Her insanın kişiliği, içinde doğduğu ve yaşadığı tabii ve coğrafi çevresinin izlerini taşır. Onun için zaman ne kadar geçerse geçsin bizim gibi harikulade bir coğrafyada doğmuş Rizeliler, o bölgeden yüreklerini asla tecrit edemezler!...

İnsan doğduğu ve kişiliğini oluşturan coğrafyayla o kadar haşir neşirdir ki, bir çok insan bütün hayatı boyunca güzellik adına ne tasavvur ederse o coğrafyayı hayal ederek bu güzellikleri bulabilir…

Öyle anlaşılıyor ki; bizim gibi harikulade bir coğrafyada doğup büyüyenler, (bu göç dalgasından en fazla etkilenenler olarak) aklımızı ve yüreğimizi ancak o güzelim coğrafyayı ve anılarımızı yaşayarak doyurabiliriz!...

Bu duygu ve düşünce elbette kalpten gelmekte. Kalbimize gelen her ilham, aklımıza memleketi düşünmekten bizi alıkoyamamakta!..

Yeri gelmişken şunu da ifade etmeliyim. Büyük şehirlere göç eden bizler daha fazla eğitim,para ve kariyer peşine düşerken yani” dünyaperest” oldukça daha çok bunalımlara da düştük!...

Bu duruma rağmen şunu da ifade etmek hem kendime hem de memleket aşığı hemşerilerimin  için boynumun borcudur…O da şudur.Büyük şehirlere göç eden,kendisinin ve ailesinin geleceğini düşünen insanımız terk edip gittikleri köylerini düşünmeleri,oralara dair hatıralarını sürekli dillendirmeleri yani bir şekilde “kendisini araması” hiç de yadırganacak bir durum değil elbette…

Büyük şehirlerde yaşamanın bir çok bedeli var. Bu bedelin maliyetini öğrenmek hayatımızın önemli bir kısmını oluşturuyor maalesef. Bu bedelin bizim için adı şu olsa gerek; memleketimizi her an özlemek,oranın hatıralarıyla nefes alıp vermek ve bir gün geriye dönebilir mıyım diye sürekli hayal etmek!...

İnsan durup düşünmeli bence…

Biz biliyoruz ki özlemin büyüklüğü özlenenin güzelliğine bağlıdır. Bizim her an özlemle yad ettiğimiz hem harikulade bir coğrafyamız hem de bu coğrafya parçasında yaşadığımız ve yaşattığımız güzel hatıralarımız vardır…

Şimdi, yazımın bu kısmına kadar memleketten uzak kalan Rizeli hemşerilerimin içinde bulunduğu ruh halini ve bu durumun getirdiği iç kırıklıklarından bahsetmeye çalıştım…Biz Rizeliler olarak doğup büyüdüğümüz her an hatıralarına sarıldığımız bölgemiz için elimizi taşın altına koyuyormuyuz, asıl sorulması ve cevaplandırılması gereken durum budur!

Manevi bağlarımı hiç koparmadığım Rize’ye-Çayeli’ne-Senoz’a dair duygu dünyamın numuneleri ve Rize için neler yapmamız gerektiğini uzun uzun yazacak değilim. Hatta sizlerinde benim karınca kararınca ifade etmeye çalıştığım o numuneleri düşünürken kendi hayal dünyanızda ki tabloları da düşünmenizi isterim…

Biliyorum ki hepimizin Rize’ye dair sevdamız çok derinlerdedir. Ben zaman zaman bu sevdamı çeşitli sitelerde yazdığım yazılarda ortaya koymaya çalışan bir hemşerinizim…

Bazen “Rizeli demek kafi” diyerek, Rizelinin bu ülkenin çimentosu olduğu gerçeğini haykırırım…

Sırası geldi mi “ Çayeli’mizi göreslendiğimi” içinde hüzün barındıran özlemimi ifade ederek yüreğimi sizlere açarım…

Yayla zamanı geldiğin de “hayde yaylalara” diyerek kaybolmaya yüz tutmuş yaylacılık geleneğimizi dile getirme gayretin de olurum…

“Behur resimlerim” diyerek, yaylacılarla köylerden ve büyük şehirlerden gelen misafirlerin kavuşma anını resmetmeye çabalarım…

Siz ne düşünürsünüz bilmiyorum ama ben sadece gurbetteki hemşerilerimle değil,yabancı arkadaşlarımla bile bu sohbetleri yapmaktan büyük keyf alırım!..

İnsan özlemini duyduğu sevgiliye yüreğinin kapılarını sonuna kadar açmalı. Bende buna çabalayarak sizlere yüreğimi bir kez daha açma gayretindeyim aslında bu yazımla…

“Memleket özlemini” gurbette yaşayanlara son olarak şu çağrıyı yapmak istiyorum…

Sahip çıkalım göç ettiğimiz ata toprağımız olan Rize’mize, köylerimize ve yaylalarımıza…Daha doğrusu,sevgimize sahip çıkalım ve diyelim ki, “biz göç ederek seni mahzun bıraktık  ama ne olur sen bizi bırakma,biz vefasızlardan sevgini esirgeme Rize’miz…(bu yazım 53 Rize dergisinin son sayısında yayınlanmıştır)

Görüşmek üzere,Allah’a emanet olunuz….

(Değerli Dostum Yavuz Kaşıkçı, Biricik evladını kaybetti…Üzüntüsü üzüntümüz elbette… Dostuma başsağlığı diliyorum…Değerli Hasan Şuşoğlu Abime…Hüseyin,Şeref ve Mustafa Kardeşime…Değerli Yaşar Abime başsağlığı diliyorum…Allah ,Turgut Yılmaz yeğenimin mekanını Cennet etsin…A.Akın)