Derleyen: Fatih Sultan KAR

Rize’nin Ardeşen İlçesi Işıklı Köyü’nde dünyaya geldi. 76 yaşında. Hayat dolu, neşeli  bir insan. Hem nazik hem alçakgönüllü... Kendine özgü bir şiveyle konuşuyor. Yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmuyor. İTÜ Vakfı Turizm Otelcilik Eğitim Bölüm Sorumlusu Yaşaroğlu, ilkokul mezunu ve günümüzde Türkiye'nin en önemli turizmcilerinden birisi.

BAŞARILARLA DOLU BİR HAYAT
12 yaşında okumak için geldiği İstanbul'da amcasının kahvehanesinde ve restoranında çalışarak yola çıktı. Daha sonra bir zamanların ünlü Tokatlıyan Oteli'nde 'bar boy' olarak işe başladı ve şefliğe kadar yükseldi. Kendi deyimiyle Tokatlıyan Oteli onun üniversitesi oldu. Sonrası ise turizme adanmış, başarılarla ve tecrübelerle dolu tam 50 yıl. Kişisel ve mesleki eğitimin ne kadar önemli olduğunu gençlere gösteren Yaşaroğlu bugün bir üniversite çatısı altında gençlere turizm eğitimi verilen bölümün başkanı. 18 yıldır İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Vakfı'nın Turizm Otelcilik Programı'nın sorumlusu olan Yaşaroğlu, yüzlerce öğrencinin meslek sahibi olmasına katkıda bulunuyor.

 


Şaban Ali Yaşaroğlu, İsmet ve Mevhibe İnönü

ANNESİ TARAFINDAN EĞİTİLDİ
1933 yılında Rize`nin Ardeşen İlçesi Işıklı köyünde dünyaya gelen Yaşaroğlu`nun kaderi henüz beş yaşında bir çocukken şekillenmiş. Geçirdiği bir hastalık sonucu iki yıl yataktan kalkamayan Yaşaroğlu, okula başlamakta gecikince annesi tarafından eğitilmiş. Hastalığı ayakları kesilecek kadar ilerlemişken babası tarafından getirildiği İstanbul'da tedavi edilmiş ve ayakları kurtarılmış. Köyüne dönünce de okula başlamış.

İŞÇİLERİN ‘DERT BABASI’ OLDU

İstanbul Beyoğlu Tokatlıyan Oteli’nin barında 1949’da işe başlayan Yaşaroğlu, otel kapatılıncaya kadar 6 yıl çalıştı. Tokatlıyan’da başbarmenlik yaparken yeni açılan Hilton Oteli’ne çağrıldı. Ancak iki kardeşini okutan Yaşaroğlu, kabul etmedi. Tokatlıyan Oteli’nden çıktıktan sonra Hilton’a başvuran Yaşaroğlu’na personel müdürü, “Daha önce çağırdık gelmedin, şimdi de kadromuz yok.” diyerek talebini geri çevirdi. Ayrılırken, “İstersen komi olabilirsin.” teklifi sunulan Yaşaroğlu, bunu kabul ederek işe başladı. Hilton’da bir ilki gerçekleştirdi ve 2,5 ayda terfi etti. Yiyecek içecek bölümünde bir süre çalışan Yaşaroğlu, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nden gelen 3 kişilik bir heyet tarafından eğitime tabi tutuldu ve meslek içi eğitim vazifesi ile görevlendirildi. Yaşaroğlu, işinde yükselmesinin sebebini şöyle açıklıyor: “Diğer arkadaşlar, boş zamanlarında kahvehaneye giderek vakit geçiriyordu. Ben de kitap okuyordum.” Hem yöneticilerle hem de gelen konuklarla insani ilişkilerini geliştiren Yaşaroğlu, diğer işçilerin ‘dert babası’ oldu.

Şaban Ali Yaşaroğlu, Hilton’dan emekli olduktan sonra Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)’na bağlanan Turizm–İş Sendikası’nın genel sekreteri oldu. Buradaki görevini sürdürürken konfederasyonda farklı akımların etkilerini hisseden Yaşaroğlu, bu durumu DİSK Başkanı Kemal Türkler’e bildirdi. “Türkler’i uyardım, müdahale etmezse tasfiye edileceğini söyledim.” diyen Yaşaroğlu, Türkler’in bir süre sonra tasfiye edildiğini ve yerine Abdullah Baştürk’ün getirildiğini kaydetti. Yaşaroğlu, Türkler’in tasfiyesinde de rol aldığını belirtiyor. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra tutuklanarak cezaevine konulan sendikacılar arasında Yaşaroğlu da bulunuyordu. Hasdal, Merter ve Davutpaşa cezaevlerinde 9 ay tutuklu kalan Yaşaroğlu, serbest bırakıldı.

 


Şaban Ali Yaşaroğlu atmaca avcılığı için yakaladığı kuş ile

ŞABAN ALİ YAŞAROĞLU’NUN KALEMİNDEN HATIRALARI
İlkokuldan mezun olduktan bir süre sonra, okumak için, çocuk denebilecek bir yaşta İstanbul’a gitmek üzere Ardeşen’den yola çıktım. Rize’nin Pazar ilçesinde Güneysu gemisine bindim ve hava muhalefeti nedeniyle 12 günde İstanbul’a gelebildik. Geminin ambarında yerde yatan insanlar, karşı tarafta açlık ve susuzluktan bağıran küçükbaş hayvanlar... Bu nedenle, yolculuğumuz çok sıkıntılı geçmişti.Benim ikinci gelişimdi İstanbul’a. 5 yaşımda kemik hastalığına yakalanmıştım. Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki sağlık kuruluşlarının yetersizliğinden dolayı babam beni İstanbul’a getirip, Şişli Etfal Hastanesi’ne yatırmıştı.

Bir sabah, hastanenin Başhekimi, doktor arkadaşlarıyla yatağıma gelip, beni muayene ettiklerinde, sağ ayağımın kesilmesi gerektiği kararına varmışlardı. Başhekim dikkatle yüzüme baktıktan sonra; doktorlarına döndü ve “Hayır, hayır! Kıymayalım bu güzel çocuğa, yarın sabah ameliyata alın” dedi. Söylenenleri duyduğumda, gözlerimden yaş akmaya başlamıştı.

İşte, ikinci kez geldiğim İstanbul’un Çatalca ilçesinde kahve ve lokanta işleten amcamın yanına gittim. Amcam, okutmak için çağırmıştı beni İstanbul’a. Okullar açılana kadar amcamın işyerinde kahve garsonluğu ve aşçı yardımcısı olarak çalıştım. Ancak, okullar açıldığında, amcam bana, “Burada iyi çalışıyorsun, okuyup da ne yapacaksın” dedi ve beni okula göndermedi. Böylece okuma hayalim suya düşmüş ve ilkokul diploması aldığım son diplomam olmuştu.

SÜREKLİ OKUDUM ARAŞTIRDIM
Çatalca’dan ayrıldım ve Beyoğlu’na iş aramaya geldim. Konak (Tokatlıyan) Oteli’nde Barmen Yardımcısı olarak işe girdim. O yıllarda günlük, Cumhuriyet ve Dünya gazeteleri; haftalık olarak da, Hayat, Akis dergileri ve Forum’un devamlı okuyucusu olmuştum. Ufkum açıldıkça; konuklarım olan Ercüment Ekrem TALU, Peyami SAFA, Fuat ARNA, Suat DERVİŞ, Prof. Bülent Nuri ESEN, Osman Nihat AKIN, Orhan ARIBURUN, Nadir NADİ, İzzet AKÇAL, Selahattin PINAR, Muzaffer TEMA, Hasan Ali YÜCEL, Ord. Prof. Sıddık Sami ONAR, Dr. Saip TEZEL ve daha niceleri ile rahatça, her konuda diyalog kurabiliyordum. Artık onlar için aranan bir insan ve arkadaş gibi olduğumdan, onlardan dinlediklerim ve anlattıklarıyla bilgi edinme depom sürekli doluyordu. İşte, güvenlerini ve sevgilerini kazandığım böyle nice düşünür, yazar, siyaset, sanat, spor ve iş adamlarının sohbetleri ve anılarını dinleyerek eskittim yıllarımı Tokatlıyan Oteli’nde. Bir yerde benim için okul olmuştu Tokatlıyan Oteli...

ŞABAN ALİ’NİN KALKINMA HİKAYESİ
Gazete ve dergilerden söz etmişken; Hayat Dergisi ile ilgili bir anımdan bahsetmeden geçemeyeceğim. O yıllarda ben, biri hukuk bölümünde, diğeri lisede olmak üzere 2 kardeşimi okutuyordum. Hayat Dergisi’nin Başyazarı Şevket RADO, derginin “Sohbet” köşesinde, 2 hafta üst üste (13 Şubat, 21 Şubat 1959) “Şaban Ali’nin Kalkınma Hikayesi” başlığı altında 2 makale yayınlamıştı. Yazısını ise, “Herkesin Şaban Ali gibi bir hikayesi olmalı ki, Milli Kalkınma hikayemiz dillere destan olsun” diyerek noktalamıştı...

6 yıl görev yaptığım ve Şef Barmenliğe kadar terfi ettiğim Konak (Tokatlıyan) Otelleri açıldığından 64 yıl sonra kapanmasıyla Hilton’a geçtim ve orada 20 yıl meslek yaşamımı sürdürdüm.

Editör: HABER MERKEZİ