Sizlerle beraber olamadığımız yaklaşık bir buçuk ay içinde, çok önemli gelişmeler oldu. Bunlardan en önemlisi bana göre; Cumhuriyetin kuruluşundan 95 yıl sonra, Başkanlık sistemine geçilmiş olmasıdır. 9 Temmuz 2018 günü Recep Tayyip Erdoğan; TBMM Genel Kurulunda yeni sistemi' in ilk Başkanı unvanıyla yemin ederek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi resmen başladı. Parlamenter sistem de sone erip, tarihe karıştı. Daha önceki yazılarımda da söylemiştim. Rahmetli Özal’ in döneminden beri, yaklaşık 30 yılı aşkın zaman; başkanlık sistemini savunan ve bunun memleketimize çok yararlı olacağına inan bir kişiyim.
Bu sistem; Ta demokrasiye geçtiğimiz 1950 yılından beri uygulanmış olsaydı bugün Türkiye’ nin çehresi çok daha iyi; halkımızın refah ve mutluluğu çok daha yüksek seviyelerde olacaktı. En başta, büyük bir ihtimalle 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat Askeri darbe ve müdahalelerin hiç biri yapılmayacak; dolaysıyla 27 Mayıs darbecilerinin getirmiş olduğu Askeri Vesayet Rejimi de hiç olmayacaktı. Böylece güzel ülkemiz Türkiye; Askeri müdahalelerle her defasında onlarca yıl geri gitmeyecekti.

Ayrıca 1950 yılından beri, sayısını hatırlayamadığımız çok sayıdaki Koalisyon hükümetleri de kurulmayacaktı. Böylece 1950 - 2018 arası 68 yıldır ülkemiz kesintisiz bir “Siyasi İstikrar” içinde yönetilmiş olacaktı. Aslında bana kalsa; Cumhuriyeti kurduğumuz 1923 yılından beri, yanı ilk günden itibaren Başkanlık sistemiyle yönetilmiş olmamız lazımdı.

Bu konuda son olarak şunu söylemek istiyorum. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” veya kısaca “Başkanlık Sistemi” Sadece sistem olarak her şeyin çaresi değildir. Bu sistemde çok geniş yetkilerle ülkemizi yönetecek olan, seçilmiş BAŞKAN’ in kişiliği de çok önemlidir. Neticede Ülkemizi Sistem değil, Başkan yönetecektir. Bu sistem İyi bir başkanın önünü açar, Onun hareket sahasını genişletir, önüne çıkabilecek engelleri asgariye indirir. Sonuçta BAŞKAN, daha etkili ve daha rahat çalışma imkânına sahip olur. Tıpkı iyi bir arabası olan, ehil bir sürücünün; tek şeritli bir yol yerine, bölünmüş çok şeritli bir yolda, (otobanda) çok daha fazla sürat yapabilmesi gibidir, Başkanlık sistemi. Bu sebeplerle Ülkemiz için Başkanlık sistemi kadar; sandıktan iyi bir BAŞKAN’ ı da seçmek çok önemlidir. Bu gerçeği de hiç unutmayalım.

Cumhurbaşkanımız yanı kısaca BAŞKAN Sayın R. Tayip ERDOĞAN, nihayet çok arzuladığı bu makama oturmuş oldu. Bu da bir nasip meselesidir. Rahmetli ÖZAL’ da BAŞKANLIK SİSTEMİNİ ve BAŞKAN olmayı çok arzuluyordu. Ama ona nasıp olmadı. Bu sebeple Sayın ERDOĞAN ne kadar şükretse azdır. Önüne başarılı olmasına engel olabilecek hiçbir sebep kalmamıştır. Zaten bu sistemin de en büyük özelliği budur. Seçilmiş bir BAŞKAN, görev süresi sonunda halka siyasi hesap verirken; Başarısızlık durumunda, arkasına sığınabileceği bir bahanesi kalmaz.

Yeni kabinede bana göre en önemli ve olumlu husus; Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Hulusi AKAR’ ın bu görevinden alınarak, Sivil (statüye geçen) bir kişi olarak MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI’ na getirilmiş olmasıdır. Çok kişinin pek önemsemediği bu durum; Bana göre 27 Mayıs darbecilerin ülkemize yerleştirdikleri Askeri vesayet sistemine vurulmuş son büyük darbedir. Tabiri caizse, ağır yaralı olarak yerde can çekişen VESAYET REJMİ’ nin kafasına bir şarjör mermi sıkılarak tamamen ortadan kaldırılmıştır. Neden:

Tüm gelişmiş demokrasilerde, “GENELKURMAY BAŞKANLIĞİ” MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI’ na bağlıdır. Dolaysıyla ASKERİYEYİ, MSB. İdare eder. Doğrusu da budur.

Bizde ise bugüne kadar ilan edilmemiş ama fiili olarak, tam bir ters durum vardı. Milli Savunma Bakanlığı’nı adeta Genel Kurmay idare ediyordu. Nasıl oluyordu bu durum? Çok az bir istisna dışında, genel de askerlikle hiçbir ilgisi ve dolaysıyla bilgisi olmayan kişiler, Milli Savunma Bakanı oluyordu. Bakanlık Müsteşarı da genelde Karacı ama hiç istisnasız KORGENERAL rütbesinde bir yüksek subaydı. Bakanlıktaki işler bu Korgeneral rütbesindeki paşa tarafından yürütülür, hazırlanan bakanlık talimatları formalite icabı Bakan beye imzalatırlardı. Bakan bey de Askerlikten çakmadığı için nere nasıl imza atiğini bilmeden; önüne getirilen, Müsteşar tarafından imzalanmış evrakları o da onaylardı. Belki buraya kadar olan süreç, çok ta önemli gelemedi size. Ama sıkı durun işin puf noktası nedir? Bir de buna bakalım.

Genelde bir bakanlığa ait Başkan veya Genel müdürler; Bakanlığın Müsteşarına bağlıdır. Müsteşarlar onların amiri durumundadır. Şimdi MSB’ indakı duruma bir daha bakalım. Genel Kurmay Başkanları İstisnasız en kıdemli Orgeneral, MSB Müsteşarları yanı amirleri durumundaki kişi de Korgeneraldir. Askerliğini yapan herkes bilir, askerlikte rütbe çok önemlidir. Genelkurmay başkanı tarafından gelen sözlü veya yazılı bir talimatı; onun bir alt rütbesi olan bir Korgeneralin, yerine getirmemesi, o talimata uymaması, mümkün mü? Elbette değil. O zaman uygulamada ne oluyor? Genel Kurmay Başkanlığı; (buna Kuvvet komutanları ve GK 2. Başkan da dağıl) hukuken amirleri durumundaki MSB Müsteşarına, emir ve talimatlar vererek, filen bağlı oldukları veya olması gereken Milli Savunma Bakanlığı’ nı yönetmiş oluyorlardı. Peki diyeceksiniz ki Sayın AKAR’ ın Milli Savunma Bakanı olmasıyla ne değişti.

Hukuken olmasa bile, Filen yanı uygulamada çok şey değişti. Bir kere bakan bey, artık ordudan ayrılmış olsa da, çok kısa zaman önce, bugünkü komuta kademesinin en baştaki komutanıydı. Ayrıca önceki GK Başkanı olduğu için Askeriyeyi onlar kadar iyi biliyor. Yanı öyle her istediklerini, Müsteşar vasıtasıyla da olsa ona yaptıramazlar. Ayrıca eski bir komutanları olarak yeni bakan Sayın AKARIN, onlardan isteyeceği her türlü rica bile, bir emir gibi telaki edilip yerine getirilmeye çalışılacaktır. Kısaca Hukuken olmasa bile, MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI bundan böyle tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, Filen GENELKURMAY BAŞKANLIĞI’ nı yönetecektir.

Bazı kişiler; Neticede Hulusi AKAR’ da eski bir GK Başkanı, yanı oda emekli bir asker olduğu için çok şey değişmedi diye düşünebilir. Böyle düşünenler, ilk etapta çok ta haksız sayılmazlar. Fakat unutmayalım ki AKAR paşa, Başkan ERDOĞAN’ la çok uyumlu bir çalışma içindedir. Yanı kariyeri asker, ama siyası zihniyeti sivil olan bir değerli paşamız olduğu için, tam sivil siyasilerden pek farkı yoktur.

Mazısı muhteşem zaferler ve efsanevi insani hal ve hareketlerle dolu olan, Şanlı ordumuz; hepimizin gurur kaynağı ve göz bebeğimizdir. Bu sebeple ordumuzun yenilmez bir armada gibi, her daim çok güçlü ve çok etkili olmasını isteriz. Bu milli arzu ve isteğimizin gerçekleşmesi için; gerekli pek çok sebeplerden biri de, GENEL KURMAY BAŞKANLIĞI’ nin MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI’ na bağlanması ve bu bakanlık tarafından idare edilmesidir. Bu önemli gerçeğin bilincinde olan biri olarak; kurulan yeni başkanlık sisteminde, Milli savunma Bakanlığı’ na Sayın Hulusi AKAR paşamızın getirilmiş olmasını memnuniyetle karşılıyorum. Yüce ALLAH, utandırmasın; onu ve tüm memleketimiz için iyi niyetle çalışan idarecilerimizi muvaffak etsin… Amin.


KARANLIK DIŞ GÜÇLERİN BAŞLATTIKLARI EKONOMİK SAVAŞ
Başta ABD olmak üzere, tüm Türk ve İslam düşmanı “ULUSLARARASI, KARANLIK GÜÇLER” tarafından; ülkemize karşı açılmış olan, ilan edilmemiş, gizli ekonomik savaş hala devam etmektedir. Bu satırları yazıldığı sıralarda, 1 ABD Doları 7 TL. ye yaklaşmıştı. Ekonomimiz çok parlak olmasa bile, bu durum milli paramız TL. nin doğal değeri değildir. Belli ki bu karanlık şer odakları, ülkemize karşı sürdürdükleri ekonomik kirli savaşı devam ettiriyorlar. Bu durumdan çıkmak için gerekli kısa ve uzun vadeli birkaç görüşüm var. İnşallah en kısa zamanda yazacağım yeni yazımda bunu açıklamak üzere şimdilik ALLAH’ a emanet olun.

Alihan YILMAZ
[email protected]