Tüm dünya pandemi ile cebelleşirken siz kıymetli eşiniz Mesut Yılmaz’ı kaybettiniz. Süreç nasıl gelişti?

Uzun süren bir rahatsızlık ve ameliyat sürecinin sonunda kıymetli eşimi kaybettik. Mesut’un hastalığı, rahmetli oğlumuz Yavuz’un vefatından sonraki yıl yani, 2019 Ocak’ta akciğer kanseri olarak başladı. Ameliyat ve kemoterapi tedavileri neticesinde sağlığına kavuştu. 2020 Mayıs ayına kadar herhangi bir sağlık sorunu olmadı. Mayıs ayında baş dönmesi şikayetiyle doktora gittik beyninde metastaz olduğu ortaya çıktı. Hemen ameliyat oldu ama sonrasında beklenmedik negatif ilerlemeler gerçekleşti. 46 günlük hastane süreci başladı ve doktorlarımızın sonsuz çabalarına rağmen hayata veda etti.

Son dönemdeki psikolojisi ve hayata dair bakışını nasıldı?

Eşimin psikolojisi, rahmetli oğlumuzun vakitsiz kaybının acısıyla çöktü. Mesut, çok ketum ve hislerini belli etmeyen biri olduğundan acısını içinde yaşadı. Oğlumuzun acısına dayanamadı. Bence bu acı, geçirdiği acımasız hastalığın başlangıcı oldu. Oğlumuzdan daha uzun yaşamış olmak ona ağır geldi.

MESUT’UN TÜM VASİYETİ OĞLUMUZ HASAN’A VERDİĞİ NASİHATLERDİ

Son dönemlerinde neler konuştunuz, herhangi bir vasiyeti var mıydı? 

Özel hayatında da konuşkan biri değildi. Oğlumuzun kaybının ardından daha da sessizleşti. Küçük oğlumuz Hasan’la iş hayatını ve özel hislerini eskisinden çok paylaşmaya başladı. Büyük torunumuz Ceylin, ona hayat ışığı, yaşamının en büyük desteği oldu. Küçük torunumuz Mesut Kaan bu duygularını katladı, son anlarına kadar huzurla yaşadı. Yaşamı boyunca, her şeyimizi paylaştığımız bir hayat yaşadık. Tüm vasiyeti oğlumuz Hasan’a verdiği nasihatlerdi. Hastanedeyken geleceği ve ailemiz için ona nasihatler verdi. 

EVLAT ACISI YAŞAYAN KADINLAR DAHA NAHİF, ERKEKLER DAHA DİRAYETLİ OLUR

Mesut Bey, sağlığında her Cuma Yavuz’un kabrini ziyaret edermiş, değil mi?

Doğrudur. Cuma günleri, çevremizdeki komşu camilerin hocalarıyla önce Yavuz’u ziyaret edip dua ederdi, daha sonra da namaza katılırdı. Hocalarımıza da müteşekkirim, Mesut’un rahatsızlığından sonra da aynı ritüel devam etti. Şimdide bu ritüeli hem Yavuz’um ve Mesut’um için sürdürüyorlar. Evlat acısı yaşayan kadınlar daha nahif, erkekler daha dirayetli olur. Erkekler de ağlar ama onlar kapanıp yastık ıslatır, kadınlar bunu daha rahat paylaşır.

Diğer oğlunuz Hasan’ın bu acı kayıplar karşısındaki tutumu nasıldı?

Sevgili Hasan’ımız çok duygulu ama aynı zamanda çok dirayetli, toparlayıcı, idareyi soğukkanlılıkla ele alabilen bir karaktere sahip. Çok genç yaşında acılarla karşılaştı. Annemi de yakın zaman önce kaybettim. Her üç acımızda da hepimizi ayakta tutmak, teselli etmek ve korumak için üstün gayret sarf etti, sağ olsun. Bu arada ailesini de ihmal etmedi. Dedesinin kaybı, torunum Ceylin için çok büyük darbe oldu ama Hasan, ölümün hayatın akışı içinde çok doğal bir olay olduğunu, sevginin hiçbir zaman kaybolmayacağını anlatarak onu sakinleştirdi. 

ÜÇ YIL İÇİNDE OĞLUMU, ANNEMİ VE EŞİMİ KAYBETTİM

Peki, yaşadığınız acıları siz nasıl tanımlıyorsunuz?

Hayatım boyunca olumsuzluklarla karşılaştığım durumlarda olabildiği kadar sakin ve sabırlı oldum. Bu da yetiştirilme prensiplerimden kaynaklanabilir. Acılarım çok büyüktü. Üç yıl içinde sevgili oğlumu, biricik annemi ve çok değerli eşimi kaybettim. Anılarını en saygın şekilde yaşatacağım. Yalnızlık duygusuna hiç kapılmadım, çünkü sevgili çocuklarım, canım torunlarım ve beni hiç bırakmayan dostlarım ve büyük bir ailem var. 

MESUT, HAYATININ SONUNA KADAR DEMOKRATİK BİR YAŞAMI ARZULADI

Sayın Yılmaz ülkenin durumuna dair ne düşünürdü? 

Mesut ülkesini çok seven, hatta bazen ailesinin önüne koyan biriydi. Hayatının sonuna kadar refahı, huzuru ve demokratik bir yaşamı arzuladı. Ülkeyi yöneten devlet büyüklerine her dönemde destek olmaya çalıştı. Bilgisini, birikimini paylaşmaktan kaçınmadı. Onun en için en önemli sorunlar; erkek şiddeti, taciz, aldatma, cinayetti. Böyle haberleri görmekten, duymaktan utanırdı. Bunların yaşanmadığı bir ülke ve dünyayı özlediğimizi konuşurduk. 

SAYGI VE SEVGİYLE GEÇEN 45 YIL

44 yıl süren bir evlilikti sizinki. Yol arkadaşınızın kaybıyla ile nasıl başa çıkıyorsunuz? Psikolojik destek aldınız mı?

Arkadaşlığımız ile başlayan 1 yılı da ilave edersek 45 yıllık bir beraberlikti bizimki. Acısıyla, tatlısıyla, başarılarıyla, saygı ve sevgiyle yaşanmış 45 yıl… Bu yaşamın içine sığdırılan mutlu günlerde, iki evladımız, kazanılmış bir kız evlat olan gelinimiz ve iki torunumuz en büyük servetimizdir. Maalesef acı şekilde veda ettiğimiz büyük oğlumuz hepimizin kalbine inanılmaz acılar bıraktı. Mesut bu acıya üç sene dayanabildi. Ben, yakın gördüğüm bir dosttan özel bir destek kabul ettim ve uygulamaya gayret ediyorum.

DEVLET YÖNETİMİNİ HAKKIYLA YAPMA GAYRETİNDE OLAN BİRİNİN AİLE İLİŞKİLERİ ZAYIF KALABİLİYOR

Mesut Bey’i siyasi kimliğiyle kameralar önünde tanıdık. Eş, baba, arkadaş, dost olarak nasıl biriydi?

Şerefli bir görev olan devlet yönetimini hakkıyla yapma gayretinde olan birinin aile ilişkilerinde zayıf kalabiliyor. Bu durumun eksikliğini çocuklara yansıtmamak, babanın bu zamansızlığını kapatmak için annenin daha çok devrede olması lazım. Ben de çocuklarımı büyütürken bu vazifeyi seve seve ifa ettim. Beraber paylaştığımız çok şey var; tatiller, bayramlar, seyahatler, seçim gezileri, kutlamalar... Yavuz tahsili nedeniyle yurt dışında bulunduğu için Hasan, bu güzel zamanları bizimle beraber yaşama şansına daha çok sahip oldu. Ben ise Mesut’a her siyasi görevinde daima destek vererek eşlik ettim.

HEDEFİMİZ TÜM İNSANLIĞA HİZMET EDEN BİLİM İNSANLARI YETİŞTİRMEK

Mütevelli Heyeti Başkanı olduğunuz İstanbul Kent Üniversitesi eğitim için önemli bir kurum. Yavuz’un hayaliydi ve yerine getirdiniz. Mesut Bey’in anısını yaşatmak için de benzer projeleriniz var mı? 

İstanbul Kent Üniversitesi, Yavuz’un manevi mirası, onun emaneti. Üniversitemizde görev yapan tüm çalışma arkadaşlarımda bu hassasiyeti görmek, beni yönetici olarak gururlandırdığı gibi bir anne olarak da duygulandırıyor. Kampüste olmadığım zamanlarda üniversitemizin etkinliklerini ve öğrencilerimizin tüm süreçlerini yakından takip ediyorum. Onların gelişimlerini görmekten mutluluk ve gurur duyuyorum. Hedefimiz, tüm insanlığa hizmet eden bilim insanları yetiştirmek. Bunun için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Değerli eşim Mesut’un ismini yaşatmak için de üniversitemiz ve vakfımızla sosyal sorumluluk projeleri planlıyoruz. İlk olarak kendisinin ve Yavuz’un şahsi kütüphanelerini Araştırma Kütüphanesi olarak bağışladık.

Üniversitenin kurucu vakfı ve Yönetim Kurulu Başkanı olduğunuz Engelsiz Eğitim Vakfı’nın (ENEV) üniversiteyle yürüttüğü projeler neler?

3 Aralık Dünya Engelliler Farkındalık Günü kapsamında paralimpik sporcularımızın da katılım gösterdiği ‘İlham Verenler’ isimli webinar düzenledik. Ayrıca, TÜBİTAK destekleriyle çocuk gelişimi hocalarımız ve öğrencilerimizle sürdürülen, özel gereksinimli bireyler ve anneleri için ‘Online Destek Hizmetleri Projesi’ne başladık. COVID-19 nedeniyle evde kalan 25-50 yaş aralığında, zihinsel yetersizliği olan bireylerin ve annelerinin yaşam kaliteleri ve fiziksel aktiviteleri üzerindeki etkilerini inceliyorlar. Üniversitemizin tüm üyeleri, kurucu vakfın misyonuna uygun projeler ve etkinliklerle yaşama değer katıyor. Bu beni hayata bağlıyor ve motive oluyorum.

Eğitim sizin için neden bu kadar önemli?

Nelson Mandela, “Dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silah eğitimdir” der. O kadar doğru ki! Rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Necmettin Atsü, birbirinden kıymetli akademisyenlerimiz ve onların tüm fiziki sosyal olanaklarını sağlayan idari kadromuz bu sözün hakkını vermek adına tüm gayretleriyle çalışıyor. Mütevelli heyeti olarak bizler de bu başarılı ve idealist insanları yüreklendirmek için elimizden geldiğince destek oluyoruz. 

MESUT’UN DA YAVUZ’UN DA İSMİNİ YAŞATACAĞIM

Yavuz Bey’in vefatının ikinci yıldönümünde bir hatıra ormanı oluşturdunuz. Bu projeden bahseder misiniz?

İstanbul Kent Üniversitesi var oldukça Mesut’un da Yavuz’un da ismini yaşatacağım. Buradan mezun olan öğrencilerimiz ve kariyer yolu bu kurumdan geçen kişiler, onları eğitim gönüllüsü olarak anacak. Yavuz’un vefatının ikinci senesinde, ailesi olarak bir Hatıra Ormanı oluşturmak istedik. Bu ormanda ağaçlar büyüdükçe, Yavuz’un ismi orada da yaşayacak. Hatıra ormanını hayata geçirmemizde bizlere kıymetli desteklerini sağlayan Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Bekir Pakdemirli ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’na müteşekkirim. Bu arada Yavuz’un kampüste heyecanla beklediği kütüphanemiz de yeni binasına taşındı. Mesut Bey’in ve benim şahsi koleksiyonlarımızı bağışladığımız kütüphanenin her köşesini tasarlarken, “Yavuz böyle olmasını isterdi” diye yola çıktık. Tüm akademi camiasının ve öğrencilerimizin faydalanacağı bu eşsiz yapının kampüsümüzde bulunması beni gururlandırıyor.

Editör: HABER MERKEZİ