Hayatı okumak, anlamak ve sorgulamak; şuurumuzun seviyesine göre değişir…

İnsana verilen en büyük nimet “şuur”dur dersek yanılmış olmayız. İnsan, doğumdan ölüme kadar bilmeye, öğrenmeye programlanmıştır… Bu serüvende bize yol arkadaşlığı eden maddi ve manevi dinamiklerimiz de var…

Vicdanımız bu yolculuğumuzda bizim olmazsa olmaz yol arkadaşlarımızdandır!

Yazımın hemen başın da şu tespiti yapmak sonrada asıl söylemek istediklerime bir yol açmak istiyorum; Vicdan duygusunun bu kadar yok sayıldığı bir dönemi daha hatırlamıyorum!

Her şeyin ruhta başladığını ve ondan tecelli ettiğini düşünecek olursak, dememiz lazımdır ki; bugün yaşadıklarımız vicdanımızı kaybetme halimizin açık bir resmidir!

Son günlerde kamuoyunda büyük yankı uyandıran “rüşvet operasyonu” insan olma erdemlerimizi ve bu ülkenin insanında olması gereken sağduyusunun dumura uğradığını gözler önüne sermiştir! Bu olup bitenlere bakış açımız ve değerlendirmelerimizde ki sıradanlıklar başlı başına bu ülkenin geleceği adına umutsuz olmamızı bize söylüyor!...

Daha önce bir yazımda yaptığım tespit de ne kadar yanıldığımı da bu vesile ile de itiraf etmek isterim! Demiştim ki; ben ruhi çalkantılarımızın hayatımızı kuşatan bütün meselelerimize derman olacağını düşünüyor ve inanıyorum!…

Hakikatleri arayan insan bana göre imtihanın sırrına vakıf olmuş demektir. Düşünen insanın hikmet arayışında ki en büyük yol göstericisi onun vicdanıdır…Eğer vicdanımızı günlük gelişmelere ve menfaatlere peşkeş çektiriyorsak “insanın kendisini bilmesi” diye özetleyeceğimiz “şuurumuz” yok demektir…

Yıldır düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum... Dün söylediklerimi bugün yalanlayacak hiçbir sözüm ve yazım olmadı,şükrediyorum Rabbime…

Ama benim dün inandıklarımı söylerken bıyık altında gülenlerin bugün tenakuza düşerek aynı noktaya gelmiş olmaları sevindirici olsa da, hala eski huylarını değiştirmeden vicdani olmayan yöntemlerle birbirlerini eleştiri sınırlarını da aşarak hakaret etmelerini gördükçe,olanları “dünyaperestliklerine” yoruyorum!

Dün kol kola hareket eden ve yol arkadaşlıklarıyla övünenlerin, menfaatlerinin bittiklerinde ne kadar sıradanlaştıklarını hep birlikte görüyoruz! Bu duruma benim gibi olayları dışarıdan objektif izleyenleri çok daha fazla üzmüştür bunu da ifade etmek isterim!...

İnsana bir lokma ekmek vererek onların ruhlarını esir alanlar farkında olmadan onların vicdanlarını da satın almışlar!

Şimdi bana soruyorsunuz,“vicdan yoksunu” yakıştırması yaptığın kimler diye?

Sizi fazla merakta bırakmadan dilimin döndüğünce bunların kimler olduğunu  hemen ifade edeyim!..

Ergenekon ve şike davaların da “yargı kararlarını” beklemeden peşinen bunlar“suçludur” diye ilan edenler!…

İktidar partisi ve bugün kavgalı oldukları Cemaatin kol kola “kadrolaştıkları”,ülkeye çeki düzen vermeye çalıştıklarını söyleyenlere “iftiracı” damgası vuranların!..

İşinize geldiğinde “benim savcım-benim polisim”,işinize gelmediğin de “komplocu savcılar-komplocu polisler” diyenler!…

Yolsuzluk, kendi başına geldiğin de,hedef şaşırtarak “eskiden de yolsuzluk vardı, MHP’li Bakan da yolsuzluk yaptı” deyip, o Bakanın Yüce Divanda aklandığını görmemezlikten gelenlerin!…

Kendi partisinden bir milletvekili istifa edence “milletvekilliğinden de istifa et” diyen ama başka partinin milletvekili-belediye başkanını kendi partisine alıp rozet takanları görmeyenlerin!…

Dara düştüğün de milletin “maddi ve manevi duygularını” sonuna kadar istismar ederek haklıyız bak ağzımızdan “ayet ve hadis” den başka bir şey çıkmıyor yalanına kananların!…

Sırf sizin gibi düşünmüyor diye geniş kitleleri komplocuyla işbirliği yapan şuursuz zavallılar olarak gören ve hatta “münafıklıkla” suçlayanlar!…

Mazlumları zalim, mağdurları gaddar ilan eden, devletin makam ve mevkilerini yandaşlarına birer arpalık tarzında dağıtan, menfaati için anayasa ve hukuku hiçe sayarak akşamdan sabaha kanun ve kararname çıkaran, sonrada tüm tv kanalları vasıtasıyla “milli iradeden” söz edenleri ellerini patlatırcasına alkışlayanların!…

Velhasıl; ortada “rüşvet iddialar” uçuşurken ahlaki olması gereken istifa mekanizmasını çalıştırmayan bakanlara karşın “hani delilleriniz bu uluslararası bir komplodur” diyenlere vereceğim cevap şudur; “siz bana bu ülkede iltimastan, adam kayırmadan,adaletsizlikten,yandaşlıktan başka bir şey gösterebilirimsiniz” diye soruyor ve cevap da istiyorum?!

Bu öyle bir şeydir ki, hem her yerdedir ve fakat gören göz ve vicdan da lazımdır!Herkesi bu vicdanı sorumluluğa davet etmek benim inandığım bir sorumluluktur da!..

Güzel bakabilenler aynı zamanda vicdanlarını da harekete geçirenlerdir. Her birimizin bu vicdanı bakış açısına ihtiyacımız var bugünlerde!..

Son söz; İnandığını söyleyen insanın gayesi eğilmeden bükülmeden dosdoğru bir hayatı yaşamak olmalıdır… Bunun için insan ilk önce “beşeri kurtarıcılardan kurtulması gerekir!”

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…