İsmail Türüt Rize’nin yetiştirdiği ve Karadeniz müziğine armağan ettiği adı kendine has yorumlarıyla herkesçe bilinen ulusal bir sanatçıdır. Rize şivesine özgü konuşmalarıyla, kıvrak üslubuyla ve orijinal esprileriyle kişiliğinde Rize’ye ait birçok yöresel izler taşır. Onu birçok televizyon programında görmek yâda tele vole ve magazin programlarından hatırlamak mümkündür. Mesela Artoyla yaptığı kavgayı “Etilerde yumuşaklar Tarabya da bizim uşaklar” deyişini birçok kişi hatırlayacaktır. Yaşantı olarak fazla savunulacak bir yanı olmadığı gibi temel örf ve adetlerimizle fazla örtüşmeyen sıradan insanların hoşgörüyle yaklaşmakta zorlandığı bir hayat tarzına sahiptir. Fakat sanatını icra ederken ki ciddiyeti, samimiyeti, becerisi, gönülleri ısıtan vatan sevgisiyle yoğrulmuş şarkı sözleri insanlar için onu sempatik hale getiriyor. Çünkü yaşantısı ortalama bir Türk insanının yaşantısına uymamakla birlikte müziğinde işlediği duygular sıradan insanın duygularıyla bire bir örtüşüyor.

Toplumsal konulara yer veren parçalarıyla İsmail Türüt tabiri caizse damardan giriyor ve “göbeğini kaşıyan adamın” nabzını ustaca tutarak onun gönlüne seslenmesini biliyor. Onu gündemimize taşıyan olay ise onun söylediği ama söz ve klipi kendisine ait olmayan “plan yapmayın plan” isimli parçası oldu. Bu parçanın You Tube de yayımlanan klipinde Hrant Dink cinayeti zanlılarının yüceltildiği üstelik bu zanlıların gerçekleştirdiği eylemlerin idealize edildiği iddiası büyük tartışmalara sebep oldu ve daha önceki kavgalarının zihinlerde bıraktığı tortuyla bir anda eleştiri oklarının hedefi haline gelmesine yol açtı. O ise Fox Tv. Ana haber bültenine verdiği demeçte son kliple bir ilgisinin olmadığını, cinayeti hiç tasvip etmediğini ve bu işi yapanları bulursa yüzüne tüküreceğini söyledi.Bu açıklamalar yeterli bulunmamış olacak ki tartışmalara yargı da katılarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Ozan Arif ve İsmail Türüt hakkında soruşturma başlattı. Olay adliyeye intikal ettiği için burada hakkında yorum yapmayı doğru bulmuyoruz. Adliye klipin olayla ilgisini, bu klipi çekeni, klipte suç unsurunun bulunup bulunmadığını dahası onun bu işteki rolünü ortaya çıkaracaktır.

Eğer parçanın sözleri yasalara göre suç teşkil ediyorsa elbette bu kişiler hakkında gereken yasal işlem yapılacaktır. Ancak olayın adliyeyi ilgilendirmeyen kısmında tartışmaların esas yatağından çıkarak Hrant Dink cinayetine duyulan tepkinin etkisiyle sanki sanıklar bunlarmış gibi bu iki sanatçıya karşı bir linç kampanyasına dönüştürülmeye çalışılması mutedil insanları bile endişelendiriyor. Bütün televizyon kanalları ve gazetelerde günlerce işlenen bu haberlerde İsmail Türütün konuyla ilgili demeçleri göz ardı edilerek sanki klipte verilen bütün görüntülerin faili imiş gibi sanık sandalyesine oturtulması gözlerden kaçmıyor. Önyargı ve koşullanmışlığın gözlerini bağladığı bu yazarlar nihayet aranan azılı bir suçluyu bulmuş olmanın verdiği pervasızlıkla onu yerden yere vurmakta bir beis görmüyorlar. Hâlbuki aynı yazarlar daha önceki tarihlerde Nazım Hikmete karşı toplumun önyargılı davrandığından, Orhan Pamuğun Türk halkı tarafından yeterince anlaşılamadığından hatta Sivas’ta yakılarak öldürülen otuz yedi aydının ne büyük bir taassuba kurban gittiğinden bahsediyorlardı. Kendilerine gösterilmediğini söyledikleri hoşgörü ve anlayışı bu sanatçılara karşı esirgemeleri ne büyük bir çelişkidir. Bu çelişki onların yalnız kendilerine ve kendi düşüncelerinden olanlara karşı demokrat olabildiklerini, her fırsatta talep ettikleri hak ve özgürlükleri Türk milleti için değil yalnız kendileri için istediklerinin en çarpıcı delilidir.

İsmail Türüte karşı yöneltilen eleştirilerin sertliği Hrant Dink cinayeti zanlılarının Karadenizli olmaları gerçeğiyle birleştirildiğinde daha çok anlam kazanıyor. Bu zanlıların kimliğine duyulan öfke bilinçaltlarına işlemiş Karadenizli ve onun temsil ettiği değerlere anti pati şeklinde daha belirgin hale geliyor. Zira onun daha önceki ses getirecek skandal niteliğindeki birçok sözüne fazla ses çıkarmayan bu çevrelerin bir klip dolayısıyla ortalığı ayağa kaldırmaları ancak bu sebeple izah edilebilir. Fakat şurası muhakkak ki onların verdiği bu tepkilerin toplumun maşeri vicdanında bir karşılığı bulunmuyor. Yoksa şehit cenazelerinde beliren ya da Peygamber efendimize hakaret içeren karikatür krizinde ortaya çıkan insan kitlelerinin değişik şehirlerde bir şekilde belirmesi gerekirdi. Aslında sıradan insanlar bu klipte idealize edilen mesajları ya da burada geçen görüntüleri tasvip etmiyorlar. Ancak kardeşlik, toplumsal barış, uyum, demokratik haklar bahanesiyle geçmişte yaşadıklarını ve bugün yaşamakta olduklarını unutarak kolektif hafızalarına sünger çekilmesine de razı olmuyor. Çünkü komitacılar eliyle Ermeni soykırımı gerçeğini yaşayan da, Pontus çetelerinin katliamlarına maruz kalanda Avrupa’nın sinsi yüzüyle karşılaşıp krizlerde işinden ve ekmeğinde olan da terör nedeniyle yakınlarını kaybedenler de yine bu insanlar. Çıkacak bir krizden etkilenmeyecek güç sahibi bu tuzu kuru yazarların çıkardığı kuru gürültüye prim vermemesi onun bu engin ferasetinden kaynaklanıyor.

Buradan birçok insanın İsmail Türüt vasıtasıyla ülkesini bu hale getiren insanlara karşı kendi tepkilerini de dile getirdiği için ona şükran duyduklarını söylemek hiç de abartı değildir. Asıl şaşılması gereken toplumuna karşı yabancılaşmış aydınların olaylar ve
kişiler karşısındaki ikircikli tavırlarıdır. Zira bu olay vesilesiyle iyice anlaşıldı ki İsmail Türüte saldıranlar demokrasi havariliğini kimseye bırakmayarak düşünce ve ifade hürriyeti için Murat Belge, Halil Berktay, Orhan Pamuk ya da terör örgütünü işlediği cinayetlerden ötürü bir türlü kınayamayan Demokratik Toplum Partisi milletvekillerine yönelen değişik eleştirilere karşı onları savunmuş kişilerdir. Bu konuda söylenmedik söz
bırakmayan bu yazarların başörtüsü yasağı konusunda aynı duyarlılığı gösterememeleri, Nokta dergisi darbe günlüklerini yayımladığında basın ve düşünce hürriyetini unutmaları, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, ve Emin Çölaşan gibi yazarların hakaret içeren sözlerine ses çıkarmamaları, Ahmet Kayanın gerilla romantizmini işlediği parçalarını tepki vermemeleri ne kadar trajik-komik çelişkilerdir. Bunlardan sonra daha fazla hak ve özgürlük talep etmeleri halinde kimsenin onların samimiyetine inanarak mücadelelerine destek vermesi beklenmemelidir.

Burada bazı sorular sorulmadan edilmiyor: Acaba 1915 olaylarında öldürülen masum Türk vatandaşlarının yaşama hakları bu olaylar esnasında hayatı yitiren Ermeni vatandaşlarının yaşam haklarından daha mı az kutsaldı? Asala militanları tarafından vurularak şehit edilen diplomatlarımız öldürülen zavallı Haran Dink ten daha mı az yaşamayı hak ediyorlardı? Bölücü örgütü yandaşlarının cinayetleri halkların kardeşliğine hiç mi zarar vermiyordu? Bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın sanık olarak hakları var da bu insanların suçsuz vatandaşlar olarak hiç mi hakları yok mu? Bütün fedakârlık neden hep Türk milletinden bekleniyor? Niçin diğer taraflardan fedakârlık istenmiyor? Son dönemlerde bilinçli ya da bilinçsiz öyle bir hava oluşturuldu ki sanki bazı konularda aleyhte görüş beyan etmek neredeyse suç haline getirildi. Ermeni meselesi konusunda özellikle Türkiye Ermenilerini eleştiren ya da suçlayan hiçbir yazıya ya da söze tahammül edilemiyor. Ama onların aynı konuda necip milletimizi suçlayan ifadelere düşünce ve ifade özgürlüğü adına sahip çıkılıyor. Sanki asılsız Emeni soykırım iddialarının gerçek olduğu anlaşılmış da milletimizden hesap vermesi isteniyormuş gibi psikolojik bir hava oluşturulmaya çalışılıyor. Türkiyede “Ben Türküm” ya da “Türk olmakta gurur duyuyorum” demek utanılacak bir durum muş gibi sunulmaya çalışılıyor. Bu da sıradan insanlarda bile gerginlik yaratarak onu İsmail Türüt’ün parçasına destek vermeye itiyor.

Son olarak İsmail Türüm ismi etrafında koparılmaya çalışılan fırtına sadece bu insanın şahsına indirgenemez. Olay onun temsil ettiği Karadeniz insanı, onun dünya görüşü ya da bu parçanın sözlerinde beliren milli hassasiyetlerdir. Onun olay yaratan parçasının sözleri aşağıda verilmiştir:

Plan Yapmayın Plan

Gitmez Karadeniz'de

Kahpelik yalan dolan

Tutmaz Karadeniz'de.

Ne Coni'si ne Rus'u

Pusu kurmasın pusu

Bölücülük borusu ötmez Karadeniz'de

HHH

Bırakın çan çalmayı, Ermenici olmayı

Millet böyle dolmayı yutmaz Karadeniz'de

O gün öyle desinler, Bugün böyle desinler

Fatihalar, Yasinler bitmez Karadeniz'de

Şerefini şanını ortaya kor canını

Hiç kimse vatanını satmaz Karadeniz'de

HHH

Vatan satsa bir kişi anında biter işi

Türk ve İslam güneşi

Batmaz Karadeniz'de

Bizde varken bu duruş

Emicemiz olsa Bush

Alayınız beş kuruş etmez Karadeniz'de

Anladık var öcünüz

Belli kuyruk acınız

Kargaşaya gücünüz yetmez Karadeniz'de

Editör: HABER MERKEZİ