'Aloo!.. Aloo!.. Muhterem samiin!.. Burası İstanbul telsiz telefonu, şimdi akşam neşriyatına başlıyoruz…”

İlk radyo yayını 6 Mayıs 1927'de Sirkeci Büyük Postane’de bu sesle başladı.

Sonra başkent Ankara devreye girdi. Bütün akvam-ı beşer, bu zamana kadar Türk’ün kuvve-i maneviyyesini adaletle; kuvve-i maddiyyesini ise kılıç ve kalkanla duyarken, (yeri geldiğinde ve gerektiğinde bu hakkı gizli kalmak kaydıyla) artık teknoloji sayesinde Ankara radyosundan duymaya başlamıştı.

***

İlk ses elbette ki onun sesiydi. Yıl 1933:

“Az zamanda çok büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyetidir.  Bundaki muvaffakiyeti Türk Milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak  azimkârane yürümesine borçluyuz.”

***

Sonra 1938 yılında ikinci ses, ikinci adamındı:

Bütün ömrünü hizmetine verdiğin Türk milletiyle beraber senin huzurunda tazim ile eğiliyoruz. Bütün hayatında bize ruhundaki ateşten canlılık verdin. Emin ol, aziz hatıran, sönmez meşale olarak ruhlarımızı daima ateşli ve uyanık tutacaktır.”

***

Üçüncü ses, üçüncü adamındı.

Yıllardır itaat eden halk beylerinin bir anda demokrasiye geçmesinin sancıları sürerken, başvekil 1954’te radyoda konuşur:

“Sayın vatandaşlarım; son iki gün içindeki hadiselerin ayrı bir ehemmiyet arz ettiği ve türlü yalan şayiaların hususi maksatlarla ortaya çıkarıldığı sıralarda sizlere bildirmek vazifesini kendim bizzat yerine getirmek üzere huzurunuza çıkmış bulunuyorum.”

***

Sonra, bazılarına göre; “ellili ve altmışlı yıllarda her şeyde olduğu gibi radyoda da meydana gelen bozulmalar,” (O zamanlar henüz hayat bulmadığımdan, bu yaklaşımın doğruluk derecesini bilemiyorum, onun için tırnak içinde yazıyorum) Kudretli Albay’ın aşağıdaki radyo konuşmasıyla “düzelmiş”ti.

'Dikkat!.. Dikkat!..

Muhterem Vatandaşlar, radyolarınızın başına geçiniz. Güvendiğiniz Silahlı Kuvvetlerimizin sesi, bir dakika sonra sizlere hitap edecektir.

Bugün, demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini eline almıştır. Türkiye dâhilinde bütün garnizonlarındaki Garnizon Komutanları, o yerin mülki ve askeri idaresine el koyacaklar ve vatandaşların her hususta emniyetini sağlayacaklardır.'

***

Derken, 20 Temmuz 1974’te saat 06: 03’te Karaoğlan, Ayşe’nin tatile çıktığını duyurdu bize yine radyodan:

“Türk Silahlı Kuvvetlerimiz indirme ve çıkarma harekâtına başlamış bulunuyor. Allah milletimize, bütün Kıbrıslılara ve insanlığa hayırlı etsin.”

***

Öte yandan 26 Temmuz 1976’nın akşam neşriyatından muhterem Hoca’nın Ağır Sanayi Hamlesi duyuldu. Özal bu hamle ruhundan doğdu İzmir’den Türkiye semalarına.  Tıpkı Cumhuriyetin ilk yıllarındaki İzmir İktisat Kongresi gibi.

***

Sonra Evren, radyo ile birlikte televizyonu da kullanınca darbe bildiriminde, televizyon bu manada yaptığı bu ilk ve son işinden hoşnut olmasa gerekti ki daha da böyle bir haber vermedi bize.

***

O gün bugündür;

“Çocuk Bahçesi” , “Çocuk Saati” , “Radyo Tiyatrosu” “Beraber ve Kardeş Türküler” , “Akşam Sefası” , “Zeki Müren” , “Haberleri Dinlediniz; Şimdi, Türkçe Sözlü Hafif Müzik” “Eflatun Cem Güney’den Masallar”, “Radyomu İsterim” , “Özgür Radyonun Mimarı Tansu Abla” ve TRT FM hep bizlerle.

***

Aloo!.. Aloo!.. Muhterem kariin!.. Burası Mahmut’un deneme tahtası, yazıyı okudunuz, şimdi tekrar radyonuzun başına geçiniz.

Kısa dalga:

“Attum da vuramadum, üç kurşun bir fidana…”

Orta dalga:

“Ay oğlan Tatar mısın, şeftali satar mısın…”

Uzun dalga:

“Hicranımı aldım da zülfüne sandal yaptım mehtaplı bir gecede
Editör: HABER MERKEZİ