Tarla faresi, Mart ayının sonundan beri aklımın saçlarını kemirdi durdu.  Çünkü adını, soyumuzun adından alan yüce mahallemizden, soyadı Aloğlu olan il genel meclisi üyesi adayına bir oy bile çıkmamıştı.

Aylarca düşündüm bu hususu ama bir türlü düşmedi aklımdan bu husus. Şiddetli bir eleştiri yazısı yazmaya niyet ettim, fakat öldüğümde cenaze namazım kalabalık olmaz,  tabutumda utanırım, diye vazgeçtim.

Aklımı taştan taşa vurup gezdiren bu, “Nasıl olur da bir oy bile çıkmaz?” cümlesi, nihayetinde akılımın bataklığında duruldu.  Artık, rahata ermek istiyorsam bunu yazıp ahaliye aşikâr etmeliydim içten içe hayıflanmamı.

Ya, hiç mi kanları kaynamamış idi bu Aloğlu Mahallesi sakinlerinin ki, seçim sandığında şanlı soyadlarına, birinin eli dahi uzanamamıştı!

Klasik kafam için acaip bir haldi bu hal. Velhasıl, yedim durdum kendimi.

***

Kararım karardı. Mademki şiddetli bir eleştiri yazısından cenazemin kalabalık olmama ihtimalini düşünerekten vazgeçmiştim, öyleyse yine de bir şeyler yapmalıydım. “Bir şeyler yapmalı hey!” türküsünden alıntı ve çalıntı karışımı olsun diye.

Ne yapabilirdim?

Mesela, “sıfır oy”dan bir medeniyet ışığı yakabilirdim, “kayadibi”nin karanlığına.

Şöyle ki, diyecektim ki; bakın şu Aloğlu Mahallesine:

Demokrasi denen kültürde kat ettiği mertebeye bakın ki; ne aşiret, ne akraba, ne dede torunu, ne nene torunu. Hiçbirine aldırış etmeden, şeksiz şüphesiz kendi özgür iradesi çerçevesinde, oyunu soyadı benzerliği olana değil; aklı ve fikri dâhilinde istediğine verebiliyor. Bu, demokrat Sokrates’in memleketine bile nanik yapmaktır.  Anlayın bunu, ey soyadı derdi güden Madenli’nin diğer mahalleleri.

Yani sizler:  Yazıcılar, Kazancılar, Habiboğlu.

Diyecektim.

Tabi bu benim için düpedüz sahtekârca bir yazı, anlayan için ise biraz da ironi kıvamlı olacaktı.

Ama şükür ki olmadı. Çünkü köye gittiğimde, “kestane kumuşisindan çıkmış da kumuşisini beğenmemiş” gözüyle bakacaklardı bana. Bakacaklardı diyorum, lakin söylemesi biraz cesaret ister de ondan yani.

***

Neyse ki günlerden bir gün tan yeri ağarmış, kamış hokkaya banmıştı.

Aldım elime hokkayı. Her ne kadar fıkra yazarı isem de şanlı bir soya eleştiri getiriyorum, atıp tutmasam iyi olur, diye düşünedururken kamıştaki mürekkep kurumuştu. Kamışı hokkaya koydum, sadede geldim.

Son bir umutla YSK’nın sayfasına girdim. Aloğlu Mahallesinin il genel meclisi sonuçlarına tekrardan baktım.

Baktım ki ne göreyim, evveliyattaki bir yanlış bakış, iki ayımı heder etmişti meğerse. Sıfır oy değil, bayağı bir oy almıştı Aloğlu Mahallesinden, Aloğlu soyadı.

Yazıyı yazmaktan vazgeçtim. Çünkü malzemem çürük çıkmıştı. Ama bu haksız düşüncelerimden dolayı özür dilemeliydim Aloğlu ahalisinden.

Bu yazım ondandır.

Onlarla gurur duymaya ilânihaye devam edebilirim.

Velev ki oy çıkmasa da.

Dedemin soyu sopu onlar.

 

Editör: HABER MERKEZİ