Ülkemizde tüketilen alkolsüz içeceklerin başında şüphesiz “ÇAY” ilk sırayı almaktadır. Cumhuriyetle beraber ülkemizin kalkınması ile ilgili yapılan çalışmalar arasında Doğu Karadeniz’de çay tarımı ve sanayini geliştirme gayretleri önemli bir yer tutar.

Devletimizin Çaycılığa verdiği büyük önem ve bölge halkının gösterdiği sıcak ilgi sonucu çay sektörü kısa zamanda büyük gelişme göstermiştir.

Tiryakiliğe kadar varan bir “ÇAY” düşkünlüğü… Kaliteli kuru çay üretimi için elbette ki tüm imkânları zorlayacaktır. Nitekim iç tüketimi hızla artan çayın Pazar taleplerini karşılayabilmesi için problemlerin neler olduğunu iyi teşhis etmek gerek. Devlet olarak çay sektörünün ülkemiz ekonomisinde vazgeçilmez bir yeri olduğunu kabullenmeliyiz.

Rize denince akla çay, çay denince de akla “ÇAYKUR” gelir. Rize’yi Rize yapan çay, çayı da çay yapan “ÇAYKUR”dur. Onun içindir ki “Türkiye’de Çay ÇAYKUR’ dan  sorulur” sloganı tam yerine oturmuştur.

Rize Doğu Karadeniz’de küçük bir ilimiz. Küçük fakat üzerine şiirler yazılacak, besteler yapılacak kadar güzel, dillere destan bir şehir. Güzelliği ve denizi gibi coşkulu insanı ile de mühim “BAŞBAKANLAR” şehri… Onun için Rize’ye çay, çay’a da çay gibi bakmak gerek.  

Çay sanayinin ülkemiz ekonomisinde çok önemli bir yeri olduğunu Kabullendiğimize göre, bu önemli ürüne son günlerde Yeni bir’ çay kanunu’ adı altında kurulan tuzaklara karşı şuurla hareket etmek sivil toplum kuruluşlarının ve tüm çay üreticilerinin görevi olmalıdır.

Yaşanmış tecrübelerden edindiğimiz kanaat odur ki,”Çay”ımız basit çıkar hesaplarından arındığı, Çay kur- üretici diyalogu geliştirildiğinde, Üretici tarladaki çayına ve “kurumuna” sahip çıktığı an çayımız gerçek tadını koruyacak ve fırsatçılara imkân bırakmayacaktır.

Son zamanlarda yoğun bir propaganda ve kulis faaliyeti aldı başını gidiyor. Neymiş, Yürürlükteki kanunla bu iş yürümez, sil baştan yeni bir çay kanunu olmazsa olmazı… Bazıları “denize düşenin yılana sarılması gibi her ne hikmetse bu kanuna sarılıp çıkarılması için olağanüstü çalışmaktalar. Esasen Sektörün faaliyetlerini düzenleyen bir çay kanunu var. Bu kanun metninde günün şartlarına ve ihtiyaca göre yeniden düzenleme pek tabı yapılabilir.  Soruyorum, sil baştan oturmuş belli kuralları bir tarafa bırakarak alışılmışın dışında tamamen yabancı, yoruma açık kapalı ifadelerle ve tuzaklarla dolu bir kanuna neden gerek duyuluyor?

İş işten geçmeden ne olur “yeşil altınımıza” sahip çıkalım. Yoksa yeşil altınımız bazı menfaatçiler eliyle kurutulur, bir diken gibi batar hepimizin bağrına. Bir çift sözüm da “eski” genel müdüre var; herhalde eski çiftliğinin özlemini çekiyor.

Şapkamızı çıkartıp önümüze koyalım ve samımı olarak düşünelim; Sorun nerede? Bence Bugün Çayımızın sorunlarını (3) üç ana başlıkta toplaya biliriz.

1-Pazarda kaçak çay,

2-Tarlada bozuk çay,

3- birde çay bahçelerinin gerek bölünerek gerek yol ve arsa olarak kullanımı sonucu azalması, dolaysıyla fert başına milli gelirin de düşmesine sebep olmuş. Bunun sonucu yaş çay üreticisi mahsulüne tarlada sahip çıkmamaktadır. Bölgede ki çay bahçelerinin tamamına yakını “yarıcı” yâda “ günlükçü”  , hatta kilo ile toplatılmaktadır. Çayım nasıl toplanıyor hiç ilgilenilmiyor. Bence “çay kanunu, emtia borsası” makyaj…  Çayımız elden gidiyor. Üreticinin  “çay”ı nasıl sahipleneceğinin tedbirleri alınsın. Bana öyle geliyor ki birileri üreticinin bu gafletine el ovuşturuyor. Neden olmasın. 250 bin tonluk bir Pazar, kimin iştahını artırmaz… Komşu Gürcistan gibi çaylıklar meşe olmuş umurlarında mı?

1984’ten bu yana Çaykur’un yanında özel sektör de devrededir. İlk yıllar bu kanun coşku ile karşılanmıştı. Ancak sektörün başarısızlığı üreticiyi hayal kırıklığına uğratmıştır. Burada dürüst sektör temsilcilerini tenzih ederim ama genelinden; ne üretici, ne çalışanı, ne tüketici ve nede devlet memnun…  Üretici sattığı çayın bedelini çok geç aldı, hatta çay bedeli yerine kuru çay yâda kumanya almaya zorlandı. Çalışanlar da çalışma şartlarından ve verilen ücretten yakınmakta. Tüketicinin damak tadı kalmadı. Devlet “kayıt altına alınmayan” çay sebebiyle vergi kaybına uğramakta… Tüketimi 250 bin tonu bulan Türk çay pazarı bazılarının iştahını kabartmakta olsa gerek, sinsice bir planla bölge halkının tek güvencesi, çayımızın sigortası ve sektörün lokomotifi durumunda bulunan ”ÇAYKUR”U  devreden nasıl çıkarırız hesaplarını yapmaktadırlar. Malum çevrelerce hazırlanan ve afişe edilen bu kanun taslağında “ÇAYKUR”A  tek temsilci hakkı verilmesi ve çay ithalatı serbestîsi gibi daha nice elastiki maddeler başka ne ile izah edilebilir.

Birde belli çevre ve kişilerce ikide bir kuru çay maliyetlerinin yüksekliği dile getirilerek kurum karalanmaktadır. Soruyorum; bu maliyet yüksekliği idarenin zaafı mıdır, yoksa siyasi bir kararın sonucu mudur? Mevsimlik üretim yapan bir kuruma geçici statüde çalışan işçilerden 3000’inini siyasi bir kararla daimi işçi statüsüne geçir, maliyeti yükselt, sonra da orda-burada pahalıya mal ediyorsun diye kurumu karala… Gülerler… Bu kişilere kurumun kadro verilmeden önceki bilânçolarına bakmalarını tavsiye ederim.

Kısaca, sil baştan yeni bir çay kanunu ile uğraşılacağına samimi bir niyetle uygulamada bulunan kanun revize edilsin. Yukarıda değindiğim gibi 3 ana mesele çözüldüğü an çayımız “yeşil altınlığını” muhafaza edecektir. Pazarda da kaçak çayın önüne geçildiği an çayımız gerçek değerini hiç şüphesiz bulacaktır. Yeter ki niyet iyi davranış ve çalışmalar samimi olsun.

Kurum için dün; yaş çay Yükleme ve nakliye sorundu, gerekli tedbirler alınarak çözüldü. Yaş çay mubayaasında da neden böyle bir tedbir düşünülmesin…Sadece  bir öneri.                                                                                 
Editör: HABER MERKEZİ