Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA), ilk proje değerlendirmesinden sonra tartışmaların odağına oturdu. Rize Belediye Başkanı’nın Ordu’daki DOKA toplantısını protesto amaçlı olarak terk etmesi tepkilerden sadece biri… Bu yazıda DOKA faaliyetlerini ele almaya çalışacağız.

         Kalkınma Ajansı tarafından üç ana başlık atında projeler alındı, incelendi ve bir kısmı kabul edildi. Kabul edilen projelerin illere göre dağılımına bakıldığında; Rize %13, Trabzon ise %27 pay aldı. Diğer DOKA illeri olan Ordu, Giresun, Gümüşhane ve Artvin de projelerden çok az pay alabildi. Bu illerin projeler içindeki payı %13-%15 arasında değişiyor.

         Yukarıdaki bilgiler DOKA’nın kendi sitesinden; kabul edilen projeleri değerlendiren yazısından hatırladıklarım. Şimdi aynı yazıyı sitede bulamadım. Tepkiler üzerine yazı siteden kaldırılmış olmalı. Bu sebeple Rize ile Trabzon’un projelerden aldığı payı tam olarak hatırlıyorum, ama diğer illerin oranını yaklaşık olarak ifade edebildim.

         DOKA’nın Genel Sekreterliğine, Trabzon’lu bir eski Kaymakam olan Çetin Oktay Kaldırım getirildiğinde çeşitli spekülasyonlar yapılmıştı. Ama şimdi ortaya çıkan sonuçlar, bu spekülasyonları doğruluyor gibi…

         DOKA toplantılarına; kapsadığı altı ilin valileri, il belediye başkanları, Ticaret Odası Başkanları ve İl Genel Meclisi Başkanları katılıyor. Bizdeki geleneklere göre bir ilin valisinin bulunduğu yerde, diğer yetkililer saygıdan fazla ileri gitmezler. Bu altı ilin valilerinden biri Trabzon valisi, diğer ikisi de Trabzonlu’dur.

         Diğer taraftan, Kalkınma Ajansı proje değerlendirmelerinde çok dikkatli davranıldığı, objektif ölçütler konulmaya çalışıldığı bir gerçektir. Ne var ki, proje değerlendiricileri Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin hocaları olunca, ister istemez diğer iller 1-0 yenik olarak başlamak durumunda kalmaktadırlar.

         Turizm alanında projeler açıldığında, turizm konseptiyle kalkınması öngörülen Rize gibi illere özel bir yer verilmesi gerekir. Trabzon’da iki tane organize sanayi bölgesi var ama Rize’de bir tane bile yok. Öyle ise bu şehrin kalkınma önceliği sanayi değildir. Rize’nin doğası maalesef turizm faaliyetlerine bir türlü açılamamıştır. Turizm altyapı projelerinden sadece Fırtına vadisi rafting parkuru projesi kabul edilmiştir. Bu şekilde Rize turizmini geliştirmek mümkün görünmüyor.

         Bu konuda bir başka sorun, çok sayıda proje yazıldığı halde bunların kabul edilmemesidir. Yazılan projeler arasında kabul edilme oranı %10’dan biraz fazla olmuştur. Demek ki bütün yazım çalışmaları yapıldığı halde projelerin %90’a yakını kabul edilmemiştir.

         Ülkemizde, bölgemizde, ilimizde proje geliştirilmiyor diye şikâyet edip, sonra yazılan projelerin %90’a yakınını reddetmek, bu projeleri yazan insanlarda hayal kırıklığına sebebiyet vermiştir.

         Bir proje en azından bir-iki aylık hummalı bir çalışma ile ortaya çıkar. Devasa çabalarla yazılan projelerin reddedilmesi, bundan sonra yeniden proje yazımını riske sokar. Artık insanlar kolaylıkla proje üretmeye girişmezler.

         Bir bölgede, tek bir ili kalkındırma çabaları, diğer illerin dışlanmasıyla sonuçlanırsa muhakkak ters teper. Trabzon Gençlik Olimpiyatları çerçevesinde hiçbir spor faaliyetinin çevre illere verilmemesi manidardır.

         Sayın Başbakan’ın ifadesine göre Gençlik Olimpiyatları çerçevesinde Trabzon’a 500 trilyon yeni yatırım yapılmıştır. KTÜ içinde yapılan olimpiyat köyü ve çeşitli yerlerde inşa edilen spor tesislerinin özeti şöyledir:

-      2800 kişilik yeni modern öğrenci yurdu (Olimpiyat Köyü),

-      7 bin 500 kişilik modern çok amaçlı spor salonu,

-      10 kulvarlı üzeri açılır-kapanır ve atlama kuleli olimpik yüzme havuzu, (Mevcut 8 kulvarlı Mehmet Akif Ersoy Yüzme Havuzu'ndan sonra bu ikinci oldu),

-      7 bin 200 seyirci kapasiteli Söğütlü Atletizm Sahası,

-      1000 kişilik seyirci kapasiteli ana kortu, 3 kapalı ve 12 açık kortu ile Tenis Merkezi,

-      3000 seyirci kapasiteli jimnastik salonu.

Hemen ifade etmek gerekir ki, Trabzon’un bu tesislere kavuşması bizleri de sevindirir. Bir spor şehri olarak Trabzon’un öne çıkması, bir marka haline gelmesi bizi gururlandırır. Bu herkes için de böyle olmalıdır.

Trabzon’da ikinci olimpik yüzme havuzu yapılırken, Rize’de çocuklara yüzme kursu düzenleyecek bir havuz bile bulunmaması nasıl kabul edilebilir. Bunun suçlusu elbette Trabzon değildir, Rizelilerdir.

Yalnız, Trabzon nasıl ki bir spor şehri ise, Rize’de bir “turizm şehri” olmak durumundadır. Turizm alanında yapılan proje değerlendirmesinde Rize’ye Trabzon’un yarısı kadar bile pay verilmemesi kabul edilemez.

Bu noktada DOKA toplantısını protesto amaçlı olarak terk eden Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı’nın söylediklerine de bakmak gerekir. Bakırcı şöyle demiş:

“Malesef Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı'nın Ordu Valiliği'nde yapılan toplantısında yatırım programına alınan projeler, yanlı ve taraflı değerlendirilmiş. Bunları anlattım ve protesto etmek amacıyla bu toplantıyı da terk ettim. Bir değerlendirme söz konusuyla, bu herkese eşit olacaktır. A belediyesine, A iline, B iline farklı farklı olmaması gerekiyor. Malesef Ajans'ın Genel Sekreteri'ne bu konuyu aktardığımız halde, değişen birşey yok. Bu ajanslar insanlara umut versin diye kuruldu. Doğur Karadeniz Kalkınma Ajansı ufak projelerle uğraşarak, bölgenin ihtiyacına cevap verecek projelerden uzak ve yanlı projelerin çıkma ihtimali var. Tekrar ediyorum, bu toplantıyı protesto amacıyla terk ettim.”

Sayın Bakırcı’nın hissettiklerini, büyük ihtimalle Artvin, Gümüşhane, Giresun ve Ordu belediye başkanları da hissetmiştir. Ama herkes Bakırcı gibi dobra ve cesur olmadığından, tavırlarını ortaya koymamışlardır.

DOKA’nın yaptığı ilk proje değerlendirmesi ile ilgili kamuoyunda şüpheler ve kafalarda istifhamlar bulunmaktadır. İlk proje değerlendirmesini özetleyen yazılarını kendileri kaldırdığından, DOKA’nın da durumun farkında olduğunu kabul edebiliriz. Şimdi yapılması gereken şey, kafalardaki istifhamları ortadan kaldıracak bir hareket tarzı geliştirmek olmalıdır.

Geliştirilecek hareket tarzı bir halkla ilişkiler faaliyeti olmamalı, Rize ve diğer illere haksızlık yapılmadığını gösteren fiili bir yatırım desteği olmalıdır.

DOKA’nın faaliyetleri maalesef bir sis perdesi arkasında yapılmaktadır. İnternet sitesinde verilen telefonlara cevap verilmemekte, DOKA ile iletişime geçmek mümkün olamamaktadır. Yaşadığımız iletişim ve yönetişim çağında, saydamlık, hesap verebilirlik, adillik ve sorumluluk ilkelerinden hangilerinin DOKA tarafından uygulandığı merak konusudur.

Kalkınma Ajansı’nın yapması gereken şeyler vardır. Örnek olarak; artık, Trabzon’un yanında bölgenin bütün illerinde üniversiteler kurulmuştur. Proje değerlendiriciler bu üniversitelerden eşit olarak temin edilebilir. Bu ve benzeri yöntemlerle, kabul edilen projelerde iller arası adalet sağlanabilir.

Sonuç olarak, DOKA’nın bir durum değerlendirmesi yapması ve kamuoyundaki istifhamları ortadan kaldıracak bazı somut yaklaşımlar geliştirmesi gerekmektedir.