İnsan aczini kabul edip kendini avutmaya çalışmasını yaşıyorum iki gündür…Haberi duyar duymaz ki verdiğim ilk tepki daha sonra peş peşe gelen güzel haberlerle yerini tarif edilemez bir mutluluğa bırakmıştı oysa!...

Akşam televizyonlardan sevindirici bir haber alabilir miyim diye,kaç kanal arasında gidip geldiğimi hatırlamıyorum bile…Sonra derdime bir çare olur mu diye yakın dostlarıma açtığım telefonlarla devam etti bu anlam veremediğim durum…göz kapaklarım müsaade verdiği sürece gecenin yarılarına kadar sürdü bu uğursuz bekleyişim…

Ben o ilk gece iki üç saat uyuyabilmiştim,ya onlar nasıl bir olmazların içindeydiler!.. Bunu   düşünmek  bile insanı çileden çıkarmaya yetmez miydi!  Sabah işe geldiğim de, hayat devam ediyordu bizim için kaldığı yerden! Ama ben bir önceki gün ki ben değildim artık. İşimin arasından bilmem kaç kere hayırlı bir haber alabilir miyim diye haber sitelerini tıklamışım inanın rakama vuramam dahi!..

Umutlu şeyler yazmalıyım bunun farkındayım… Bir yaprağın düşüşünü değil, bir çiçeğin açışını, hayata merhaba demesini… İnanan insanlara bu dünyada umutsuzluk haramdır, biliyorum da üstelik! Ama gelin görün ki, elim gitmiyor, yüreğim müsaade etmiyor ne yapabilirim ki…

Biliyorum ümidin bittiği yerde neyin insana vesvese verdiğini ama, hayal başkadır… ümit başkadır… gerçek ise bambaşkadır!...

Hayaller kurdum önce, ümidimize yorgan olsun diye… Hatta kendimce senaryolar ürettim! Bu senaryolarımı yakın dostlarımla paylaştım, onlar bu düşüncelerime katılsınlar ben de diyeyim ki, demek ki bu düşüncem olabilirmiş ve pek alada mümkündür,diye!..

Daha sonra ümidimizi besleyecek karineler aramaya başladım… Haberlerde ki satır aralarında söylenen her şeyi ve yazılan çizilen hemen hemen her düşünceyi irdelemeye başladım… Ama maalesef işte, bu saate kadar beni ümitli kılacak müspet her hangi bir gelişmeye rastlayamadık… Ben yine de senaryosu bana ait olan bu umut dolu düşünceme sarılmaktan başka bir yolum olmadığını biliyorum…

Ben biraz sulu gözlüyüm bunu yakın dostlarım bilirler!..Hayatımda iki siyasetçi için göz yaşı döktüğümü söylemek istiyorum…Her ikisi için de akıttığım göz yaşı onların siyasi kişiliklerinden çok,duruşlarından ve bu millete verdikleriyle ilgiliydi…Evet bugün yine göz yaşlarım Muhsin Başkan içindir….Ben Sevgili Babamı birkaç ay önce kaybettim…Bugün ise öz ağabeyimi kaybetme endişesini yaşıyorum dersem abartmış olmam…

Anadolumuzun bu yağız, mert delikanlısı dik duruşu ve eğilmeyen bükülmeyen kişiliğiyle benim olduğu gibi tüm ülke insaninin sevgisini kazanmıştı… Yaşadığı onca sıkıntıya rağmen, devletine, milletine küsmemiş, inandığı kutlu yolda mücadelesine devam etmişti…

Muhsin Başkanın hayatını ve mücadelesini onu yakından tanıyanlar elbette en ince detayıyla yazacaklardır. Ben onun hayatından kesitler sunma yerine,bu talihsiz kaza sonucu bende yaptığı etkiyi sizlerle paylaşmaya çalışıyorum…Belki içinizden bizde senin gibi düşünüyoruz diyenler olacaktır buna yürekten inanıyorum….

Bu saatten sonra ne olur bilemem… Devlet tüm imkânlarıyla kaza mahalline ulaşmaya çalışıyor! Umut ediyorum ki; Muhsin Yazıcıoğlu ve yanında ki kişiler sağ salım kurtulur sevdikleriyle yeniden bir arada olurlar… aksi bir durumda kadere razı olmaktan başka yapabileceğimiz bir şey yok. Madem doğmuşuz, öleceğiz bu kaçınılmaz son…

Yazımı Muhsin Ağabeyimizin Mamak cezaevinde yazdığı şiiriyle bitirmek istiyorum…

Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum

Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum    

Görüşmek üzere, Allaha emanet olun