Milliyetçilik gibi kökü mazı de olan bir düşünce sistemi nasıl oluyor da “Türk Milletine rağmen” bu güzel ülkede iktidara gelemiyor?!

1960’lı yılların ortalarından beri Türk Siyasi ve düşünce hayatının içinde olan köklü bir siyasi organizasyonun iktidara gelememesi sizi de düşündürtmüyor mü?

Dünden bugüne toplumun hassasiyetleri üzerinden söz söyleyen bir partinin “apolitik” olmayan bir toplumda iktidar olamamasının nedenleri elbette çok derin tahliller içerir!

Bugün çok az milliyetçinin farkında olduğu gerçek şudur; Türk Milliyetçiliğinin partisi olan MHP’nin ilk kırılma noktası  “12 Eylül askeri darbesidir!” Daha sonra 90’lı yıllarda merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun MHP’den ayrılarak BBP kurması da ufak bir sarsıntı yaratmıştı. Ama bugün geldiğimiz nokta da Devlet Bahçeli’nin anlaşılmaz tutumu nedeniyle düne rahmet okutacak bir noktadadır MHP!

Aslında meseleye daha geniş çerçeveden bakacak olursak; 12 Eylül askeri darbesinin günahı “sağ ve sol” dünyada ki idealizmi de yok ettiğidir! Öyle ki; ne medya da, ne akademik dünyada, ne bürokraside, nede toplumun her hangi bir kesiminde “ideallerini terk etmeden “ direnen insan kalmadı! Fakat bu konu çok su kaldıracağı için şimdilik bu saptamayla asıl konuya girmek istiyorum…

1997 yılında Türk Milliyetçiliğinin ebedi Başbuğu Alparslan Türkeş ebediyete uğurlandıktan sonra, bugün ki genel başkan Devlet Bahçeli’nin önü açılmıştı! Yaklaşık yirmi seneye yakın MHP Genel Başkanlığı görevini yürüten Bahçeli’nin, Türk Milliyetçilerinin partisini getirdiği nokta, aklı başında, sorgulayan her Ülkücünün durup düşünmesi gereken bir noktadadır artık!

Bugüne kadar sürekli mağdur edilen “Türk Milliyetçileri”, bugün kendi siyasi partisinin genel başkanı tarafından mağdur edilmeye başlanmıştır.  Bu kabul edilemez durum her Türk Milliyetçisini derinden yaraladığı gibi geleceğe dair ümidini de berhava etmiştir!

Partinin genel merkezi “kişisel intikam kurumu” haline gelmiş, bu gidişata itiraz eden ses çıkaran herkes “hain” ya da günümüzde moda olan “Fetöcü” suçlamasıyla karşı karşıya bırakılarak tasfiyelere başvurmuştur!

Devlet Bahçeli, dün itiraz ettiği ne varsa elinin tersiyle iterek “iktidarın bir parçası” olmaktan geri durmayarak kendisine Milliyetçi camiadan düşmanlar üretmiştir!

MHP kurulduğundan beri menfaat şebekelerinin bütün tezgâhları bu partiyi yok etmek için elbirliği etmişlerdir! Bugün bu gerçeğin farkına varmamak yarın ki Türkiye’yi kaybetmemiz demektir! Ama bugün ki MHP yönetiminin bütün derdi “koltuğunu koruma” üzerine şekillendiği için, kurulan tezgâh şimdilik başarılı olmuştur diyebiliriz!

Halbu ki dün darbelerle engellenen, bugün de arkası sıvazlanan “Türk Milliyetçileri” iktidara gelebilseydi, şundan emin olun ki kaybedecek olanlar “Büyük Ortadoğu Projesi/ BOP” ve “beynelmilel menfaat şebekeleri”  olacaktı!

Ben bu saatten sonra artık şu kanaate vardım…

Ak Parti döneminin, içte ve dışta ki büyük siyasi yanlışları birilerini harekete geçirerek “Türk Milliyetçilerinin Türk Devletinin yönetiminde söz sahibi olmasının zamanının geldiğini “ anlamış bulunduklarından, MHP yönetimiyle daha sıkı fıkı olarak “15 Temmuz kalkışmasını”  MHP’nin yönetimi ve kendileri açısından faydalı bir hale dönüştürmüşlerdir!

Şahsen ben, MHP’de olup bitenleri midem bulanarak, ruhum daralarak izliyorum!

Her şeye rağmen umudumu korumak istiyorum da…

Unutmamak gerekir ki; fikri ve siyasi tarihimiz, bir zamanlar “idealistken” , sonradan “ sırt dönenlerin” hazin hikâyeleriyle doludur!

Birilerinin peyki olan ve dün yerin dibine batırarak eleştirdiklerinizin boyunduruğu altına girerek siyaset yapanlar, aslında bütün hesaplarını Türk Milliyetçilerinin ne kadar güçlendiği ve onlara hangi ölçüde şirin görünerek oy devşirebilirim üzerine kuruludur!

Milliyetçi düşüncenin siyasallaştığı tarihten bu yana, ufukları, hiçbir dış tesirin delemeyeceği şekilde bu kadar yoğun bir karamsarlığa gömülmemişti. MHP Genel Başkanı ve genel merkezde bulunan bir avuç yönetici akıllarını başına almalıdır artık!

Ümit Özdağ, Koray Aydın, Meral Akşener ve Sinan Oğan’a çağrımda şudur; Genel Başkanın ve ekibinin yıldırma, karalama kampanyalarına itibar etmeden, bildikleri ve inandıkları yoldan tereddüt etmeden zifiri karanlığı darmadağın ederek hedefe kilitlenerek birlikte yol almalıdırlar…

Bütün Türk Milliyetçileri bilmelidir ki; MHP son kaledir ve bu kalenin “yıkılışına” kimse seyirci kalmamalıdır bu saatten sonra!

Bütün bu olumsuz ifadelerime rağmen inanıyorum ki; yarınlar, Türk Milliyetçiliği Ülküsüne inananlarındır!

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…