İnsanların dostları olur ve bir hayat boyu bu dostluklar devam eder…

Dostlarla; sevinilir, hüzünlenilir ve acı tatlı günler paylaşılır…

Kişisel dostluklarla ilgili bugüne kadar birkaç yazı kaleme aldım dikkatli okuyucularım hatırlayacaklardır…

Fakat, devletler arasında ki dostluk ilişkilerine böyle bakamayız…

Uzunca bir süredir etrafımızda bulunan uzak/yakın komşularımızla ilgili “dostluk gösterilerimiz” seyir değiştirdi son zamanlarda!

Ak Parti iktidarının bugüne kadar “komşularımızla sıfır sorun ve dostluk üzerine” kurguladığı diş politikası tamamen iflas etti!

“Yurtta sulh cihanda sulh” özdeyişi üzerine kurgulanan Cumhuriyet Türkiye’sinin diş politikalarını beğenmeyip aşağılayan bugün ki zihniyet baltayı taşa vurduğunu anladı ama bu anlama ülkemize ve coğrafyamıza pahalıya mal oldu!

Şöyle kısaca bir ufuk turu yaparak hafızamızı tazeleyelim istedim…

Irak halkı ve yönetimi dün bizim dostumuzdu; bugün düşmanımız!

Iran halkı ve yönetimi dün bizim dostumuzdu; bugün düşmanımız!

Suriye halkı ve yönetimi dün bizim dostumuzdu; bugün düşmanımız!

Ermeni halkı ve yönetimi eskiden beri mesafe koyduğumuz ama bu hükümet zamanında dostluk gösterilerine sahne olan bir ülkeydi; bugün düşmanımız!

Rusya halkı ve yönetimi dün bizim dostumuzdu; bugün düşmanımız!

Mısır halkı ve yönetimi dün bizim dostumuzdu; bugün düşmanımız!

Libya halkı ve yönetimi dün bizim dostumuzdu; bugün düşmanımız!

Velhasılı kelam dün iyi kötü aramızın iyi olduğu tüm komşularımızla bugün ki dış politikanın mimarları sayesinde kötü olduk!

Şuydu dış politika en önemli argümanı iktidarın; Türkiye, Ortadoğu ve Afrika da ki dost ülkelerde olup bitenleri izliyor, yeni pazarlar yeni dostluklar kuruyor!

Ve bunu yaparken “sıfır sorun” üzerine tezler geliştirerek komşu ülkelerin mağdur edilen halklarına el uzatılıyor.

Bunu tek başına da yapmıyor tabii…

Özellikle Amerika’nın “Büyük Orta Doğu Projesi” kapsamında önemli rol alıyordu!

Bizim iktidarımız her ne kadar dostluk elini düne kadar tüm komşularına uzatıyor olsa da artık dünyayı idare eden süper güçler; Ortadoğu’ya çekidüzen vermeyi kafalarına koyduğu için bizim yapacak bir şeyimiz kalmamıştı!

Şimdi burada bir virgül koyayım ve yıllar yazdığım ve bu iktidarın dış politikasını eleştirdiğim “şuurunu kaybetme hali” yazımın son cümlesine bir göz atalım istedim. Orda demiştim ki;

“Bu ruhu olmayan “zig zag dış politikanın” bana göre bir adı daha vardır. Oda şudur… Şuurun bu kadar kaybolduğu, bu kadar yerini bom boş bıraktığı bir devir daha gelmemiştir! Her şeyin ruhta başladığını ve ondan tecelli ettiğini düşünecek olursak dememiz lazımdır ki artık, bu iktidarın hali “şuurunu kaybetme” halidir!”

Son yıllarda bu coğrafyada olup bitenler bir ışık hızıyla hayatımızdan gelip geçiyor öyle yâda böyle…

Bütün bu yaşadıklarımızda mutsuzluğumuza ket vurarak bir program dâhilin de, iyimser düşünmemizin ortadan kalkmasına vesile oluyor maalesef. Söylediklerimizin bir anlam ifade etmediğini bile bile inandığım gerçekleri sizlerle paylaşmaktan başka bir şey de gelmiyor elimden!

Dün dış politika dehalarını eleştirdiğim yazılarıma bakıyor haklı olduğumu görüyorum ama sadece haklı olduğumla kalıyorum!

Sizin temin ederim ki değerli dostlar; İnandıklarımı yazmam ve arkasında durmamın en temel nedeni şudur; fikir ve onun hamleye dönüşme şartlarını oluşturan heyecanım; vicdanı, samimi ve mesuliyet taşıyor olmasıdır!

Hangi siyasi parti hükümet olursa olsun; Türk milleti ve onun devletinin; bu hükümetlerin dış politikada ki başarısızlığı yüzünden zarar görmesi ve Anadolu Coğrafyasında ki serüveninin intikaya uğramaması konusunda ki endişelerimin bugün için tavan yapmış olması sizler gibi beni de derin kaygılara sürüklemektedir…

Nihayetin de; kendi ülkesinde kamplara bölünen, ötekileştirmenin tavan yaptığı bugün ki Türkiye’de, dostluk kavramının sadece adının kaldığı ve buna bağlı olarak komşularla dostluk kurabilmemizin hayal bile edilemeyeceğini söylemek vicdanı ve ahlakı bir sorumluluktur!

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…