Hasan SARI Kimdir? 1978’de Rize’de doğdu. 2000 yılında K.T.Ü. Rize Meslek Yüksek Okulu Makine bölümünü bitirdi. Lisans eğitimini Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünde tamamladı. Halen aynı bölümde Yüksek Lisans yapmaktadır. Düşler Ülkesinin Gerçekleri, Pozitivizm Kalesinde Horkheimer Bayrağı, Modernizm, Göçmen Kimlikleri ve Küreselleşme ve Milli Devletlerin Akıbeti isimli yayınlanmış eserleri bulunmaktadır.Kültürel İletişim derneği'nin Kurucu başkanlığını yapmakta olup, Avrasya Demokrasi Derneği'nde de proje danışmanı olarak görev almaktadır. 2003 yılında IAA (Uluslararası Reklamcılar Derneği ) Kampanya Onur Ödülü aldı. İngilizce bilmektedir. Hasan SARI'nın ilk yazısı: Türban Takan LaiklerYanlış hesap Bağdat’tan döndü. Herkes kazdığı kuyuya düştü.Ama siyasal simge tartışmaları hala devam etmektedir. Bugün görüyoruz ki laikliğe ve cumhuriyete her ne saldığı tezgâhı kurulsa altından muhafazakârlar değil ne yazık ki asıl laikler çıkmakta Hani hep diyoruz ya türban sorunu aslında rant sorunudur diye. Rantı elinden gidenlerin 60’lı yıllarda başlattığı bir süreçtir türban. Bu rantın kılıfı da hazır. Türban siyasal bir simgedir ve demokrasilerde siyasal simgelerle kamusal alana çıkılmaz. Hadi bizde sizin bu sözünüzü yutalım ve kanalım sizlere. O zaman adama demezler mi sadece türban siyasal simgesiyle mi yoksa bütün siyasi simgelerle mi kamusal alan yasaklanmıştır? Verin bakalım cevabınızı, deyin ki bize, “olur mu efendim, siyasal simge olan her şey yasaktır hem demokrasi de bunu gerektirir”. Peki, kamusal alanda başka siyasal simge yok mu? Mesela sizin en hararetli türban yasaklamalarınızın başladığı dönemlerde kamunun hangi semtinde ülkücü bıyığı olmayan erkekler vardı. Yoksa sizin yasaklarınız sadece kadınlara mı yetiyor? Türban takan bir kızı cumhuriyetin, laikliğin ve demokrasinin tehdidi sayacaksın ama iş çetelere gelince, darbe çığırtkanlarına gelince, teröristlere gelince bir imzayla genel af ilan edip salacaksın sokaklara, haydee kamusal alana… 17 Mayıs 2006’da Danıştay’da düzenlenen silahlı lanet baskında tetikçi avukatın tekbir çekerek ateş ettiği bütün laik medyada yazılıp çizilecekti. Kurulan tezgâh o kadar büyüktü ki sözde hedef Laiklik ve Danıştay gibi gösterilse de asıl hedefin iktidar partisi olduğu apaçık ortadaydı. Ama kim bilirdi ki göreve yeni başlayan bir polis memuru, güvenlik kameralarının dahi çalışmadı Danıştay’da saldırıdan sonra elini kolunu sallayıp çıkacak olan tetikçinin üstüne atlayıp bütün tezgâhı bozacak ve başına türban takmış laiklerin türbanını indirecekti. Yanlış hesap Bağdat’tan döndü. Herkes kazdığı kuyuya düştü. Ama siyasal simge tartışmaları hala devam etmektedir. Bugün görüyoruz ki laikliğe ve cumhuriyete her ne saldığı tezgâhı kurulsa altından muhafazakârlar değil ne yazık ki asıl laikler çıkmaktadır. En son ergenokon çetesi de bunu apaçık gözler önüne koymuştur. Şimdi bir kez daha durup düşünmek lazım. Peki demokratlar; siyasal simgeden hoşlanmayanlar, söyleyin bakalım madem ki demokrasi siyasal simgeleri hazmedemez o zaman laikliği siyasal simge haline getirip istismar edenlere ve Atatürk’ü siyasal simge haline getirerek yine istismar edenlere de kamusal alanı kapatacak yüreğiniz var mı?