Yazımı kaleme alırken İzmir de çok güzel bir yağmur vardı. Tıpkı bizim memlekette olduğu gibi Nisan ayı İzmir ‘de yağışlı geçiyor bu sene…

Çalıştığım kurumun İzmir’in en güzel ve seyrine doyum olmayan yerinde olması nedeniyle yağmurun denizle buluşmasının zevkine varıyorum bu aralar… Kordonda ki pasaport iskelesinin ucunda bulunan çalıştığım iş yeri denizin içinden öyle bir gözlem imkânı sunuyor bana ki; insanın duygulanmaması içten bile değil. İskeleye her an yanaşan yolcu vapurları, vapurların getirdiği insan yığınları, sabah mesaisinin başlamasıyla beraber, akşama kadar olan bir sürede koşuşturmanın hayata tutunmanın ipuçlarını veriyor… Bilenler bilirler, Pasaport iskelesinin tam karşı sahilinde Karşıyaka ilçesi, dikine baktığında sağında incir altına kadar uzanan güzel İzmir sahili, soluna baktığında Kordon boyu ve Alsancak, başını yukarı kaldırdığında İzmir’in sembol yerlerinden olan ve fakat bugün kaderiyle baş başa bırakılan Kadife kaleyi görmemiz mümkündür.

Benim ruhumun şekillenmesinde çocukluğumuzun, gençlik yıllarımızın geçtiği güzelim Rize’mizin, Çayeli’mizin, Başköy’ümüzün yağmurlarının tılsımlı bir büyüsü vardır. Biz yağmuru rahmet ve bereketin ilk kapısı olduğunu bilerek büyüdük… Yağmursuz, susuz bir hayatın canlılar üzerindeki menfi yâda müspet yönünü anlatacak değilim elbette, benim derdim yağmurun insan ruhunun üzerindeki tesirlerine yüzeyselde olsa bir bakış getirebilmektir.

İzmir’in yağmuru bir başlamaya görsün, hani derler ya bardaktan boşanırcasına tam bu tanıma uygun yağışı var güzel İzmir’imizin. Çoğu zaman yağmura hazırlıksız yakalanıyoruz. Öyle ki: Kiminin elinde şemsiye, kimi tişörtlü aynı anda yağmurda ıslanabilmenin zevkine varabiliyor insan bur da… 

Ben öteden beri yağmurda yürümeyi, sırılsıklam olmayı çok sevmişimdir… İnanılmaz bir zevk alıyorum yağmur damlalarının altında yürümeyi. Her ne kadar köyde yâda yaylada yağmurun en şiddetini artırdığı bir anda, bir çamın dibinde soluklanma imkânım burada olmasa da, İzmir’in en sevdiğim yanı hesapsız kitapsız yağan yağmurudur desem abartmış olmam.

Hele birde yağmuru, yağmurda yürümesini çok seven bir sevdiğiniz, dostunuz, yareniniz varsa… Size gönülden eşlik eden, sizin duygularınızla birebir örtüşen, o hazzı iki vücutta bir hisseden birisi varsa… İşte o zaman yağmurda yürümenin, ıslanmanın sizin ruhunuz üzerindeki etkisi harikulade bir maceraya dönüşüyor demektir.

Herkes yağmurda yürümeyi çok sever mi bilmem ama ben çok seviyorum, hem yağmur altında ıslanmayı hem pencereden yağmur damlalarının bir armoni şeklinde yeryüzünü bereketlendirmesini… Denemeyen dostlarıma tavsiyem olsun, yağmurlu bir günde ıslanmaya, ruhlarımızı kirliliğinden arındırmaya var mısınız? Bu yürüyüşte olmazsa olmazlardan biriside, yukarıda satır arasında ipucunu verdiğim ince ayrıntıda gizlidir…

Son söz Nurullah GENÇ ‘ in YAĞMUR isimli şiirinden bir dörtlükle olsun dostlarım…

          “ … Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü

                    Beynimin merkezine olumsuz ferman düştü

                    Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün

                    Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü …”

 Allaha emanet olun, görüşmek dileğiyle…