lira gibi aşırı bir kazanç ortaya çıkmaktadır.

        İran çayında durum biraz daha farklıdır. Çay temelde iki formda üretilir. Bunlardan biri yaprak çay (leaf tea), diğeri ise kırılmış çay (broken tea) dır. Seylan, Hindistan ve Kenya’nın ürettiği çayın çok büyük kısmı yaprak çay iken, Türkiye ve İran’ın ürettiği çay kırılmış çaydır. Kırılmış çay üretmekten maksat, demleme esnasında çaydan daha fazla dem alabilmektir. İşte İran çayı, Türk çayı ile aynı formda olduğu için, çok ucuza satın alınabilen bu çayın iç piyasada Türk çayı ile karıştırılmasıyla büyük kârlar elde edilebilmektedir.

        İran çayı Türk çayı gibi kırılmış formda olduğu için, kısa vadede tüketiciyi kandırarak kazanç sağlayanlar, uzun vadede zarara uğramaktadırlar. Çünkü İran çayının hem kalitesi daha düşüktür hem de damak tadı Türk damak zevkine uymamaktadır.

        Kaçak çay takiplerinde çoğunlukla çay üretilen yöreden bazı fabrika sahiplerinin de kaçakçılık işine karıştığı görülmektedir. Çay kamuoyu bu konu üzerinde dikkatle durmalı, kendi çayına ihanet eden bu insanları arasında barındırmamalıdır. Çay kamuoyu kaçak çay getiren ve suçlu olduğu mahkeme kararıyla anlaşılan fabrika ve tesisleri halka duyurmalı, çay üreticisi bunlara çay satmamalıdır. Ancak, doğudaki kaçakçılar, meşru çay ticareti yaptıkları izlenimi vermek için bir miktar da Türk çayı satın almaktadırlar. Bu kaçakçıların Jandarma veya polis tarafından takibinde, çay satın aldıkları yöre fabrika sahipleri de gözaltına alınabilmektedir. Karşısındakinin kaçakçı olduğunu bilmeden, normal bir alışverişle çayını satan dürüst çay fabrikası sahibi de bu arada gözaltına alınabilmektedir. Dürüst fabrika sahibi ile kaçakçıyı birbirinden ayırmak gerekmektedir.

 

        Kaçak Çayı Önlemek İçin Neler Yapılabilir?

 

        Bir kere, iç piyasa ile dış piyasa arasında bu derece bir fiyat farkı olduğu müddetçe, kaçakçılığı tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmaz. Şu anda yabancı çayların yasal ithalat yoluyla getirilmesi dahi ithal edene kâr sağlayabilir. Kabaca bir hesap yaparsak; 8 liraya aldığı çaya %145’ten 11,6 lira vergi ödeyen ithalatçı, bu çayı 19,6 liraya mal edecektir. İç piyasada bu çayı 20 liranın üzerinde satma imkânı olduğunda kâr edecektir. Görüldüğü gibi, iç piyasada kuru çay fiyatlarının yüksek olması, kaçakçıya fahiş kâr imkânı sağladığı gibi, %145 vergi ödenerek yasal yoldan çay ithalatını kârlı kılmaktadır. Bu durumda yapılması gereken şey; iç piyasada kuru çay fiyatlarını aşağıya çekmektir. Bu noktada, özel sektörün maliyetleri buna imkân verebilir, ancak Çaykur’un üretim maliyetlerinin düşürülmesi kolay olmayabilir. Bununla birlikte ifade etmek gerekir ki; kalıcı çözüm ancak iç ve dış piyasa fiyat farkını azaltmakla sağlanabilir.

        Mevcut durumda kaçak çayla mücadele etmek hiç de kolay değildir. Çay kaçakçılığından sabıkası olanların takibi yoluyla, sürekli bu işle uğraşanların yakalanması her zaman mümkün olmakla birlikte, bu şekilde bilinen kaçakçılara ancak ulaşılır. Bunların ötesinde, daha büyük çapta bir çay kaçakçılığı olup olmadığını bilmiyoruz.

En büyük kaçak çay rakamını içeren son olay dâhil, yakalanan kaçak çaylardan edinilen izlenim, öyle 50.000 tonluk bir kaçakçılığın olamayacağı yönündedir. Çünkü altı aylık bir takip ve çeşitli yakalamaların sonunda 1473 tona ulaşılmıştır. Yakalanan kaçak çaylara bakarsak yıllık kaçak çay rakamının 20.000 tonu geçmeyeceğini düşünmek gerekir.

Çay kaçakçılığını büyük çaplı olarak yapan profesyonel kişiler varsa, o zaman büyük kaçakçılık rakamlarından bahsedilebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, mevcut ithalat mevzuatı kitlesel kaçak çay girişini önlemede yeterli olamaz. Çünkü belli mal gruplarında, gümrük beyannamesi bilgisayarda sarı çıkmakta ve kamyonlar hiç açılıp bakılmadan ithalat işlemi sonuçlandırılmaktadır. Gümrük mevzuatını iyi bilen bir ithalatçı, kamyonunda çay varken, gümrüğü sıfır olan ve girişte fiziksel kontrol gerektirmeyen bir mal ithal ettiğini beyan ederse, vergisiz ve kontrolsüz olarak çayını yurt içine sokabilir.

Mesela, Türkiye’de Paraguay çayının gümrüğü sıfır olarak belirlenmiştir. Güney Amerika’daki Paraguay, Uruguay ve Arjantin gibi ülkelerde yetişen bir ağacın yapraklarından yapılan çay, aynen bizim çayımız gibi binlerce ton üretiliyor ve satılıyor. Türkiye’de Paraguay çayı ilaç hammaddesi zannedildiği için gümrüğü sıfır yapılmış, ama Paraguay çayı diye beyan edilip yurda kaçak çay sokulabilir. Bir defasında bu türden bir kaçakçılık olayı ortaya çıkarılmıştı.

Çayı kokusundan tanıyacak ve çay yüklü olduğu halde başka bir mal olarak beyan edilen kamyonları yakalayacak eğitilmiş köpeklerin görevlendirileceği Çaykur eski Genel Müdürü Ekrem Yüce tarafından açıklanmıştı. Bu konuda bir ilerleme sağlanıp sağlanmadığı bilinmemektedir.

Kaçak çayla mücadele için öncelikle çay üretilen bölge halkının gönüllü katkı yapacağı kabul edilebilir. Artvin, Rize, Trabzon, Giresun ve diğer Karadeniz illerinden olup da Güneydoğu’da asker, polis, gümrük memuru vb görevlerde bulunanlar, kaçak çay konusunda önemli roller üstlenebilirler. Bunların yanında, Türk çayını seven ve destekleyen diğer gönüllüler de çay kaçakçılığına karşı destek vereceklerdir. Ancak, kaçak çayı ihbar ettiğinde bu kişilerin zarar görmemesi ve işlerinin zora girmemesi için kendilerine güvence verilmeli; isimleri gizli tutulmalıdır.

Kaçak çay ihbar hattı kurulması ve her telefondan bu ihbar hattının aranması veya mesaj bırakılması halinde, ihbarın değerlendirilmesi mümkündür. Bazı durumlarda, kaçak çaydan şüphelenen insanlar, görev yaptıkları ortam sebebiyle kimliklerini açıklayarak ihbarda bulunmak istemeyebilirler. Bu tür kişilere güvence vermek amacıyla, kaçak çay ihbar hattının polisten önce çaydan sorumlu bir kurum tarafından kontrol edilmesi, ikinci etapta konunun polise intikal ettirilmesi yararlı olabilir.

Gümrüklerde çalışan kişiler, Doğu’nun özel şartları altında ıssız sınır kapılarında korumasız görev yapmaktadırlar. Bir gece vakti gümrük kapısına 5 kamyon dayanıp, gümrükten geçmek için psikolojik baskı yapmaya kalktığında, burada direnmek her zaman mümkün olmayabilir. Ancak, direnemeyip girişe izin veren memurun, ismini açıklamadan bu araçların plakalarını ihbar hattına bildirmesi pekâlâ mümkündür. Kaçak çay ihbar hattı, Doğuda görev yapan bölge insanının ve dürüst vatandaşların desteğiyle çok önemli işler yapabilir.

Sonuç olarak, çay kaçakçılığını önlemek için çok yönlü çalışmalar yapılmalıdır. İç piyasa ve dış piyasa arasındaki fiyat düzeyi farkını azaltmak gibi köklü tedbirler yanında, kaçakçılığın doğrudan üzerine gidilmesi de gereklidir.