YERLİ VE MİLLİ BAŞKANLIK SİSTEMİ

(ALİHAN YILMAZ BAŞKANLIK SİSTEMİ)

 3 yıl önce, Ülkemize en yararlı olabileceğini düşündüğüm, yanı yerli ve milli bir Başkanlık sitemi hakkında küçük bir kitap hazırlamıştım. Çeşitli nedenlerle bunu yayınlayamamıştım. Bugünlerde, Başkanlık sistemi yeniden gündeme geldiği için bu yayınlayamadığım eserimi özetleyerek bu köşede yayınlamak istedim.

Şunun çok iyi bilinmesini isterim. Şu günlerde AK Parti’ nin hazırlayıp meclise sunacağı Başkanlık sistemi teklifi henüz kamuoyuna daha ilan edilmemiştir. Yanı bu yazımın, bu sitede yayınlanması, AK Parti’ nin Başkanlık sistemini Basına bildirmesinden öncedir. Böylece buradaki yazılanların bana ait olduğundan kimse kuşku duymasın.

           Demokrasiye geçtiğimiz 1950 den sonraki siyasi hayatımızı kısaca bir gözden geçirecek olursak görünen şudur:        1950 - 60 arası yaklaşık 10 yıl. 1965 -71 arası yaklaşık 6 yıl ve 1983- 91 arası yaklaşık 8 yıl ve son olarak 2002- 2016 arası 14 yıl olmak üzere toplam 38 yıl Tek başına iktidara gelebilen hükümetlerle ülkemiz; siyası hayatımızın en istikrarlı dönemini ancak yaşayabildi. 66 yılda sadece 38 yıl istikrarlı ve huzurlu yıllar yaşayabildik. Bunun dışındaki yıllarda sandıktan maalesef tek başına iktidar çıkamadı. Ülkemiz, zayıf koalisyon hükümetleriyle, etkisiz ve cılız iktidarlarla, huzursuz ve sorunlu bir şekilde yönetildi.

       Kısaca bir günü bile çok değerli olan memleketimiz 66 yılda 28 altın yılını heba ederek kaybetti. Devlet yönetiminde artık bir daha bu olumsuzlukları hiçbir zaman yaşamak istemiyoruz. Bu sebeple öyle bir sistem kurmalıyız ki; hem bir yandan, sandıktan her defasında tek başına güçlü iktidar çıkması lazım. Hem de, Bu iktidar yönetimin başındayken çok etkili, çok güçlü ve hızlı bir şekilde ülkemizi yönetebilmelidir.     Bu çeşit idarenin tek adresi, Başkanlık sistemidir

ŞİMDİKİ MEVCÜT SİSTEMİN ZAAF VE ZARARLARI

         Başkanlık sistemini anlatmadan önce şuanda halı hazırda, demokrasiye geçtiğimiz 1950 yılından beri kullandığımız mevcut sitemi kabaca bir gözden geçirip olumsuzluklarını sırayla görmeye çalışalım.  

1. CUMHURBAŞKANLIĞI VE BAŞBAKANLIĞIN AYRI AYRI OLMASI: Devletin en tepesinde bu iki büyük makamın bulunması, Ülkemiz yönetiminde iki başlılık araz etmekte ve devlet yönetimine zaman zaman büyük zaaf ve zararlar vermektedir.

2. KOALISYON HÜKÜMETLERİ:         Bugünkü sistem sonucunda sandıktan, zaman, zaman  % 40 ın altında oy alan zayıf iktidarlar, hatta daha vahimi tek başına iktidara gelemeyen koalisyon iktidarları çıkabiliyor. Bu güne kadar kurulan koalisyon hükümetleri, ülkemize çok büyük zararlar vermişlerdir. 

3. MEVCÜT SİSTEM, SIYASI İSTIKRARI SAĞLAYAMIYOR: Bugünkü sistem doğası itibarıyla zaman zaman; sandıktan tek başına bir iktidar çıkartamadığı için bazen, 10 yıla yakın bir zaman siyasi istikrarımız bozulabiliyor. Siyası istikrarımızın olmadığı dönemlerde devleti ve milletiyle çok ağır bedeller ödemek zorunda kalıyoruz

  1. MEVCÜT SİSTEMDE, TEK BAŞINA İKTIDARA GELEN PARTİLER BİLE GÜÇLÜ HÜKÜMETLER KURAMIYORLAR: Çünkü mevcut sistem buna müsaade etmemektedir. Şimdiki sistemde bir iktidar tek başına Anayasayı değiştirecek çoğunlukta olsa bile, tam muktedir bir iktidar olamamaktadır.  Ayrıca güçlü hükümet, bazılarının yanlış anladığı gibi kötü bir şey değildir. Aksine, güçlü hükümetler sayesinde memleketimizde daha kısa zamanda daha çok, güzel ve faydalı işler yapılabilir. Bu sebeple “Güçlü iktidar; kısa zamanda kalkınmamız, refah ve mutluluğumuz için bir şanstır.” Bu şansı şansa bırakmamak, garantiye almak lazımdır. Zira güçlü iktidarların tek garantisi; Başkanlık sistemidir
  1. MEVCÜT SİSTEMDE EN GÜÇLÜ İKTIDARLAR BİLE, ÜLKEMİZİ HIZLI BİR ŞEKİLDE YÖNETEMEMEKTEDİRLER yani hızlı ve etkili kararlar alarak ülkeyi yönetememişledir. Zira siyasi yapımızın bürokratik düzeni ve Başbakanlı – Cumhurbaşkanlı iki başlı sistem, her seferinde zaman kaybına sebebiyet vererek, hızlı yönetime izin vermemektedir.

        BAŞKANLIK SİSTEMİNİN YAPISI

            Yukarda uzun uzun anlatmaya çalıştığım veçhile açıkça görülüyor bugünkü sistemde; Kesintisiz siyası istikrarı tesis etmek ve güçlü bir Türkiye inşa etmek pek mümkün olmayıp tamamen şansa bağlı bir şeydir.  Artık en kısa zamanda başkanlık Sistemine geçerek Siyası istikrarımızı ve güçlü kalkınmamızı şansa bırakmadan sürekli devam ettirmeliyiz.  Unutmayalım ki Başkanlık sistemi; ülkemizin siyasi yapısına ve devlet yönetimine istikrar, itibar, güç ve hız kazandıracaktır. Bu da daha kısa zamanda daha çok kalkınma, daha çok zenginlik, refah ve mutluluk demektir.  Şimdi bize ait, bizim şartlarımıza en uygun olacağına inandığım “Türk Başkanlık Sistemini” görelim. 

1-  BASKAN – DEVLET BASKANI

Devlet başkanı sıfatıyla kısaca Başkan dediğimiz kişi yürütmenin en basındaki kişidir. Temsili anlamda bugünkü Cumhurbaşkanlığı' nin yerinde ve konumunda bugünkü Cumhurbaşkanlığı külliyesinde oturmalı, Ülkemizi buradan yönetmelidir. Yetkileri bakımdan. Cumhurbaşkanının tüm idari ve temsili yetkileri dışında, bugünkü Başbakana ait bütün yetki ve sorumluluklarına da sahip olarak ülkemizin birinci derecede en büyük idarecisi unvanıyla yürütmenin başı olmalıdır.

Başkanın yanında şimdiki başbakanlık koltuğuna başkan yardımcıları oturmalıdır. Bazı ülkelerdeki gibi başkan ve ona bağlı başbakan değil, Başkana tam bağlı başkan yardımcıları olmalıdır. Dikkat edilirse, Başkan yardımcısı değil, Başkan yardımcıları dedik. Zira tek bir başkan yardımcısı da sistemde sakıncalar doğurur. Bu sebeple 3 tane Başkan yardımcı olmalıdır. Başkan yardımcıları ve bakanlar, Başkan’ a karşı, şimdiki bir müsteşar gibi bağlı olmalıdırlar.

BAŞKAN SEÇİMİ: Başkanlık seçimleri beş yılda bir yapılmalı ve Başkan direkt halk tarafından seçilmelidir.  Başkan ile milletvekilleri için aynı genel seçimde ayrı ayrı sandıklarda seçim yapılmalıdır. Türkiye genelinde seçimlere katılan geçerli oyların en az % 50 sinden 1fazlasını alabilen adaylardan biri, BAŞKAN olabilmelidir.

       Seçimler sonunda başkan adaylarından hiçbiri bu sonuca ulaşamamışsa iki hafta sonra en fazla oy alan 2 aday arasından, yeniden ikinci tur seçime gidilmelidir. Bu turda doğal olarak adaylardan bir tanesi en az %50 yi geçeceğinden 2 turda başkan kesin seçilmiş olur.   Başkanlık seçimine katılmak isteyen adaylarda şöyle bir prosedür izlenmelidir:

1- Adaylar Siyası Parti başkanı olmalıdır: Bağımsız adaylar kesinlikle seçime katılamamalıdır.  Partisi olmayan bir başkan Meclisten istediği kanunları çıkartamayacağı için, bu durum ülkemizde istikrarsızlığa ve siyası bir kaosa sebebiyet verebilir.

2- Adayların seçimden en az 1 yıl önce Partilerine Genel başkan seçilmiş olmaları lazım: Aksi durumda, seçim arifesinde partisinin başına geçen bir siyasi lider; Henüz partisine tam hakım olmazken, ülkemizi güçlü bir şekilde yönetmesi mümkün olmayabilir.

3- Seçime katılan adayların Partileri: son genel seçimde en az % 7 oy almaları lazımdır. Eğer bu şartı koymasak her önüne gelen seçimlere katılır ve gereksiz bir “Başkan adayı” enflasyonu oluşur.

4- Seçime katılıp seçilemeyen adaylar: kendilerinin başkanlık seçimlerindeki oy oranları veya Patilerinin Milletvekili seçimlerindeki oy yüzdeleri %2 ve üzerinde iseler; TBMM’ ne Türkiye milletvekili olarak seçilip girmiş olurlar. İki ayrı sandıkta da  %2 barajının altında kalanlar, Parlamento’ya giremezler.

BU SİSTEMDE: Görüldüğü gibi Başkan, en az % 50 den biraz fazla oy alarak iktidara gelir. İktidarda adeta tek başına çok geniş yetkilerle donatılan tek kişi olduğu için, Kanunların kendisine verdiği yetki ve icra imkânlarını sonuna kadar kullanabilir.     Bu şekilde,  Siyası haya-tımızda zaaf gösteren en büyük eksikliğimiz olan “Muktedir – iktidar olamayan” zayıf hükümetler tarihe gömülmüş olur.

2-  BASKAN YARDIMCILARI

         Yukarda da belirttiğimiz gibi Bugünkü, Beştepe’  de Cumhurbaşkanlığı külliyesinde DEVLET BAŞAKNIsıfatıyla BAŞKAN oturmalıdır. Onun yardımcılığını ise şimdiki BAŞBAKANLIK makamında bulunacak olan kişi Başkan yardımcısı sıfatıyla bulunmalıdır. Fakat yukarda da söylediğimiz gibi, Başkan yardımcısı da tek olmamalı tam 3 tane Başkan yardımcısı atanmalıdır. Bazı Başkanlık sistemlerinde Başkan Yardımcısı yerine Başbakanlık vardır. Fakat bu şekli, Türkiye’miz için çok uygun görmüyorum. Demokrasiye geçtiğimiz günden beri en büyük idari sorunumuz olan iki başlılığı ortadan kaldırma hedefine hiçbir şekilde gölge düşürmemek için, “Başbakan” yerine “Başkan Yardımcı” unvanını kullanmak daha uygun düşecektir.           Başbakanın yerine koyacağımız Başkan Yardımcılığı 3 tane olmalı ve yetki ve sorumluluk alanları şöyle olmalıdır: 

1- Siyası ve Güvenlik İşlerinden Sorumlu Başkan Yardımcı        

2- Ekonomiden Sorumlu Başkan Yardımcı  

3-  Hizmet İşlerinden Sorumlu Başkan Yardımcı

3-  BAKANLAR VE BAKANLAR KURULU

Başkan, Yardımcılarını ve Bakanlarının tamamını meclis dışından, istediği kişilerden oluşturabilmelidir. İstediği anda da görevden alabilmeli veya yerlerini değiştirebilmelidir. Başkan yardımcılıları da dâhil, Bakanlar, Başkana karşı bir sekreter veya bugünkü müsteşar gibi çalışmalıdırlar. Bakanlar kurulu kaldırılmalı, Başkan uygun gördüğü anda istediği bakanla tek tek veya bakanlarla toplu halde toplanabilmelidir.   Bakanlar; ülke genelindeki milli projelerle uğraşmalıdırlar. Mesela Ulaştırama bakanlığı sadece şehirlerarası çok şeritli yollar, otobanlar ve uluslararası havaalanlarıyla uğraşmalıdır. İl içindeki normal kara yolları ve uluslararası olmayan hava alanları valilikler tarafından yanı yerel yönetim tarafından yapılmalıdır.

4-  YERİNDE YÖNETİM VEYA VALİLİK SİSTEMİ

Bu sisteme yerinde yönetimli başkanlık sistemi veya Valilikli başkanlık sistemi demek daha doğru olur. Çünkü bu sistemde ülkeyi Başkenteki başkanın koordinatörlüğünde, yanı idare ve himayesinde; illerde valiler yönetmelidir. Valilere çok büyük yetki ve sorumluluklar verilmeli. Valiler onların alt kadrosu olan il müdürleri hatta il emniyet müdürleri dâhil, kaymakamlar ve ilçe müdürleri siyasi kişiler olup başkanla beraber göreve gelip başkanla beraber görevden gitmelidirler. 

VALİLER: çok geniş yetki ve sorumluluklara sahip olarak bulundukları ili, en büyük mülkü amiri sıfatıyla Başkan adına yönetirler. Ankara’ da bulunan başkanın, adeta o ildeki bir parçasıdırlar. Görev yaptıkları ilin, her şeyinden sorumlu olmalıdırlar. Bu günkü gibi sadece bulundukları ilin huzur ve güvenliğinden sorumlu kalmayacaklardır. Bu görev Emniyet müdürlerinindir.

Valiler, bulundukları ili; İmar etmek, kalkındırmak iş ve istihdam imkânları açıp işsizliği azaltıp, refahı tabana yayarak artırmakla vazifeli olmalıdırlar. Başkan Türkiye genelinde, halk nezdinde nelerden sorumluysa, Valilerde illerinde ki halk nezdinde ayni şeylerden sorumlu olmalıdırlar. Buna karşılık bu sorumluluklarını yerine getirebilecek Kanuni yetki ve maddi imkânlarla da donatılmış olmalıdırlar.

5-  YOK KALDIRILMALI. ÜNİVERSİTELER VALİLERE  

         BAĞLANMALIDIR. 

        Bugün kı mevcut YOK Yüksek Öğrenim Kurumu maalesef 12 Eylül yönetiminin ülkemize kazandırdığı çarpık yapılanmalardan biridir ve tamamen kaldırılmalıdır. Üniversiteler direkt olarak bulundukları İlin Valisine bağlı olmalıdır. Bir şehirde birden fazla üniversite varsa, Üniversitelerden sorumlu Vali yardımcısı tesis edilmeli ve Vali adına ona bağlı olmalıdırlar. Üniversiteler bulundukları şehrin kalkınmasına, gerçek anlamada çağdaş bir yapıya sahip olmasına bilgi ve teknik olarak yardımcı olmakla görevli olmalıdır.    

6-  YASAMA  – TBMM

            Yasama ve her turlu kanun yapma yetkisi yine TBMM ne ait olmalıdır. Bugünkü gibi yine meclisin onay ve izniyle kanun hükmünde kararname yetkisi Başkana verilebilmelidir.  Bugünkü uygulamayla tek farkı; bu sistemde bakanlar kurulu olmayacağından bu yetki sadece başkana verilmelidir.

            Ayrıca kesinlikle Parlamentomuz tek meclisten oluşmalıdır. Asla Senato gibi meclisimizin üzerine ikinci bir organ bulunmalıdır. Çünkü 2 organlı meclis yapısı kanunların çıkmasında, zaman kaybı ve hazinemize gereksiz külfetten başka hiçbir işe yaramamaktadır.

7-  MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİ:

Vekiller tek meclis içinde 2 ayrı vekil gurubuna ayrılmalıdır. Bunlardan 500 Milletvekili, şimdiki gibi seçim bölgelerinin bağlı oldukları illerin milletvekili olarak İl Milletvekili; diğer 50 vekile de  Türkiye Milletvekili denmelidir.

1- İL MİLLETVEKİLLERİ: TBMM’ indeki 550 vekilin 500 tanesi şimdiki gibi bağlı oldukları şehirlerden seçime katılmalıdır.  Her milletvekili için bir seçim bölgesi olmalı ve 5 yılda bir yapılan genel seçimlerde seçilen bu vekillere;  şimdiki gibi seçildiği ilin adıyla il milletvekili denmelidir.  Bugünkü, “İstanbul Milletvekili” gibi sadece seçildikleri ilin milletvekili olarak adlandırılmalıdırlar.

Her Milletvekili için bir seçim bölgesi oluşturmalı ve bu seçim bölgelerinde geçerli oyların; en az  %50 si veya üzeri oy alan Milletvekili adayı,  seçimi kazanarak İl Milletvekili unvanını almış olur.   İlk turda seçimi kazanamayan bölgelerde en fazla oy alan 2 aday arasında iki hafta sonra 2. Tur seçimleri yapılmalı. Bu ikinci turda doğal olarak adaylardan bir tanesi % 50 yi geçeceğinden Milletvekili arkasında önemli oranda bir oy desteği olduğu halde kesin seçilmiş olur.

2- TÜRKİYE MİLLETVEKİLLERİ: 50 Milletvekili, Siyasi partilerin Türkiye genelinde kazandıkları oyların toplamına göre seçilmeli ve adları da Türkiye Milletvekili olmalıdır. Bu 50 milletvekili;   seçime katılan sıyası partilerin, Türkiye genelinde aldıkları oyların her % 2 si karşılığında bir milletvekili olarak seçilmelidir. Ayrıca Başkanlık seçimine katıldığı halde, seçilemeyen muhalefet partisi liderleri de kendi partilerinin hak kazandıkları kontenjandan Türkiye Milletvekili olarak parlamentoya katılabilmelidirler.

8-  PARTI BAŞKANLARI PARTILI ÜYELER TARAFINDAN  

     SEÇİLEBİLMELİDİR

Siyası parti başkanları; kongrelerde 2.000 kişiyi dahi bulmayan delegeler tarafından değil bizzat partili üyelerinin tamamının katılacağı,  Türkiye geneleninde yapılacak bir seçimle seçilebilmelidir. 

9-  MİLLETVEKİLLERİ BAKAN OLMAMALIDIR.      

Bugünkü mevcut sistemde Milletvekilleri aynı zamanda bakan olabildikleri için bu durumda zaman zaman ülkemiz siyası hayatına önemli huzursuzluklara hatta krizlere sebebiyet vermektedir. Bu sebeple Milletvekilleri, halktan aldıkları vekâletin gereği hep milletvekili kalmalı. Kesinlikle Bakan olmamalıdırlar. Bakanlar, Parlamento dışından atanmalı. Bakanlık yaptıkları sürede, Milletvekilleri gibi dokunulmazlığa sahip olmalıdırlar.

10-  MİLLETVEKİLLERİNİN DÜŞÜRÜLMESİ

Milletvekilleri seçildikten sonra ancak; Terör faaliyetlerine katıldıkları veya mevcut terör örgütlerinden birine yardım ve yaltaklık yaptıkları veya sözlü açıklamalarıyla psikolojik destek verdiklerinde, bu unvanlarını kayıp ederler. Bunun dışında hiçbir şekilde, seçilmiş bir milletvekili bu ulvi görevinden men edilemez.  

11-  DEVLET BAŞKANININ KANUNLARI VETO ETME VEYE

        REFARANDUMA GÖTÜRME HAKKI OLMALIDIR.  

Devlet başkanı, Şimdiki Cumhurbaşkanının yaptığı gibi kanunları veto etme hakkı olmalıdır. İstediği kanun meclisten çıkmayacak olursa veya hazırladığı bütçe meclisten geçemezse; Bu durumlarda Başkan, isterse Referanduma gidebilmelidir.

BAŞKANLIK SİSTEMİNDE OLMAMASI GERKENLER:

1- BAŞKAN VE YARDIMCISI AYRI AYRI SEÇİLMEMELİ: Şu anda ki mevcut sistemde en çok sıkıntısını çektiğimiz konu, Devletin tepesinde iki başlılığın olmasıdır. Eğer Başkanla yardımcısı ayrı ayrı seçilirse; Başkan yardımcıları az da olsa, seçim kazanmış yarı lider karizmasına sahip olur. Bu durum Başkan’ in otoritesine zaaf verir.

2- EYALET SİSTEMİNE GEÇİLMEMELİDİR: Maalesef kamuoyunda bazı kesimlerde; Başkanlık sisteminde ille de Eyaletler olur diye yanlış bir kanaat vardır. Hayır Bu sistemde böyle bir mecburiyet yoktur. Eyalet sistemi ülke bütünlüğümüze zarar vereceğinden asla Eyaletlere bölünmemeliyiz

3- KESİNLİKLE YARI BAŞKANLIK SİSTEMİNE GEÇMEMELİYİZ: Yuka-rıda da söylediğim gibi, demokrasiye geçtiğimiz 1950 yılından beri, devletin tepesindeki, Cumhurbaşkanı ve Başbakandan oluşan iki başlılıktan çok çektik. Eğer yarı başkanlık sistemine geçersek; bu olumsuz durum daha da artarak devam eder. Bu sebeple ne olursa olsun asla yarı başkanlık sistemine geçmemeliyiz.

SONUÇ OLARAK: Başkanlık sistemi; ülkemize idari alanda çok önemli yeni ufuklar açacaktır. Siyası hayatımıza getireceği istikrar, itibar ve işlerlik memleketimize refah, zenginlik ve mutluluk olarak geri dönecektir

Başkanlık sistemini ana hatlarıyla burada anlatmaya çalıştım. Bu güzel ülkemizin en kısa zamanda hızla kalkınmasını istiyorsak,  Memleketimizin bir daha siyasi istikrarsızlığa sürüklenmesini istemiyorsak, bu sistem şart. Muktedir ve güçlü iktidarlarla, Ülkemiz; iyi işleyen bir idari yapısıyla kısa zamanda daha çok kalkınır, güç ve itibar kazanır. Bunu da ancak bu yazıda anlatmaya çalıştığım Başkanlık sistemini uygulayarak başarırız.

BAŞKANLIK SİSTEMİNE KARŞI ÇIKANLAR

1- Siyasi yelpazenin solunda olanlar ve marjinal Sağ Partiler: Bu kişiler siyası konjonktür gereği hiçbir zaman kendi görüşlerindeki birinin başkan olamayacağını bildikleri için başkanlık sistemine şiddetle karşı çıkmaktadırlar

2- Militarist rejim, yanı askeri rejim yanlısı olanlar: Bu kişilere göre: “Ülkemiz idaresi tek başına sivil iktidarlara teslim edilmemeli. Önemli ve genel milli konular MGK’ unda askerler tarafından belirlenerek hükumete bildirilmeli ve hükumetlerde buna uymalıdır.” Onun için bu kesimdeki kişiler de Başkanlık sistemine karşı çıkıyorlar

3- Ülkemizin, istikrarsızlığa düşmesinden, sandıktan zayıf iktidarların çıkmasından menfaat uman hortumcu, soyguncu ve rantiyeci çıkar çevreleri: Bu menfaat çevreleri güçlü hükümetlere gerektiği gibi müdahale edemedikleri ve zayıf hükumetleri kolaylıkla istedikleri gibi kullanabildikleri için, sandıktan güçlü iktidar çıkartan ve siyası yapımıza istikrar getiren başkanlık sistemini istemezler ve şiddetle karşı çıkarlar.

4- Emperyalizm ve tüm dış güçlerle onların yerli işbirlikçileri:  Bu beynelmilel, egemen dış güçler; Türkiye’nin kalkınıp güçlenmesini istemedikleri ve Başkanlık sistemi de kısa zamanda memleketimizi kalkındırıp güçlendireceği için, yerli işbirlikçileriyle birlikte; Ülkemizin Başkanlık sistemine geçmesine şiddetle karşı çıkmaktadırlar.   

5- İyi Niyetli olanlar: Yukarda saydığım 4 çeşit, art niyetle Başkanlık sistemine karşı çıkanların dışında, birde iyi niyetlerle bu sistemi istemeyenler var. Bu guruptaki kişiler; Başkanlık sisteminde Başkan olanların, çok geniş yetkilerini suiistimal ederek Diktatörlüğe gidebilecekleri endişesini taşımaktadırlar. Onların bu düşüncelerine saygı duyuyorum. Fakat şu da gözden kaçırılmaması gereken bir gerçektir. İsteyen bir lider Bu sistemde de Diktatör olabilir. Dünyada ihtiyaç duyulan hiçbir yetki, onu kullanan kişinin suiistimal yapma ihtimali olur diye, verilmekten geri kalınmaz.

 SON SÖZ:  Başkanlık sistemi; ülkemize idari alanda çok önemli yeni ufuklar açacaktır. Siyası hayatımıza getireceği istikrar, itibar ve işlerlik memleketimize refah, zenginlik ve mutluluk olarak geri dönecektir.

       Bütün bu sebeplerden dolayı, bu küçük yazıda hazırladığım iş bu başkanlık sistemi projesini, bu memleketi seven ülkemizin kalkınmasını, milletimizin refah ve mutluluğunu isteyen herkesin desteklemesi lazımdır.  Ne kadar kısa zamanda, Başkanlık sistemine geçersek memleketimiz o kadar kısa zamanda kazançlı çıkacaktır.

        Âlemlerin Rabbi, yüce yaratanımız, ALLAH celle celalu memleketimize, her şeyin en hayırlısını nasıp etsin… Âmin

İstanbul. Haziran 2013