Türkiye  çok farklı bir süreçten geçiyor.

İnsanlar  farkında olmadan  ne yazık ki,  pek çok psikolojik   sorunun  içinde,  “yaşamın”  ne  olduğunu  idrak edemeden  hayatını sürdürüyor…

Oysa  yaşam,  hem çok uzun  hem çok  kısa insanoğlu için….

Hiç   dikkat ettiniz mi   toplumuzda genellikle  insanların çoğu ileriki   yaşlarında  geçmişe dair   anıları anlatarak  tebessüm ediyor…

Bu duygu yada yaşayış, insan var oldukça devam edecek bir süreç…Peki   geçmişe  ait güzel anıları olmayanlar nasıl   mutlu  olacak gelecekte?

İşte son dönemlerde  en çok merak ettiğim  soru bu!

Ekonomik sıkıntılar, küreselleşen dünya,  teknolojinin  ilerlemesiyle hız gösteren, 3 boyutlu  yaşamlar,günümüzde  insan iletişimini   neredeyse  kopartmış  durumda…..oysa bu milletin en önemli özelliği, birlikte hareket etme olgusudur…Bu  var oluş, insanlarımızın  elinden  alınırsa, Türkiye Avrupa toplumları  gibi  sadece ismi  “toplum” olan  ülkeler statüsüne  sürüklenecek

Oysa Türkiye  bir topluluk  değil bir millettir? ….

Geleceğimizin  teminatı olan değerlerimize yani çocuklarımıza  hepimizin  vicdanen   sorumluluğu  bulunmakta….Biz  büyükler olarak, onlara  hayaller  kurabilecekleri, gelecek  zamanlarda  çocuklarına anlatabilecekleri  güzel  yaşanmışlıklar bırakmak zorundayız…

Ülke  için pek çok  şey yapılabilir…Ancak herkes yaşadığı kentte bir şeyler yapmaya çalışırsa, var olan  kaygılar yada sorunlar daha kolay çözülür….

Rize  çok fazla   dillendirilmiyor olsa da   bir turizm cenneti…. Horonuyla, tulumuyla, doğasıyla insanıyla, pek çok  insanın yaşamak istediği   bir  şehir…

Ancak  yansıtılan bazı  olgular,  örneğin:  kadınların burada   sürekli  çalıştırıldığı   yada Rize’de sürekli yağmur yağdığı, bunlardan da  öte,  buranın  halkının  yobaz  olduğu  gibi  saçma sapan iddialar   kentin tanıtımına önemli   darbeler  vuruyor….

Peki  ama   bu durum da   neler yapılmalı? Herkes sorunu  biliyor ama nedense sorunu  çözme konusunda, birliktelik  sağlanamıyor…Ama  artık bu tapuyu  yıkma zamanı…

Zaman konuşma değil, üretme zamanı…

Projeler  üretilmeli…

Halkın içinden   yer alacağı,  bu kentte yaşayan her bireyin rahatlıkla özümseyebileceği  projeler hayata geçirilmeli…..Aksi  halde büyüklerimizin  geçmişe dair  güzel anılarıyla tebessüm eden bizler, gelecekte çocuklarımıza anlatacağımız anılarımız olmadan yada emanet edeceğimiz  geleneklerimiz belki de değerlerimiz bulunmadan  bu dünyadan göçüp gideceğiz….Monoton bir hayatın kurbanı olarak, bir varmış bir yokmuş masalı gibi  yaşamı idrak edemeden bu hayata veda edeceğiz…Oysa yapılacak  öyle güzel işler var ki!

Biliyorsunuz Rize şimdilerde  turizm haftasına hazırlanıyor…Kentte herkes  neler yapabilirizi  tartışıyor….

Bu kentte yapılabilecek en iyi hizmet, halkın içinde  yer alabileceği bir   projeyi harekete geçirmektir…

Peki Rize  diyince akla ilk üç sırada  ne gelir?…Çay…Horon… ve kemençe…

O halde bu üç unsurun   birlikte  olacağı  bir  proje yapılmalıydı…

Bugüne kadar halkın içinde yer alacağı,  halkın  bu da  bizim  diyebileceği  ne yazıkki  böyle  bir proje gerçekleştirilememiş….

Kentimizde bürokratından  askerine, polisinden normal sivil vatandaşına kadar herkesin katılacağı  bir  birlik mesajı verememişiz…Bu  unutulmuşluk  yeni projelerin gerekliliği  ortaya koydu…unutulduk diyen esnafımızı harekete geçirecek, Rize’de hayat durgun diyen Üniversite öğrencilerimize Karadeniz coşkusunu  yansıtacak ve nedense hep eksiklikleri ile medyada  gözüken  kent merkezimizin imajını  değiştirecek, bir etkinliğe ihtiyaç var… Karadeniz müziği eşliğinde  horon zinciri  kurmak, bu kentin   en iyi  tanıtımını sağlayacak  projedir diye düşünüyorum…

Valilik, emniyet, belediye, askerler, herkesin yardımıyla, bir  saatliğine Rize’nin   2 caddesini  trafiğe kapalım….Bütün caddeler  ay yıldızlı  bayraklarla donatılsın…Belediye’nin  ses sistemi vasıtasıyla,  hoparlörlerden  sadece bir saatliğine, Karadeniz  müziği çalınsın... öğrenciler bunlar üniversite yada lise öğrencileri olursa daha güzel olur,  esnafın dükkanına  gidip “ bugün  Rize için  horon oynar mısınız” davetinde bulunarak, dükkanlardan içeri girip, esnafı horona davet etsin….daire amirleri, yerel yöneticiler, halk,  öğrenciler  herkes bu coşku ya ev sahipliği  etsin…Basın faktörüne gelince… Basın mensuplarına  üstü açık bir araç  tahsis edilmeli…o arabadan  gazeteciler  horon zincirini  an ve an çekecek….caddede sadece basının bulunduğu ve   ambulansın olduğu  araçlar olacak….bunun dışında  hiçbir arabaya izin verilmeyecek…. Ulusal  basına  Türkiye’nin  en uzun horon zinciri  şeklinde  haber yapılacak… Bu arada  horon halkasını coşturacak tok sesli  bir Rizeli  de  horonun olmazsa olmazı olan komutları  verecek… “Dikkat et dikkat et…dik  oyna...” “Hızlan hızlan, ayaklara dikkat” gibi yüzde tebessüm oluşturan insanlara o coşkuyu yaşatacak, kişinin varlığı da  etkinliğe ayrı bir renk katacak…Bir saatin sonunda horonla coşan vatandaşlar etkinliğin sonunu ÇAYKUR’un o gün kuracağı  çay standı ile taçlandıracak.İnsanlara bedava çay  ikramı yapılarak, Türkiye’de bir ilk olacak olan projeye de  imza atılmış olacak.…Bu proje üyesi olduğum Rize Turizm derneği  tarafından büyük ilgi gördü…Dernek başkanımız, Salih Öz, projenin  Rize tanıtımı için  çok önemli  olduğunu, buna Rize’deki  bütün  bürokratların ve yerel yöneticilerin destek  vereceğine inandığını vurguladı…Biz dernek olarak, bu projenin  her aşamasında olmaya varız.Ancak bunun sadece derneğin bir etkinliği  değil, Rize’nin  bir projesi olmasını istiyoruz.Bu yüzden siyasilerimizin, bürokratlarımızın , yerel yöneticilerimizin ve sivil toplum örgütü temsilcilerimizin hatta iş adamlarımızın  desteklerine  ihtiyacımız var…Gelin  bu projeyi  birlikte hayata geçirelim…  

[email protected]

 

Editör: HABER MERKEZİ